“Demokrasi her şeydir” diyenler de “demokrasi hiçbir şeydir” diyenler de yanılıyor. Siyasî yönetişim olgusu yarın veya öbür gün ortadan kalkmayacağına göre, bir siyasî yönetim biçimi tercih etmek zorundayız. Demokrasi elde edilebilir siyasî yönetim biçimleri arasında, alternatifleri dikkate alındığında en iyisi, alınmadığında en kötüsü.
Bu yüzden, gerçekçi olmalı, demokrasi olmada ve demokrasi kalmada ısrar etmeliyiz. Her siyasî yönetimi biçiminin zararları vardır. Ama demokratik olmayan yönetim biçimlerinden daha çok zarar görürüz. Diğer taraftan, demokrasi her derdin devası sihirli bir formül, reçete, yöntem değil. Demokrasiyi tercihimiz ve demokraside ısrarımız, günün sonunda mecburen zora dayanan siyasetin gönüllülüğe dayanan sivil toplumun gittikçe artan sayıdaki alanını işgalin aracı ve gerekçesi hâline getirilmemeli.
Türkiye 14 Mayıs 1950’de mimarı CHP olan bir tek parti diktatörlüğünden demokrasiye geçti. O günden bu güne ağır aksak yol almaya çalışıyor. Liberal demokrasi ile illiberal demokrasi arasında geziniyor. Bir ona bir öbürüne yaklaşıyor. Nereden baktığınıza bağlı olarak demokrasi açısından Türkiye’nin durumuna sevinebilirsiniz de üzülebilirsiniz de.
Türkiye’nin liberal demokrasinin temel değerleri-kurumları olan kuvvetler ayrılığı; hukukun hâkimiyeti; bağımsız, tarafsız ve demokrasiye sadık yargı; insan hakları rejimi; sınırlı ve sorumlu devlet iktidarı vb. bakımlardan problemleri var. Bu alanlarda kimi istikrarlı demokrasilerden daha geride. Ama Türkiye, demokrasinin hiç bir kural ve kurumunun işlemediği, sıfır veya sıfıra yakın demokrasi tecrübesine sahip, egemen siyasî kültürün demokrasiye tamamen elverişsiz bir zemin hazırladığı bir ülke değil. Demokrasi açısından ne başımız gökte ne de sırtımız yerde.
Türkiye’de demokrasimizin en önemli varlıklarından biri hür ve âdil seçimler. Türkiye, demokrasisi çok daha ileri ülkeler seviyesinde seçimler yapabiliyor. Seçimlerimiz genellikle özgür, âdil, rekabetçi, güvenilir. Seçimler kurumsallaşmış yargısal gözetim ve denetim altına. YSK bu konuda hatırı sayılır bir birikime ve tecrübeye sahip. Seçmenler oyları konusunda hassas ve dikkatli. Partiler her sandığın başına müşahit dikebilecek kadar örgütlü, bilinçli ve kararlı. Sivil toplum grupları seçimleri yakından takip etmeye istekli ve hazırlıklı. Uluslararası kuruluşlar öteden beridir seçimler için gözlemci göndermeye, Türkiye ise bu gözlemcilere kapılarını açmaya açık.
Bugün yine hayatî bir seçim yapıyoruz. Milyonlarca seçmen sandık başına giderek siyasî tercihini yapacak. Gece yarısı sonuçlar belli olacak. Seçmenler kendi tercihlerinin başka ne kadar seçmen tarafından paylaşıldığını, adaylar ve partiler seçmenlerin kendilerine ne kadar teveccüh gösterdiğini öğrenecek.
Sonuçlar şöyle veya böyle olabilir. Sonuçlardan daha önemlisi seçimlerin usulüne uygun biçimde, kavgasız gürültüsüz yapılması. Uzun vadede demokrasinin yaşaması ve işlemesi açısından bundan daha önemli bir şey yok. Bunun gerçekleştirilmesi için her seçmene, her partiye, her milletvekili adayına, her cumhurbaşkanı adayına görev düşüyor.
Hür ve âdil seçimler en önemli demokratik varlığımız. Bu niteliklere sahip seçim kurumunu koruyabildiğimiz sürece hiçbir şeyden korkmamıza sebep yok.
24 Haziran seçimleri hayırlı olsun.