Açılım tartışmaları, Türkiye’nin kronik sorunlarına temelde iki yaklaşım gösterildiğini ortaya koymuştur. Birinci yaklaşımı sivil demokratik perspektif olarak niteleyebiliriz. Sivil demokratik perspektife göre, Türkiye’nin Kürt sorunu ve Alevi meselesi gibi sahici sorunları hukuk, demokrasi ve özgürlük çerçevesinde bir an önce çözülmelidir. Sorunları ötelemenin hiçbir yararı olmadığı gibi imkanı da yoktur. Türkiye, sorunlarını çözüm yoluna sokarak normalleşmeli, bir an önce altında ezildiği ağırlıklardan kurtulmalıdır.
İkinci yaklaşımı ise statükocu yaklaşım olarak niteleyebiliriz. Statükocu yaklaşım için, ortada Kürt sorunu ya da Alevi meselesi gibi sorunlar yoktur. Bu zihniyete göre sorun, olmayan sorunların icadıdır. Statükocu zihniyet, sorunları inkar ettiği gibi, sorunları çözümsüz bırakmanın statükonun devamını sağlayan en büyük güç olduğunun da farkındadır.Statükocu zihniyetin erdemi, sorunlara çözüm üretmek değil, sorun yaratmak ve sorunları çözümsüz bırakmaktır.
Sorun yaratma ve sorunları çözümsüzlüğe mahkum etmesine rağmen statükocu zihniyet çok güçlüdür. Statükocu zihniyete Tek Parti ideolojisi ya da resmi ideoloji de denilmektedir. Tek Parti ideolojisi, soyut umdelerden oluşmamaktadır. Tek parti ideolojisi, devlete hakim olan en güçlü kurum durumundadır.
Tek parti ideolojisi sorun yaratan olmasına rağmen, hiçbir zaman sorunların esas müsebbibinin kendisi olduğunu itiraf etmemiştir. Kürt sorunu, Alevi Meselesi ve din özgürlüğü sorunlarını yaratan Tek Parti ideolojisidir.
Tek parti ideolojisinin, Türkiye’nin sahici sorunlarının çözümüne dair hiçbir sivil ve demokratik önerisi bulunmamaktadır. Tek Parti ideolojisinin sözcülerinin Kürt sorununun çözümüne yönelik bugün önerdikleri şey, Dersim modelinden başka bir şey değildir.
Bu ülkede doksan yıla yakın bir süredir Kürt sorununa Dersim modeliyle yaklaşılmaktadır. İmha, inkar ve yok etme Dersim modelinin olmazsa olmazlarıdır.Militarizm, otoriteryanizm ve fanatizm Dersim modelinin kutsal üçlemesidir. Dersim modeli, Kürt sorununu yok etmeyi başaramamış, bilakis sorunu derinleştirmekten başka bir işe yaramamıştır.
Dersim modeli, kapsamlı bir şekilde 1937-1938 yılları arasında Dersim’de meydana gelen olaylar sırasında uygulanmıştır. Dersim modeli, bu yıllarda Tunceli harekatı adıyla gerçekleştirilmiştir. ‘Tunç Eli’, Dersim harekatının adı olduğu gibi ‘devletin demir yumruğunun’ da aynı zaman da kodu durumundadır. Devletin demir yumruğunu her zaman hatırlatmak için Dersim’in adı da Tunceli şeklinde değiştirilmiştir.
Dersim modelinin uygulandığı ‘Tunç Eli’ harekatında, kadın-çocuk-erkek ayırımı yapılmadan bölgede büyük bir katliam gerçekleştirilmiştir.İnsanlar, ‘fare gibi öldürülmüştür.’ O gün insanları fare gibi öldüren Dersimist zihniyet, anaların göz yaşını bugün de umursamamaktadır, çünkü Dersim harekatının arkasındaki Dersimizm, insanı iktidar için feda etmeyi bir gereklilik saymaktadır. Vicdan ve insanlığın Dersimizmde yeri yoktur.Harekata katılan militerler, daha sonra hatıralarında orada yaptıklarından dolayı utanç duymuşlar, orada olup biteni anlatamamışlardır. Dersim jenosidi, Halepçe jenosidinin otuzlu yıllardaki öncüsüdür.Doksan binin üzerinde insanın Dersim jenosidinde öldürülüğü ifade edilmektedir. Dersim jenosidi unutturulmasına rağmen, Dersim harekatının uygulayıcıları bir kahraman olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Dersim dağlarını bombalayan Sabiha Gökçen’in adı bugün İstanbul’un en önemli iki havalimanından birine verilmek suretiyle devletin demir yumruğu bilinçaltlarımıza bir şekilde hatırlatılmaktadır.
Dersim modeli, Tek Parti ideolojisinin katıksız bir pratiğidir. İttihatçılık dediğimiz canavar, Dersim’de vahşette sınır tanımaz olduğunu korkunç bir şekilde ortaya koymuştur. Günümüzün faili meçhulleri, köy yakmaları, zorunlu göçleri ve derin çeteleri Dersim modelinin günümüzdeki uygulamalarından başka bir şey değildirler. Dersim modeli, otuzlu yıllara ait bir paradigma olmanın ötesinde statükonun ruhu olmayı başarmıştır.
Statükonun ruhu olarak Dersim modeli, günümüzde daha güçlüdür. Kürt sorununa çözüm olarak Dersim modelinin gündeme gelmesi, bir tesadüf olmadığı gibi, malum kişinin basit bir dil sürçmesi de değildir. Statükonun, sahici sorunlara Dersim modelinin jenositçi çerçevesinin dışında bir yaklaşım gösterme konusundaki ilkelliğini ve korkunçluğunu göstermektedir.
Dersim modeli, bugüne kadar devam ettiği için Kürt sorunu çözülememiştir. Kürt sorununun sivil bir çözümünün arandığı bugünlerde, Dersim modelinin derinlikli bir kavrayışına ihtiyaç vardır. Dersim modeli kavranılmadan, Kürt sorununu ortaya çıkaran zihniyetin ve uygulamaların anlaşılması mümkün değildir.
Yirmi birinci yüz yılda ülkemiz Tek Parti ideolojisine ihtiyaç duymadığı gibi, Dersim modelini de aramamaktadır. Devletçilik, nasyonalizm ve militarizmden meydana gelen Dersim modelinin tasfiye edilip hukuk, demokrasi ve özgürlük merkezli yeni bir sivil demokratik modele ülkemizin ihtiyacı vardır. Demokratik açılım için ilk önce Dersim modelinin tasfiye edilmesi gerekmektedir.
Demokrasi ve Dersim modeli, birbirlerinin yokluğunu gerektiren modellerdir.Dersim modelinin fiili olarak var olduğu bir yerde demokratik bir açılımı gerçekleştirmek imkansızlık derecesinde zor bir iştir.Türkiye’nin en önemli meselesi Dersim modelinin varlığı ve demokrasinin yokluğudur. Demokrasinin varlığı ve Dersim modelinin yokluğu halinde, Kürt sorunu dahil bütün sahici sorunlarımız çözüm yoluna girecektir.