Anayasa Mahkemesi, nihayet kararını verdi ve DTP’yi kapattı. Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk gibi partinin önde gelen isimlerine siyaset yasağı getirildi. DTP’nin şiddeti övmesi ve şiddetin odağı haline gelmesi, kapatma kararının ana gerekçesi olarak ifade edilmektedir.Aslında DTP’nin kapatılma kararı sürpriz değildir. Son aylarda meydana gelen gelişmeler, DTP’nin kapatılacağına zaten işaret ediyordu.
DTP’nin kapatılması, İspanya’dan getirilen Herri Batasuna kararıyla meşrulaştırılmakta ve kapatma kararının bir zorunluluk ve gereklilik olduğu vurgulanmaktadır.Ancak bizde parti kapatmaya, çok istisnai hallerde başvurulan bir uygulama olarak değil, statükonun meşru görmediği toplumsal kesimlerin temsiline izin vermemek için başvurduğu ana kural gibi uygulandığını dikkate aldığımızda Anayasa Mahkemesi’nin son kararından temel hak ve özgürlükler, ifade özgürlüğü ve toplumsal çoğulculuk adına endişe duymamak mümkün değildir.
Terörle mücadele adı altında Kürtler arasında önemli desteğe sahip partilerin kapatılması bizde gelenek haline gelmiş bulunmaktadır. HEP-DEP-HADEP-DTP çizgisindeki partilerin kapatılması, hep terörle mücadele adı altında meşrulaştırılmıştır. Sözü edilen partiler, kendilerine karşı açılan kapatma davalarıyla uzun süre boğuşmuşlar, hiçbir zaman normal bir siyasi parti olarak kurumsallaşamamışlardır.Ayrıca bu partilerde çalışan birçok kişiye siyaset yasağının getirilmesi ya da hapis dahil çeşitli cezaların verilmesi, adı edilen çizgide nitelikli ve tecrübeli insanların yetişmesini engellemiştir.
İspanya, ETA ile organik ilişki içinde olduğu gerekçesiyle Herri Batasuna’yı kapatmıştır. Ancak İngiltere, IRA’nın siyasi kolu olan Sinn Fein’i kapatmamıştır. Bu partiyi kapatmayarak Sinn Fein içinde IRA’dan bağımsız Sinn Fein çizgisi diyebileceğimiz farklı bir üslup ve söyleme sahip bir siyasi kadronun gelişmesini sağlamıştır. Kuzey İrlanda sorununu, IRA’ya endekslemeyerek daha farklı bir siyasi aktörün ortaya çıkmasını sağlamış olmak, bugün IRA terörünün sonunu getirmiş bulunmaktadır.
Günümüzde Kürt sorununun çözüm yoluna girmemesinin önündeki en büyük engellerden biri, Kürt sorununun PKK’ya endekslenmiş olmasıdır.PKK’nın gücü militan sayısında ya da eylemlerinin etkisinde değildir. Kürt sorununun PKK’yla özdeşleştirilmesi, örgüte büyük bir varlık ve meşruluk zemini sağlamaktadır. Kürt sorununda son sözü söyleyenin ve bu sorunda asli muhatabın örgüt olduğu şeklindeki anlayışın, değişik kesimlerden birçok kimse tarafından farkında olarak ya da olmayarak içselleştirildiği görülmektedir.
Türkiye’de Kürt sorununun bir türlü normalleştirilmemesinin arkasında Kürt sorununu sahici bir şekilde konuşan, fikirler üreten ve tartışan siyasi bir yapının olmamasıdır.Kürtlerin büyük bölümü, bugün Ak Parti ve DTP’ye destek vermiş bulunmaktadır. Ak Parti’ye destek vermekle Kürtler, ülkenin gerçek anlamda demokratikleştirilmesi, hukuk devletinin kurulması, yeni bir anayasanın yapılması, Türkiye’nin AB üyesi olması için gerekli reformların yapılması ve bürokratik azınlığın iktidarının tasfiye edilerek egemenliğin gerçekten millete ve onun temsilcilerine iade edilmesi yönündeki taleplerinin yerine getirilmesini istemişlerdir. DTP’ye oy vermekle de Kürtler, kendi kimlik ve kültürleri üzerindeki her türlü yasağın kalkmasını, kültürel ve demokratik haklarla kimliklerinin donatılmasını ve güvenceye kavuşturulmasını istemişlerdir. Başka bir ifade ile Kürtler, DTP ve Ak Parti’nin demokrasi, hukuk, özgürlük ve çoğulculuk değerleri çerçevesinde beraber çalışmasını istemişlerdir. Yani Kürtler, DTP’yi PKK’nın partneri olarak görmemiş, DTP ve Ak Parti’nin birlikte çalışarak ülkede demokrasi ve hukukun tesisine katkıda bulunacaklarını umut etmişlerdir.
Ancak geldiğimiz noktada Kürtlerin derin bir hayal kırıklığı içinde olduğunu gözlemliyoruz. DTP ve Ak Parti’nin bir türlü partner olmayı başaramamaları, DTP’nin PKK’dan ayrı kendisine özgü siyasi bir söylem geliştirememesi, nitelikli bir insan gücü oluşturamaması ve gerçek bir siyasi partiye dönüşme olanağı bulunmaması gerçekten çok üzücüdür. DTP’nin kapatılma kararı, sıradan bir olay değildir.Bu kapatma kararının en olumsuz sonucu, Kürtlerin demokrasi, insan hakları ve hukuk devletinin tesis edilmesi konusundaki umutlarının zayıflamasıdır, coşku ve motivasyonlarını kaybetmeleridir. Kürtlerin bu ülkede özgürlük ve demokrasi lehine iyi şeyler olabileceğine dair inançlarının zayıflamış olması, bu kararın en olumsuz sonucu olarak değerlendirebiliriz.
Türkiye’de sorun, Kürt sorununu kendisine ana mesele edinen partilerin varlığı değildir. Sorun gerçek anlamda Kürt sorununu gündeme getiren, bu sorunun çözüm yoluna girmesi için politikalar üreten sahici bir siyasi yapının olmamasıdır. HEP ile başlayan ve günümüzde DTP ile devam eden siyasi çizgi, en iddialı oldukları konuda yani Kürt sorunu konusunda başarısız olmuşlardır. Kürt sorununun gerçek anlamda sahiplenilmesi konusunda sergilenen bu başarısızlık üzerinde derinliğine düşünülmelidir.
DTP’nin kapatılmasıyla beraber, eski DTP’liler büyük bir ihtimalle yedekte bekletilen Barış ve Demokrasi Partisi’ne katılacaklar ve bu partide siyasi faaliyetlerine devam edeceklerdir. Yani hiçbir şey değişmemiş olacaktır. Ancak bu defa Kürt sorunu etrafında siyaset yapanların üzerinde düşünmeleri gereken hayati bir soru vardır: Kürt sorununu sahici anlamda sahiplenen, bu sorunun çözümü için politikalar üreten sahici bir siyasi yapı nasıl oluşturulabilir?Gün, bu soru üzerinde, kısır ve boğucu tartışmaların, suçlamaların ve polemiklerin ötesinde derinlikli ve nitelikli bir şekilde düşünme günüdür. Eski DTP’liler, BADEP’e koşmadan önce bu soru üzerinde soğukkanlı bir şekilde düşünmelidirler.
DTP’nin kapatılması olayından bütün kesimlerin çıkaracağı dersler vardır. Her şeyden önce DTP’nin kapatılması,Kürt sorununun çözümüne hiçbir katkı sunmamıştır. Artık parti kapatmanın bir çözüm yolu olmadığı, bilakis yeni sorunlar üretmekten başka bir işe yaramadığı anlaşılmalıdır.DTP gibi Kürt sorunu merkezli politika yapan partilerin kapatılması ve önlerine birtakım engellerin çıkarılması, Kürt sorunu konusunda tecrübeli, nitelikli, özgün ve farklı bir siyasi söylemin ve kurumsallaşmanın ortaya çıkmasını engellemektedir. Parti kapatıldıktan sonra eskinin, formalite gereği şekil değiştirmiş bir görüntüsü ortaya çıkmaktadır. Kürt sorununda ise ihtiyaç duyulan şekli değişim değil, muhtevanın yenilenmesidir.