Devlet ve örgüt kıskacındaki Kürt sorunu

Kürt sorununun örgüt ve devlet arasında sıkışmış olma hali, örgütü İran ve Suriye gibi Kürt sorununun hiçbir zaman çözülmesini istemeyen devletlerle işbirliği yapmasına neden olmaktadır. Çünkü bu ülkeler Kürt sorunu üzerinden Türkiye’ye karşı bölgesel egemenlik mücadelesi yürütmektedirler.

Temmuzdan beri örgüt ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar maksimum yoğunlukta devam etmektedir. Her gün çatışmalarda hayatını kaybeden onlarca insanın haberini üzüntüyle okuyoruz. Önümüzdeki günlerde süren çatışma ve saldırılar sonucunda ortaya ağır bir insani maliyetin çıkmasından sağduyulu herkes çok ciddi bir şekilde endişe duymaktadır. Bir grup sağduyulu insanın örgüte ‘Benim adıma öldürme!’ kampanyası başlatmış olması çok anlamlı ve değerlidir. Ancak bu çağrıyı duyacak bir kulak, hissedecek bir kalp ve düşünecek bir zihin bulmak çok zor gözüküyor. Bu zorluğa rağmen bu kampanyanın devamı olarak ‘Benim adıma yaşat!’ kampanyasına acil olarak ihtiyaç duymaktayız.
Bugünlerde birçok kişi artık barış ve diyaloga dair hiçbir şey duymak istememektedir. Sorunun şiddet yerine barışçıl ve demokratik yollarla çözülmesini isteyen özgürlükçü yazar ve gazeteciler, suçlanmakta ve susturulmaya çalışılmaktadır. Savaş ve şiddetin bu sorunu çözeceğini söylemek en geçerli değer ve çözüm olarak algılanmaktadır.

BDP’YE RAĞMEN BDP

Savaş ve şiddetin yüceltildiği bu ortamda çatışan taraflar, yanlış adımlar atmaktadırlar. Örgütün, Suriye ve İran’la bir ittifak arayışına girdiğine dair haberler okumaktayız. Yani burada ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ ilkesinin tekrar uygulamaya konulduğuna şahit oluyoruz. Örgütün Türkiye’ye karşı Suriye veya İran’la işbirliği yapması, Kürt sorununun çözümüne hiçbir katkı yapmayacak, sadece mevcut çatışmaları yoğunlaştırmaktan başka bir sonuç vermeyecektir.

Örgütün dış destek arayışına karşılık içte de önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Şimdiye kadar Meclis’e gelmeyen BDP’li milletvekilleri, boykotlarını sonlandırdılar ve Meclis’e gelip yemin ettiler. BDP’nin Meclis’e gelip yemin etmesini demokratik bir imkân olarak değerlendirebiliriz. Bütün sorunlu yönlerine rağmen BDP’nin sistematik bir şekilde yıpratılması ve çürütülmesi, bu partinin demokratik bir imkan olarak işlev görmesinin önünü kapatmaktadır. BDP üzerindeki örgüt vesayetinin KCK operasyonlarıyla kalkacağını savunan tezleri, şimdiye kadar yaşananlar yanlışlamış bulunmaktadır. BDP, çözüm için demokratik bir çözüm aracına dönüştürüldüğü takdirde onun üzerindeki antidemokratik vesayette sona erecektir. BDP’yi demokratik bir çözüm aracına dönüştürmek, BDP’nin talep ve arzusuyla olacak şey değildir. BDP, BDP’ye rağmen demokratik bir çözüm aracı ve imkânı olmalıdır. BDP’nin BDP’ye rağmen demokratik bir çözüm aracına dönüşmesi için kamuoyuna, basına, düşünce kuruluşlarına ve siyasi kurumlara önemli görevler ve sorumluluklar düşmektedir. BDP’nin yeni anayasa yapım sürecinin yapay değil doğal bir parçası haline gelmesi, bu partinin demokratik bir imkan olma yeteneğinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Bir tarafın taleplerini diğer tarafa empoze etmeye çalışmasıyla Kürt sorununda herhangi bir pozitif ilerleme sağlanmamaktadır. Şu anda, şiddet ve çatışma yoluyla sonuç alınmaya çalışıldığını görmekteyiz. Devlet, operasyon ve hava bombardımanlarıyla örgüte diz çöktürmeye çalışmaktadır. Sınır ötesi harekat yapmaya izin veren tezkerenin Meclis’ten geçmiş olması, Türkiye’nin her an kara harekatı yapabileceği anlamına gelmektedir.

ÖRGÜTÜN SRİ LANKA SENDROMU

Örgüt, derin bir Sri Lanka sendromu içerisinde hareket etmektedir. PKK, Sri Lanka’nın Tamillere yapmış olduğu toplu imha operasyonu gibi bir toplu imhadan çok korkmaktadır. İmha korkusu, örgütün bütün gücüyle saldırıya geçmesine neden olmuştur. Örgütün saldırılarını yoğunlaştırmasının arkasında Sri Lanka sendromu ve Ak Parti hükümetine duyulan güvensizlik vardır.

Şu anda Kürt sorunu, örgüt ve hükümet arasına sıkışmış bulunmaktadır. Kürt sorununun normalleşmesi yani çözüm yoluna konması için yeni sivil aktörlere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu bağlamda BDP’nin demokratik bir siyasi imkan olarak işlev görmesi, yani gerçek bir siyasi parti haline gelmesi gerekmektedir. Kürt sorununun örgüt ve devlet arasında sıkışmış olma hali, örgütü İran ve Suriye gibi Kürt sorununun hiçbir zaman çözülmesini istemeyen devletlerle işbirliği yapmasına neden olmaktadır, çünkü bu ülkeler Kürt sorunu üzerinden Türkiye’ye karşı bölgesel egemenlik mücadelesi yürütmektedirler. Kürt sorununun normalleşmesi için bir an önce yeni demokratik araçlar bulunmalıdır. Aksi halde anti-demokratik araçlar ve aktörler, Kürt sorununu içinden çıkılmaz hale getirmeye devam edeceklerdir.

Yeni Şafak,

10.10.2011

 

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et