Demokrasinin gelişebilmesi için?

Maurice Duverger “Siyasi Rejimler” kitabında siyasal rejimleri okullarda öğretilenin aksine iki gruba ayırır; “Birincisi idare edenlerin otoritesini idare edilenler lehine tahdit eden liberal temayül. Diğeri, idare edilenlerin yetkilerini idare edenler lehine daraltan otoriter temayül. Burada fert, cemiyet, bunların birbirleriyle münasebetleri mevzuunda iki ayrı düşünce tarzı, iki ayrı felsefe, iki ayrı hayat sistemi karşısında kalırız. Çeşitli siyasi rejimler bunların özel bir planda teknik tanzim şekillerinden başka şeyler değillerdir.” (s.9-10)

Aldığımız eğitimin etkisi ile genelde Cumhuriyet-Demokrasi rejimini en iyi yönetim şekli olarak algılarız. Ancak demokrasi de tıpkı diğer rejimler gibi iyi-kötü olabilir, bu nedenle liberal değerlerle beslenmeyen bir demokrasinin diğer rejimlerden daha iyi olduğunu iddia etmek için hiçbir sebep yok. Geçmişteki bazı imparatorluk deneyimleri iktidarı elde tutma ve yönetime dâhil olma dışında bugünün demokrasilerinden bile daha özgürdü. Ve yine bugün de pek çok monarşi demokrasinin beşiği durumunda.

***

Tüm aksaklıklara rağmen demokrasiden vazgeçmemek için birçok sebep var; İngiltere eski başbakanlarından W. Churchill’in dediği gibi “Demokrasi, en kötü yönetim biçimidir; bu güne kadar zaman zaman denenmiş bütün öteki yönetim biçimlerini saymazsak.”

Demokrasinin açmazı sadece bir oy sayma ve çoğunluğun istediğini yapması olarak algılandığında başlar ve bir tahakküme dönüşebilir. İktidarlar ellerindeki güçle bir yandan muhaliflerin hareket sahasını daraltırken öbür taraftan kendilerine oy verenlerin de özgürlüklerini kısıtlarlar. Destekleyicileri bu değişim ve dönüşümü çoğu kez zafer sarhoşluğu içinde algılamakta güçlük çektikleri için olan bitenleri ancak ya çoğunluğu kaybettiklerinde ya da muhalifler için dönen çarklar kendilerine de zarar vermeye başladığında fark ederler. Bu tür demokrasilerde yasama ve yargı güçleri yürütmenin kontrolündedir.

Toplumda hak-hukuk bilinci yeterince gelişmeden de demokrasinin gelişmesini beklemek sadece hayalcilik olur. Demokrasinin gelişebilmesi ve topluma kök salabilmesi için ise öncelikle orta sınıfın yeterince gelişip, serpilmesi gerekir.Çünkü demokrasi çok güçlülerin olduğu ve zayıfların çoğunlukta olduğu toplumlarda işlemez.

Bizim de en önemli problemiz bugüne kadar gerçek manada bir orta sınıf ve burjuvazimizin olmamasıdır. Daha kötüsü, mevcut olanın da devletle aşırı şekilde içli dışlı olması, gerçekten liberal bir düzende ellerindekini kaybetme korkusu ile demokrasinin itici gücü olmaktan çok hep köstek olmalarıdır. Halbuki gelişmiş ülkelerde orta-üst sınıflar genelde liberal değerleri savunup, özgürlük sahasının gelişmesini isterken bizde ise çoğunlukla tam tersi oluyor.

İstatistiklere baktığımızda nüfusumuzun büyük bir kısmının yaşam standardı yoksulluk sınırında (Eylül 2017 itibariyle 4960 TL). Çalışan nüfusumuzun yarısından fazlası asgari ücretle çalışıyor ve ezici çoğunluğu da vasıfsız iş gücü. Eğitim seviyemiz yükselse de bu kez de istihdam yaratamıyoruz çünkü çok ciddi bir vasıf sorunumuz var. Çevremiz üniversite diplomalı gençlerle dolu ama bu gençlerin pek çoğu ellerindeki diplomanın gerektirdiği asgari vasıflara bile sahip değil.

Ve dahası hala ülkemizde devlet en büyük işveren konumunda. Devletin en büyük işveren olduğu bir ülkede demokrasinin sağlıklı gelişmesini beklemek hayalcilik olur. Bunca özelleştirmeye rağmen bugün kamu çalışanlarının sayısı 3,5 milyon civarında ve hala artmaya devam ediyor. Türkiye’nin can damarı inşaat sektörü dahi TOKİ vasıtasıyla devletle içli dışlı.

***

FETÖ kâbusunu yaşamamızın arkasında biraz da bu zihniyet yatmıyor mu? Her şeyin merkezine devleti koyup hak ve hukuku ikinci plana itmemiz değil mi dini, la-dini cemaatleri suça teşne eden? Devleti de terbiye etmemiz gerekmiyor mu?

Demokrasi vb. şeyler denildiğinde “her şey İslam’da var!” diyenler biraz da neden bizde adalet, hak ve hukuk kavramlarının oturmadığı üzerinde kafa yorsalar olmaz mı?  İnancımızın gereğini siyasetimizin bir parçası yapamadıktan sonra en güzeline sahip olma iddiasının beyhudeliğini anlamak gerek. Tabii ki bunun için biraz da basiret gerek…

Karar Gazetesi, 08.11.2017

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et