Demokrasiye merdiven dayanabilir mi?

Evet, döndük dolaştık, aylar sonra aynı konuya geldik: Demokraside kamusal kararların kimler tarafından ve nasıl alınacağı. Son vakanın kaynağı, İstanbul’un popüler semtlerindeki bazı merdivenlerin rengi. Olayı hatırlayalım: Fındıklı-Cihangir arasındaki epeyce dik, inmesi de çıkması da zor merdivenlerin gri renkleri, bundan hoşnut olmayan bir vatandaş tarafından, bir gece yarısı operasyonuyla, gökkuşağı renklerine boyandı. Civarda yaşayan başka bazı vatandaşların şikayeti üzerine Beyoğlu Belediyesi merdivenlerin rengini tekrar griye çevirdi. Kimi medya organları ve Cihangir sakinleri buna itiraz etti. Ufak tefek ‘merdivenlerimin rengine karışma’ eylemleri oldu. Paniğe kapılan Belediye mahal- lede amatörce bir kamuoyu yoklaması yaptı. Çoğunluğun öyle istediği sonucuna vararak merdivenleri yeniden renklendirdi. Diğer bazı yerlerde de, bu olaydan alınan ‘gazla’ veya ‘ilhamla’, başka merdiven boyamaları vuku buldu.

İnsanların hem bireysel-ailevî hem toplumsal hayatları bir kararlar- iktisadî tabirle alternatif maliyetleri olan ‘tercihler’- silsilesi. Bunları, ayrıntıları ve içiçe geçişkenliğin yarattığı sorunları bir kenara bırakarak, kabaca, özel – mahrem alanlarla ilgili kararlar ve genel – kamusal alanlarla ilgili kararlar olarak ikiye ayırabiliriz. İlkine sadece bireyi ve aileyi ilgilendiren, ikincisine aileyi aşıp mahalleyi, beldeyi, şehri, ülkeyi ilgilendiren kararlar girer. İlk gruptaki kararları yalnızca o gruptaki insanların alma hak ve yetkisine sahip olması gerektiği açık. Örneğin, özgürlükçü bir ülkede, evinin salonunu hangi renge boyayacağına her aile kendisi karar verir. Hiç kimse buna karışamaz.

Problem, daha ziyade, ikinci grupta ve iki boyutlu olarak doğar. İlk boyut neyin kamusal karara konu olacağıdır; ikinci boyut kamusal kararların kim(ler) tarafından ve nasıl alınacağı. Aynı örnek üzerinden devam edelim. Evinizin salonunun rengi ailenizin karar alanında dedik, ya dış cephe rengi? Bunun kararı özel alanla mı yoksa kamusal alanla mı ilgilidir? Meselâ, Bodrum Belediyesi ilçedeki bütün evlerin beyaza boyanmasına karar verdiği zaman bu Bodrum’daki yazlığını kırmızıya boyamak isteyen Gezi eylemcisinin tercih hakkının ihlâl edilmesi anlamına gelmez mi?

Demokratik siyasetin temel ilkelerinden biri, kamusal kararların en yakın birimde alınması. Ama bu ilke problemi bütünüyle çözmeye yetmiyor. Çünkü buradaki ‘en yakın birim’ genellikle aralarında ihtilâflar olması muhtemel birçok insandan müteşekkil bir heyeti ifade ediyor. Heyette tam bir mutakabat varsa problem çıkmaz, fakat çoğu zaman bu gayet zayıf bir ihtimaldir. Sonuçta, karar almak şartsa, sandığa gitmek ve çoğunluğun dediğine uymak gerekir. Ne var ki bu her seferinde ideal bir durumun ortaya çıkmasını sağlamaz.

Merdiven örneğine dönelim. Mahallede yaşayan faraza 500 kişinin 300’ü çok renkli, 150’si gri merdiven istedi, 50’si ‘beni ilgilendirmez’ dedi. Demokratik ilkeler gereği ilk grubun kararına uymak gerekir. Lâkin, ikinci grupta bu karardan çok hoşnutsuzluk duyan, kendini mağdur hisseden kimseler varsa ne olacak? Demokrasi azınlığın korunmasıysa, onların tercihinin de dikkate alınması gerekecek mi? O zaman, meselâ, merdivenlerin 3/5’nin renkli, 1,5/5’nin gri olması ve geri kalanının tercihler arasında oranlarına göre dağıtılması doğru olabilir mi? Yoksa azınlığı sayma ve koruma adına tüm merdivenleri griye mi boyamalıyız? Fakat bunu yaparsak çoğunluğun tercihini çiğnemiş olmaz mıyız?

Bütün bunları tartışırken ne benim ne de başka birinin bu cinsten tüm problemleri çözecek sihirli formülleri olduğunu sanmayın. Her zaman ihtilâflar doğacaktır. Bana göre yapılması gereken, nasıl karar alınacağıyla ilgili âdil ve işler kurallar geliştirmek ve kuralların değiştirilmesini de başka kurallara bağlayarak değişimin önünü açık tutmaktır. Yapılabilecek bir diğer şey, kamusal karar konularını alabildiğince azaltmaktır. Meselâ, söz konusu merdivenler özel olsaydı, sahibi kendisinin veya müşterilerinin tercihine göre hareket edebilirdi. Merdiven örneği size komik görünüyorsa, başka bir örnek olarak eğitimi vereyim. Her aile çocuğunun ne okuyacağına, hangi değerleri öğreneceğine kendisi karar verebilseydi, hantal, devletçi bir eğitim sistemi üzerinde sonu gelmeyen kavgalar çıkmazdı.

Demokrasiye merdiven dayanabilir mi? Vallahi, adamına ve bakışa göre değişir!

Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et