Dokunulmazlık demokrasinin güvencesi mi?

Milletvekili dokunulmazlığı 1789 Fransız devriminden sonra başlatılmış bir uygulama. Uygulamanın amacı olarak yargının yasama organına müdahalesinin önlenerek katı bir kuvvetler ayrılığı ilkesinin yaşama geçirilmesi, halkın temsilcileri olan milletvekillerinin yürütme organına karşı korunması ve yasama organının yargı da dâhil diğer devlet organlarına üstünlüğü gösterilmiş.

İşin siyasi boyutuna bakıldığında, milletvekili dokunulmazlığı kurumunun kabul edilmesinin altında devrimi gerçekleştiren siyasi güçlerin, Kral ve mutlakıyet yanlısı olarak gördükleri yargı mensuplarına duydukları güvensizliğin yattığını görürüz.

Birleşik Krallık ve Anglo-Sakson dünyası, milletvekillerinin sözlerinden dolayı sorumsuzluğu ilkesini kabul etmekle birlikte, onları yargılama süreçlerine karşı koruyan herhangi bir güvence mekanizmasına hiç sıcak bakmamıştır. Nedeni, bu ülkelerdeki yargı sisteminin oldukça sivil sayılabilecek bir şekilde, devlet etkisinin az olduğu bir ortamda gelişmesi, yargıçlar tarafından geliştirilen içtihat hukukunun toplum tarafından güven yaratacak bir gelenek oluşturmasıdır.

Dokunulmazlık kurumu, özü itibariyle, yürütme tarafından yönlendirilebilen mahkemelerin milletvekillerini siyasi nedenlerle tehdit ve taciz etmesini önleme kaygısı ile kabul görmüştür. Gerçekten de, bir devlet sistemi içinde yargının yasama organı mensuplarına yönelik bu şekilde müdahaleler yapabileceği ihtimali mevcut ise, dokunulmazlığa ihtiyaç olduğu düşünülebilir. Çünkü tehdit, bireysel olarak milletvekiline değil, halkın iradesine yöneliktir.

Öte yandan, dokunulmazlık kurumunun hukuk devleti ile bağdaşan bir kurum olduğunu savunmak mümkün değildir. Herkesin yasalar ve yargı önünde eşit olduğu, her bireyin fiilinden dolayı hukuki sorumluluk taşıdığı ve adaletin gerçekleştirilmesinin öncelik taşıdığı bir hukuk devleti dokunulmazlık sistemini reddeder. Kaldı ki, dokunulmazlık, mahkemelerin, en azından belli durumlarda, bağımlı ve tarafgir olabileceğinin hukuken tescil edilmesidir.

Özet olarak dokunulmazlık, yargıya güvenin tam pekişmediği demokratik sistemlerde halkın temsilcilerini yürütme ve yargı organının müdahalelerine karşı koruyan, zorunluluktan dolayı yeğlenen bir uygulamadır. Günümüzde demokrasisini ve hukuk devletini pekiştirmiş olan ülkeler bu kurumu sorgulamakta, Türkiye’de de dokunulmazlıkların kaldırılması zaman zaman tartışılmaktadır.

Acaba Türkiye’de dokunulmazlıklar anayasal sistemimizden tümüyle çıkarılmalı mıdır?

Böyle bir konuda karar verebilmemiz için bakacağımız ölçüt yargıya güven ve yargının performansıdır. Dokunulmazlık, ideal değil, zorunlulukların eseri bir uygulamadır. Ancak, ülkenizde toplumun yargıya güveni %20 civarında seyrediyorsa, ceza yargılamasında savcılar iddianameleri geç düzenliyor ve davalar makul sürede sonuçlandırılmıyorsa ve her yüz iddianameden yarısından az bir oranı mahkûmiyetle sonuçlanıyorsa halkın iradesini koruyacak bir dokunulmazlık kurumuna olan ihtiyacın devam ettiğini söyleyebiliriz.

Dokunulmazlıklar olmasaydı son yirmi yılda kaç milletvekili hakkında temelsiz davalar açılırdı acaba?

Bu aşamada Türkiye’de yapılması gereken dokunulmazlıkların tümüyle kaldırılması değil, makul ölçülerde sınırlandırılmasıdır. Milletvekillerinin dokunulmazlık zırhını kullanarak ceza kanunlarından rahatça korunabilmeleri mümkün olduğu ölçüde engellenmeli, ancak yargıya olan güven düşüklüğü ve performans göstergeleri dikkate alınarak milletvekilleri tümüyle güvencesiz bırakılmamalıdır.

Daha ileri ve ideal bir düzenleme ancak yargı organına tam güvenin oluştuğu bir sistemde mümkündür.

Yeni Yüzyıl, 22.03.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/dokunulmazlik-demokrasinin-guvencesi-mi-1755

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et