Hukuk devletinde ‘gizli anayasa’ söz konusu olamaz. Buna dair kuşku bile hukuk devleti ilkesine zarar verir. Biz ise ‘gizli anayasa’nın iç tehdit-dış tehdit tanımındaki değişiklikleri tartışıyoruz.
Türkiye’de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi şeklinde ifade edilen ve kamuoyunda kendisinden “Gizli Anayasa” ya da “Kırmızı Kitap” şeklinde söz edilen belgede, bazı köklü değişiklikler yapıldığı yansıdı kamuoyuna. Yapılan değişiklikle iç ve dış tehditlerin yeniden tanımlandığını, Süleymancılık, Nurculuk, Fethullah Gülen hareketi vd. dini cemaat ve tarikatların, irtica kapsamından çıkarıldığını öğrendik. Öncelikle belirtmek gerek, demokratik olduğunu iddia eden bir ülkede gizli bir anayasanın varlığı kabul edilir bir durum değildir. Çünkü demokratik hukuk devletinin en temel gereklerinden birisi de hukuki belirginlik ve pozitif hukuk kurallarına erişilebilirliktir.
Diğer yandan, şayet bir grup ya da örgütlü yapı düşman ilan edilecekse, demokratik bir ülkede temel ölçüt: “bu yapılanmaların şiddeti ve diğer hukuk dışı davranışları önermesi ya da bizzat bunların gerçekleştirilmesini organize etmesidir”. Hiçbir demokratik ülkede, örgütlü ya da sivil toplumsal yapılanmalar, salt inanç ya da düşüncelerinden dolayı yaptırıma maruz ve bir takım haklardan mahrum bırakılamaz.
Dini cemaatler tehdit mi?
Oysa Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, benimsenen otoriter laiklik ve Cumhuriyet anlayışı bağlamında, kamu bürokrasisi tarafından içeriği tayin edilen laiklik ve din telakkisi ile bağdaşmadığı düşünülen bütün dini cemaat ve tarikatlar, irticai yapılanmalar kapsamında “iç düşmanlar/tehditler” içinde sayılmaktadır. Bu anlayışın, Batıdaki demokratik laiklik, din ve vicdan hürriyeti ile bağdaşırlığı yoktur. Çünkü Batıda benimsenen laiklik anlayışı ile uyumlu bir şekilde her bir dini cemaat, tarikat ve mezhep, din ve vicdan hürriyetinin koruyuculuğu altında kendi açık kimlikleri ile örgütlenebilmekte, her türlü ticari faaliyetleri yürütebilmekte, ana okulundan üniversiteye kadar hemen her kademede eğitim kurumları açıp işletebilmekte, çeşitli sosyal yardım faaliyetlerinde bulunabilmektedirler. Bunlara bu tür etkinliklerinden dolayı hiçbir engelleme çıkarılmadığı gibi, bazı ülkelerde bunlar tarafından icra edilen eğitim ve bazı sosyal faaliyetler kamusal kaynaklarla desteklenmektedir.
ABD tarikat cenneti
Bugün ABD’de sadece Hıristiyanlık içerisinde 1500 civarında cemaat, tarikat ve mezhep şeklinde farklı dini oluşumlar mevcuttur. Mormon inancına göre, “çok evlilik” dini bir vecibedir. Kutsallık Hareketi’nde çocukların evrim ile ilgili derslere devam etmeleri istenmez. Yahova Şahitleri askerlik yapmayı, ulusal bayraklara karşı saygı duruşunda durmayı, ulusal marşları okumayı ulusa tapmakla eş değerde gördükleri için reddederler. Amishler, modern yaşam biçimini reddederler, ilkokuldan sonra çocuklarını okula göndermezler, oy kullanmazlar. Bütün bunlar Türkiye’de irtica ve gericilik kapsamında değerlendirilebilecek toplumsal oluşumlar. Ancak hiç birisi, şa
yet şiddet ve hukuk dışı davranışları önermiyorlarsa, sırf cemaat ya da tarikat oldukları ya da inançları devlet tarafından sapkın ve anti-seküler görüldüğü için düşman kabul edilmemekte, bir takım haklardan mahrum bırakılmamaktadır. İşte “Gizli Anayasa/Kırmızı Kitap”ta yapılacak değişiklik kapsamında Süleymancılık, Nurculuk, Fethullah Gülen hareketi gibi çeşitli dini cemaat ve tarikatların “iç düşman” olmaktan çıkarılması ile, Batıdaki demokratikleşme ve din ve vicdan hürriyeti standardına bir adım daha yaklaşılmış olunmaktadır. Bunun anlamı, demokrasinin militanlıktan kısmen de olsa sıyrılarak hukuk devletine yaklaşması, anayasallaşmasıdır.
15.07.2010