“Dershaneler kapanacak…!” Başbakan geçtiğimiz Eylül ayında böyle söyleyince tartışma başladı. Konunun sıcaklığını koruduğu görülüyor. “Kasım 2012 itibariyle Türkiye’de dershane sayısı 3.961’e düşerken, özel okulların sayısı 5.269’a yükseldi. Halen özel okullarda çeşitli kademelerde, 535 bin 788 öğrenci eğitim görüyor.” (MEB, NTV, Kasım, 2012). Dershanelerin kapatılarak özel okullara dönüştürülmesi Cemaat’e yakın yayın organlarında ve liberal düşüncenin önde gelen fikir adamlarınca eleştirilmekte. Cemaate yakın birçok dershane olması hasebiyle konuya eleştirel yaklaşması normal ve haklı gerekçeler içeriyor. Liberal düşüncede Atilla Yayla; “Dershaneleri değil okulları kapatın” adlı makalesi ile dershanelerin kapatılması projesine karşı çıktı. B.Berat Özipek’in “Dershane’ye değil ‘ders’e bak !” adlı makalesi ve Gülay Göktürk; “Yine dershaneler”de dershanelerin devam etmesi gereğinin, sosyo-politik açıklamasını yaptılar. Başka liberal düşünceyi kendine referans edinen düşünürler de benzer eleştirileri dile getirdiler. Liberal düşüncede, bir talebi –yasal ve meşru- karşılamak için çeşitli kuruluşlar, şirketler vb. kurulabilir. Klasik liberalizmin en temel savunularından birisi de budur. Bu açıdan hükümet ya da yasa yapıcılar tarafından müteşebbisleri dershane kurmaya zorlamak, içeriğini değiştirmesini istemek veya kapatmaya zorlamak, kabul edilemez. Ayrıca, tüketici (müşteri-öğrenci) tarafından talep var ise dershaneler, etüt merkezleri, ödev merkezleri veya test bankası adı altında faaliyetlerine devam ederler. Ben temel ilkeyi değindikten sonra konuyu, siyasal iletişim, eğitim sistemi ve pedagojik faydalar açısından ele almaya çalışacağım.
Dershanelerin kapatılması söylemi, iletişim açısından yanlış bir söylemdir. Asıl amaç, dershanelerin özel okul’a dönüştürülmesi ve bu bağlamda hükümet’in birtakım destekler (mevzuat, para vb.) sağlaması, kısaca, “dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi projesi” olarak lanse edildi. İletişimde, hükümet’in yetkilileri söylemde, daha sert – kırıcı anlamında değil- dil seçtiler. Asıl gayeyi ifade etmekte beceriksiz davrandılar. Bunun yerine, projenin varmak istediği amaç, beklenen yarar ve bu yolda verilecek destekler net olarak ifade edilseydi, sanırım daha doğru bir yörüngede tartışmalar yürürdü.
Dershaneler niçin var? Dershaneler, orta ve alt gelir grubunda bulunan ailelerin çocuklarının merkezi sınavlardaki olası dezavantajlarını ortadan kaldırmaya yardımcı olduğu için var. İzah etmeye çalıştığım dershanecilik gerçeğinin en önemli gerekçesi, buna mukabil dershanelerin temel var oluş gerekçesi bugün 1990’lardaki önemini yitirmektedir. 199O’larda dershanelerden destek almak gerekliliği % 70-80 (benim derecelendirmem) iken, bugün % 40-50 olduğu kanaatindeyim. Son on yılda, bilişim dünyasındaki gelişmeler sayesinde, her ev, her oda öğrenci için bir dershane sınıfı olabilmektedir. Kitaplar, CD, DVD, interaktif portallar vb. kaynaklar ucuz ve kolay ulaşılır olmuştur. Kendini iyi etüt etmiş bir gencin sınavlara hazırlanmak için dershaneye devam ederek, ailesine ekonomik anlamda bir yük getirmemesi gerekir.
Dershanelere talep neden azalmıyor? Bunun üç temel nedeni var. Birincisi, aileler çocuklarını dershaneye gönderme konusunda kendilerini borçlu hissediyorlar. Aileler, çocuğunu bir dershaneye kayıt yaptırmazsa onlar için “elimden geleni yapmadım” endişesi taşıyorlar, moda olmuş bir eylemi gerçekleştiriyorlar… İkincisi, öğrenci uzun yıllar devam eden kamu okulu tecrübesinden çıkarak, özel bir kurumda eğitim-öğretim deneyimi yaşıyor. Serbest kıyafetle dershaneye gidebiliyor, öğretmenlerle daha sıcak bir iletişim kuruyor, teneffüslerde istediği gibi şakalaşıp iyi vakit geçiriyor. Kamu okulunda elde edemediği, pratik bazı test tekniklerini öğrenebiliyor. Üçüncüsü ise, dershanelerin sivil eğitim kurumuna olan ihtiyacı bir nebze karşılamalarıdır. Zengini de fakiri de kamu okulundan memnun değil, ancak çocuklarının görünüşte bedava (oysa önemli miktarda vergi ödenmektedir) olan bu hizmetten bir miktar yararlanmasını istiyorlar. Ama dershane kamu okulunun boğucu ortamından kurtularak bir yere kadar özgür bir nefes alma imkânı veriyor. Özel okullara devam eden öğrenci için yukarıda ifade etmeye çalıştığım üç gerekçe de büyük ölçüde devre dışı kalmaktadır.
Serbest kıyafet meselesine bir parantez açmak gereklidir. Tek tip kıyafet, militer ideolojinin üniformasıdır, bu üniformayı üstümüzden çıkarmanın zamanı gelmiş de geçmektedir. Kamu okulunda kıyafet serbestliği uygulaması, devamsızlığı azaltır, okula uyumu, öğrenme motivasyonunu arttır. Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü’nün “haftada bir gün serbest kıyafet” uygulamasından olumlu sonuçlar alındı. Serbest kıyafet ile ilgili kamuoyu yoklamasına veya referanduma gerek yoktur. Temel haklar ve özgürlükler bir oylama konusu olamaz. Bir tek ailenin bile kıyafet özgürlüğünü istemesi yeterlidir. Bir başkasının, diğerlerinin nasıl giyineceğine ilişkin herhangi bir tasarrufu olamaz.
Dershaneler’in özel okula dönüştürülmesi projesi olumludur. Biraz da sayılar üzerinden gidelim. Şu an beşbinin üzerinde özel okul var. Hâlihazırdaki dershanelerin özel okullara dönüşmesi örneğin, 2500 tanesinin, özel okullara devam eden öğrenci sayısının 750-800 bine ulaşması demektir. Dershanelerin birçoğunun özel okula dönüşmesi durumunda özel okullara devam eden öğrencilerinin sayısının bir milyonu aşması demektir. Böyle bir eğitim sisteminde kamu okullarındaki yığılmalar azalır, eğitim kalitesi yükselir ve aileler eğitim sisteminden memnun kalır.
Özel okullar, sivil toplumun gelişmesine önemli katkı sunma imkânına sahiptir, özel okulların müfredatına devletin müdahalesi azaltılmalıdır. Denetlemeler, temel insan haklarının ihlali ile sınırlandırılmalıdır. Özel okula ödenen % 8’lik KDV (Katma Değer Vergisi) kaldırılmalıdır. Özel okula devam eden öğrencilerin her biri için bütçeden ayrılan (her yıl merkezi bütçeden ayrılan öğrenci başına düşen miktar kadar) paydan destek ödemesi yapılmalıdır. Bu yardım değil, bireyin hak ettiği ve vergileri ile ödediği eğitim bedelidir. Özel ve kamu hastanelerinde uygulanan fatura ödeme sistemi, özel okullar için de uygulanabilir.
Son söz, siyasette, iletişim dili, bilgiyi sunma biçimi bazen ne söylendiğini değil, nasıl söylendiğini ön plana çıkarır. Umarım, benim tahayyül ettiğim biçimde yeni bir söylemle dershaneler özel okula dönüşür. Süreç sonunda, olduğu gibi kalmak isteyen dershanelere herhangi bir müdahale yapılması çalışma hürriyetine saldırı olacaktır.
maliilkaya@hotmail.com