1.Dershaneleri bir kanunla kapatmak teşebbüs özgürlüğüne aykırıdır. Özgürlüğü temel siyasî ilke olarak kabul eden bir siyasî ve hukukî sistemde, bireyler tek tek veya birleşik olarak (şirket kurarak) ekonomik faaliyet yürütebilirler. Diledikleri malların ve hizmetlerin üretimini, dağıtımını ve satışını serbestçe gerçekleştirebilirler. Dershaneler birer ekonomik işletmedir. Kurucuları, sahipleri ve çalışanları bilgi üretmeyi ve nakletmeyi ekonomik faaliyet alanı olarak seçen ve bu amaçla bir araya gelen özgür vatandaşlardır. Liberal demokraside kamu otoritesinin bu insanlara günün birinde şu veya bu sebeple sizin sektörünüzü yasa dışı ilan ediyorum ve ortadan kaldırıyorum deme hakkı yoktur.
2.Dershanelerin kapatılması sivil topluma karşı tavır almak, bazı sivil toplum unsurlarını tasfiye etmeye yeltenmek anlamına gelir. Sivil toplum kendi hâline bırakılmış toplumdur. Aile ile devlet arasındaki her toplumsal kademe sivil toplumun içinde yerleşiktir. Bildiğimiz kâr için çalışmayan sivil toplum kuruluşları yanında ekonomik işletmeler ve dolayısıyla dershaneler de sivil toplumun birer parçasıdır. Dershaneleri yok etmek sivil toplumun dallarından birini haksız ve sonunda tüm topluma zarar verecek şekilde budamaktır.
3.Dershanelerin kaldırılması eşitsizlikleri koyulaştırır ve eşitsizliklerin sivil toplum tarafından törpülenmesinin imkânını azaltır. Hayata hazırlanan gençler çeşitli faktörlerin tesiriyle toplumda eşitsiz konumlar işgal ederler. Bu eşitsizliklerin bir kısmının giderilmesi imkânsızdır ve bunlar bireyleri mezara kadar takip eder. Bazı eşitsizlikler ise eğitimden doğar ve en azından bir dereceye kadar giderilmeleri mümkündür. Dershaneler fakirlerin, dezavantajlıların, şansızların eşitsiz konumlarının giderilmesine ciddî katkılar sağlamaktadır. Ortadan kaldırılmaları bazı eşitsizliklerin koyulaşmasına ve kalıcılaşmasına sebep olabilir. Buna bağlı olarak sosyal mobilizasyonu engeller ve yavaşlatır.
4.Dershanelerin kaldırılması devleti büyütür ve dolayısıyla devletçiliği besler. Devletin yetkileri ve el koyduğu toplumsal kaynakların miktarı artar. Böylece devlet şişer, hantallaşır. Bu, politik ekonomi literatüründe ‘devlet başarısızlığı’ denen durumun ortaya çıkması ve toplumsal kaynakların israf ve heba edilmesi ihtimalini kuvvetlendirir.
5.Dershanelerin kapatılması sivil toplum içinde vatandaşların yeni yolları ve usulleri tecrübe etmelerinin önünü keser. Böylece toplumu eğitim alanında en önemli yenilik yönteminden, yani deneme-yanılma yoluyla ilerleme imkânından mahrum bırakır. Merkeziyetçi ve tek biçimci sistemlerin başarısızlığının maliyetleri çok büyük olur. Bu yüzden milyonlarca insanın eğitim ihtiyacını her ihtiyaca aynı anda ve yeterince cevap vermesi imkânsız olan bir merkeziyetçi sisteme hapsetmek yerine farklı, değişik, yarışan yol ve yöntemlere izin vermek, daha doğrusu onları engellememek gerekir.
6.Dershanelerin kapatılması eğitim sistemindeki sınırlı çoğulluğu öldürür, ortadan kaldırır. Tek tipleşmeyi teşvik eder. Farklı eğilimleri ve yetenekleri ezer. Dershaneler zaten yanlış olan sistem içinde bir ölçüde olsun bir çoğulluk yaratmaktadır. Aynı şeyin devlet çatısı altına yapılması imkânsızdır. Devlet okullarında çocukları okuyan herkes bunu bilir. Devlet her alanda olduğu gibi eğitimde de vatandaşlarına istedikleri gibi tercih yapabilecekleri bir menü değil herkesin aynı şeyleri tüketmeye mecbur olduğu bir tabldot sunabilir. Çoğulluğun teşvik edilmesi gerekirken budanması bireylere de topluma da haksızlık yapılması anlamına gelir.
7.Dershanelerin kapatılması hem kamu otoritesini kullananların kafasında hem de toplum nazarında kamu otoritesinin topluma her yönüyle hükmedebileceği fikrini ve hükmetmesi gerektiği kanaatini besler. Bu siyasal kültürü otoriteryenleştirir. Kamu otoritelerinin sorgulanması arzusunu gevşetir, devletten beklentileri karşılanamayacak ölçüde artırır.
8.Dershanelerin kapatılması bireylerin özel ders almalarını engelleyemez. Kamu otoritesinin gücünün fıtrî sınırları vardır. Dershanelerin kapatılması ders alma – verme faaliyetinin kayıt dışına çıkmasına, yer altına inmesine sebep olur. Ülkemizde üniversite eğitiminde talep ile arz arasında bir açıklık mevcut. Son yıllardaki gelişmeler devam etse ve arz ile talep eşitlense dahi bilgi yarışında destek alma ihtiyacı ortadan kalkmayacaktır. Sayısal olarak arz ile talebin buluşması bu buluşmanın nitelik olarak da sağlandığını göstermez. Bu gerçeği talep manipülasyonu yoluyla ekonomiyi idare etme hayali kuran Lord Keynes de görememişti. Toplam talebi para politikası yoluyla aynı noktada tutmak mümkün olsa bile toplam talep içindeki sektörel genişleme ve daralmalar da Keynes’in korktuğu sonuçları doğurabilir. Üniversite sistemimizde durum budur. Herkesin her istediği yere hiçbir standart aranmaksızın girebileceği mucizevî bir durum gerçekleşmedikçe yarış çapı ve tarzı değişse de sürecek ve dershane sistemi bir şekilde yaşayacaktır. Kamu otoritelerinin dershanelerin kapatılmasında çok arzuluysa bundan da rahatsızlık duyacaktır ve hedefe ulaşabilmek için vatandaşların her anını gözetleyen ve onlara karşı şiddetli kamu zoru kullanılmasını gerektiren bir devlet yaratmaya çalışacaktır.
İşte bu sebeplerle dershaneleri kapatmak yanlıştır.
Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanmıştır.