Bir sosyal medya paylaşımında şöyle dendiğini gördüm: “Marksizm insanı devlete esir eder, kapitalizm insanı sermayeye esir eder, İslam insana haysiyetini iade eder.” Paylaşımcının büyük bir özgüven ve mutlak doğruyu dile getirdiği inancı içinde verdiği bu mesaj, insanlarda sıklıkla karşımıza çıkan bazı düşünme, mantık ve muhakeme etme problemlerini yansıtıyor.
Her şeyden önce bu üç şeyin karşılaştırılması yanlış, çünkü her biri farklı fenomenlere ve varlık türlerine işaret ediyor. Marksizm bir sert ideoloji, kapitalizm bir ekonomik sistem ve İslam bir din. Anlamlı ve sonuç veren bir karşılaştırma yapabilmek için aynı türden olan şeylerin karşılaştırılması lazım. Meselâ Marksizmin (bilimsel sosyalizmin) diyelim ki liberalizm veya konservatizm (muhafazakârlık) ile mukayese edilmesi gerekir. Keza, İslam da bir din olarak diğer dinlerle, söz gelimi Hristiyanlık veya Budizm ile karşılaştırılabilir.
Yaklaşımdaki bir diğer hata Marksizm, kapitalizm ve İslam’ın ayrı ayrı ölçütlere göre değerlendirilmesi. Meselâ Marksizm devletin iriliği ve insanların tüm hayatına hükmetmesi açısından ele alınıyor. Bence bu bakış doğru. Öyleyse aynı ölçüt açısından kapitalizmin ve paylaşımcının anladığı İslam’ın da değerlendirilmesi gerekir. Ama bu yapılmıyor. Kapitalizm para-sermaye ve İslam insan haysiyeti açısından değerlendiriliyor. Bu, mantıkî muhakeme ilkelerine aykırı ve bilgimizi ilerletmeyen bir çaba. Bu ölçütlerden sadece biri açısından bu üç varlığı değerlendirmek daha doğru ve anlamlı olabilir. Örneğin, devletin insan hayatına karışma derecesi, paraya bakış yahut insan haysiyetine verilen yer ve değer bakımından değerlendirme yapmak gibi.
Paylaşımdaki İslam’ın insana “haysiyetini iade ettiği” iddiası da çok tartışmalı. Bu durumda insanların çoğu haysiyetsiz sayılmalı, çünkü dünyada yaşayan insanların yaklaşık dörtte biri Müslüman. İslam öncesinde de insanlar haysiyetten mahrum olarak yaşamış olmalı. Meselâ Türklerin İslam öncesindeki hayatı da haysiyetsiz bir şekilde yaşadıkları kabul edilmeli. Ayrıca, İslam’dan çıkıp Hristiyanlığa geçen veya ateizme kayan kişiler de insan olarak haysiyetlerini kaybediyor olmalılar. Bunların aşırı iddialar olduğu ortada.
Bu paylaşımın, bilinçli veya bilinçsiz, bir İslamist çizgiyi yansıttığı söylenebilir. Müslüman dinine inanan ve dinini yaşamaya çalışan kişi ise İslamist ülkede yaşayan her kişinin ve kesimin kamu zoruyla kendisi gibi düşünmeye ve yaşamaya zorlanmasını savunan kişidir. Bu yaklaşım aynı zamanda İslam’ın her şeyi kapsadığını, hiçbir şeyi dışarda bırakmadığını savunur ve kendisinin İslam’ın hangi konuda ne dediğini mutlak anlamda bildiğini tahayyül eder. Literatürde bu tarza verilen genel isim religionizmdir (dinizm). Kavram bir dine değil bir dinin ideolojiye çevrilmiş hâline işaret eder. Hristiyan dünyasında Hristiyanlar arasında her şeyi kuşatan ve zorla insanlara takip ettirilmesi gereken Hristiyanlığa Hristiyanizm ve bu görüşe bağlı olan kimseye Hristiyanist denir. Müslümanlar arasında aynı yaklaşımı benimseyenler de dini bir tür ideolojiye dönüştürdükleri için kendilerine İslamist ve inançlarına da İslamizm adı verilebilir. Burada din, din olmaktan çıkartılıp bir ideolojiye, genellikle de dinlerden çok daha kapsayıcı ve geniş olan bir totaliter ideolojiye dönüştürülmektedir…
Sosyal medya platformlarında yapılan ve paylaşımcılarının çok anlamlı ve önemli olduğunu düşündükleri bu türden aforizmalar veya slogan sözler çoğu zaman anlamsız ve bahsettiğim türden hatalarla dolu.