Eğitim Modelleri ve Milli Eğitim

 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın üstlendiği eğitim sistemi esoes (SOS) veriyor. Eğitim sistemindeki problemler, daha çok personel yetersizliği, sınıf derslik sayısı gibi veriler üzerinden değerlendiriliyor. Bu tabloda alternatif eğitim modellerini hatırlatan, iki değerli arkadaşım: Yusuf Tanrıverdi ve Ufuk Coşkun oldular. Eğitim dünyasındaki sessizliği, alanda çalışan iki değerli öğretmenin önerileri bozdu. Tanrıverdi, “Montessori Okulları” önerisi ile, Coşkun’da “organik eğitim”  ile alternatif eğitim modeli önerilerini sundular. Her iki model kısaca, “doğal eğitim”, “öğrenmenin doğal yol” ile sağlanması temeline dayanıyor. Ben ise alternatif eğitim modelleri –modellerin kendisini eleştirmiyorum- konusunda karamsarım. İki tane olgu beni negatif düşünmeye itiyor, Birincisi, devlet ile milli eğitim ilişkisi. İkincisi ise, zaman zaman denenen eğitim reform girişimlerinin başarısızlığa uğramasıdır.

Milli Eğitim – Devlet İlişkisi

Devletin ne olduğu, neden gerekli olduğu veya gerekli olup olmadığı yönetim felsefesinin önemli tartışma konusudur. Türkiye’de devletin gerekliliği tartışma konusu bile değildir. İnsan hayatındaki etkilerini mülahaza edebilmek devletin rolüne eğilmek gerekir. Devletin hayatımızın her alanına müdahil olmasından memnun olanları bir kenara bırakalım, diğerleri için sorgulama, irdeleme vaktidir.

Devletler, eğitim hayatına müdahil olmak konusunda isteklidirler. Bunda eğitimin misyonuna yapılan abartılı yüklemler, eğitimin tüm bireysel ve toplumsal sorunları çözebileceği inancı etkenlerden sadece bazılarıdır. Milli eğitim – devlet ilişkisini değerlendiren Prusyalı düşünür, W. von Humboldt (1903) devletlerin millî eğitime olan ilgisine dikkat çekmiştir, ona göre, devletler millî eğitime müdahil olarak belli bir vatandaş biçimini benimsemiş insan yetiştirmek istemektedirler. Humboldt: “Demek ki, düzenlemenin özünün hükmettiği bütün millî eğitim sistemleri, özel bir vatandaşlık biçiminin yapısını telkin edecektir.”  Yüzyıldan önce yazılmış bu ifadeye rahatlıkla fazlasını ekleyebiliriz.  Yine Humboldt, devletin eğitim ile ilgili rolünü de sınırlandırma gereği duymaktadır: “Eğer onun [devletin] niyeti yalnızca, eğitim verilmemiş çocukların kalması ihtimalini önlemek ise, ebeveynlerin ihmalci yerlerde vasiler tayin etmek veya yoksul iseler onlara para yardımı yapmak çok daha uygun ve daha az zararlıdır.” Humboldt, eğitimin modern misyonunu şöyle ifade etmektedir:  “Kısacası eğer eğitim, insan doğasına, özel bir yurttaşlık karakteri vermeksizin, yalnızca onun yeteneklerini geliştirmek ise, bunun için devletin müdahalesine ihtiyaç yoktur. Gerçekten özgür olan insanların içinde, her türlü faaliyet daha hızlı bir şekilde gelişir.”  Bu değerlendirmelere katılmamak mümkün mü? Çocuklarımız, milli eğitim sisteminde yeteneklerini geliştiriyor mu yoksa yetenekleri sonsuza değin unutturuluyor mu? Humboldt, çalışmasında; devletin eğitime her ne gerekçe olursa olsun müdahil olmasını “zararlı” kabul etmektedir ve sonunda eğitimde devletin yerinin olmaması sonucuna varmaktadır.

Bireyin özgürlüğünü kısıtlayan devlet müdahalesi çağımızda da bu özelliğini koruyor. “Kamu yararı”, “toplumun iyiliği”, gibi gerekçelerle bireyler özgür bir eğitim yaşantısından koparılıyor. Devletin eğitime müdahalesi özgürlüğü yok etmekle kalmıyor, aynı zamanda eşitsizliklere yol açıyor ve adaleti de zedeliyor. Eğitimde devletin rolü, etkisi azaltılmalıdır. Doğru olan yol dün de bu idi, bugün de budur.

Eğitim Reformları Başarısızlığa Uğruyor

Burada bireyin seçim özgürlüğünü arttıran reform girişimleri değerlendirilmektedir. Bu kapsamda; 1991-1992 Eğitim-Öğretim yılında uygulamaya konan “Kredili Sistem” 1995-1996 Eğitim- Öğretim yılında rafa kaldırıldı. Yine çeşitli dönemlerde uygulamaya konan bazı girişimler (seçmeli dersler, okul türlerine girişin kolaylaşması vb.) uygulama örnekleri incelenmiştir.

Kredili sistemin amaçları: DGKS uygulamasında, her öğrenci kendi ilgi, istek ve yeteneğine göre yönlendirilir ve geliştirilir. Başarısızlığın değil, başarının değerlendirilmesi yapılır… Okul, öğrenci için daha demokratik ve çağdaş bir ortam olarak hazırlanır. Öğrenci merkezli eğitim esastır. Yine; Araştırmacılar, DGKS’nin öğrencilerin yeteneklerine uygun alanlarda eğitim almaları, ders ve öğretmen seçimlerine kendilerinin karar verebilmeleri, gösterdikleri başarı ve çabalarının ödüllendirilmesi gibi sistemin ön plana çıkan güçlü yönleri, onların karar verme yetenekleri ve sorumluluk duygularının artmasına sebep olduğu için kişilik gelişmelerini olumlu yönde etkiledikleri görüşündedirler. (İltan,2004) Kredili sistem dünyanın medenî toplumlarında kabul görmüş bir eğitim sistemi idi. Ne var ki ülkemizde, okul şiddeti, öğrencilerin boş kalmaması gibi gerekçelerle tarihe gömüldü. Dönem dönem denenen “eğitim reformu” girişimleri uygulamada başarısızlığa uğradılar. Sonuçların negatif olmasının sebepleri tartışılabilir. Benim görüşüm ise, reformların devlet tarafından gündeme getirilmesinin sorunun kaynağını teşkil etmesidir. Kamu bürokrasisi kendini reform girişimlerinde göstermektedir: “benim onayım olmadan olmaz” mesajını vermektedir. Kamu bürokrasisi değişimden, yenilikten hoşlanmaz. Kendi varlığını statükoya borçludur. En yetkilisinden en sıradan memuruna kadar, amaçlar, ilkeler ters yüz edilir. Öyle bir uygulama yapılır ki; murad edilen amaçla, varılan yer taban tabana zıt olur.

Eğitim dünyasını etkileyen son eğitim reformu 2011’de başladı. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, kararlı bir duruş sergiliyor. Dinçer, temel eğitim felsefemizi, ilkeleri, eğitimin amaçlarını, eğitimin yapısını değiştirmek ve dünya ile bütünleşmiş bir sistem kurmak istiyor. Ancak, eğitim sistemlerinin uygulayıcısı devlet olduğu için diğer reform girişimlerine benzer bir akıbet bizleri bekliyor olabilir. İçinde bulunduğumuz eğitim reformu girişimi ve alternatif eğitim modelleri ancak devletin eğitim dünyasından çekilmesi ile hayat bulur. Devletin, eğitim sisteminden kısmî bir çekilmesi bile önemli bir adımdır. Bu bağlamda, özel eğitim kurumlarından hizmet satın alınması, ailelere özel okula göndermek kaydı ile maddi destek verilmesi en kısa ve en adil olan yollardır.

maliilkaya@hotmail.com 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et