Değer eğitimi ve liberal pozisyon

 

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla girdiği bir polemikte “dindar nesiller yetişmesini istiyoruz” demesi geniş yankılara yol açtı.

Hemen her kesimden bu söze yönelik eleştiriler geldi. Bu arada, bazıları da liberal düşünce adına yazdı, konuştu. Bu yüzden, liberal düşüncenin genel ilkelerini seçici olarak, işine geldiğinde il-liberal [liberal olmayan] fikir ve uygulamalara yarayacak şekilde ve tek taraflı değil, genel olarak savunan biri olarak, bu sözün içine oturduğu değer eğitimi hakkında liberal açıdan bir iki şey söylemek benim için şart oldu.

Önce şu gerçeğin altını bir kez daha çizelim: İnsanlar, hayvanlardan farklı olarak, değer taşıyan varlıklar. Böyle olmaları “eşyanın tabiatı” icabı. O kadar ki, değerlerden arındırılmış insanın insan olma sıfatını en azından bir anlamda kaybetmesi mümkün. Değerlerin nasıl meydana geldiği ayrı ve uzun bir tartışma, ancak, tartışılamayacak olan, ‘yeni insanların’ (yeni nesillerin) büyükleri tarafından bilinçli veya bilinçsiz, sistematik veya dağınık bir değer aktarım sürecine maruz bırakılması. Birtakım mahzurları olduğu iddia edilebilecek olmakla beraber bu hem insana birçok fayda sağlar hem de kaçınılmaz. Aileden başlayarak insan gruplarının yeni mensuplarına değerleri öğretmesi ve benimsetmesi olağan. Dinler de, bir inanç yumağı ve bir toplumsal varoluş formu olarak bir taraftan değerlere kaynaklık yapmada, diğer taraftan onları yeni nesillere aktarma ve benimsetmede en önemli sosyal kurumlardan biri.

Geniş hacimli toplumlar kelimenin tam anlamıyla bir değer çoğulculuğu vasatıdır. Kendi haline bırakılan toplumda, yani sivil toplumda, irili ufaklı birçok değer sistemi aynı anda bir arada yaşar. Ortak yaşayış zamana, zemine ve başka bazı faktörlere bağlı olarak, yakınlık ve flört kadar rekabet ve çatışmayı da ihtiva eder. Ortak barışcıl yaşayış, ortak hayatın usulî kurallarına uyulduğu sürece, kusursuz olmasa da, varoluşsal imkânsızlığa yol açacak çapta problemler doğmadan sürer gider. Ancak, kimi değer sistemlerinde, özellikle keskin ve radikal olanlarında, diğer değer sistemlerini tasfiye etme ve kendini bütün topluma egemen kılma arzusu potansiyel olarak mevcuttur. İşte bu noktada, en geniş kamusal organizasyon olarak devleti bunun aracı yapma arayışı devreye girer. Özellikle vurgulamak gerekir ki, devleti, dinî kaynaklı değer sistemleri kadar, seküler değer sistemleri de kullanmak ister. Böylece, açık toplumda doğal, sivil ve barışçıl bir süreç olan değer eğitimi, devletin el atmasıyla bir bombaya, bir tek tipleştirme, baskılama ve tahakküm aracına dönüşür.

Muhafazakâr bir politikacının, dünya görüşünün sonucu olarak, dindar nesiller yetişmesini istemesi doğal. Bunu ifade eden söz, eğer sivil toplumda çocuklarını dindar olarak yetiştirmek isteyenlerin önüne devlet engellerinin çıkartılmamasını, varsa onların kaldırılmasını kastediyorsa, bir liberalin bunu memnuniyetle karşılaması beklenir. Tabii, buradaki dindarlığın, sadece Sünni Müslümanlığı değil, küçük büyük tüm cemaatlerin ve grupların kendi dinlerine bağlılığını kapsayacak biçimde anlaşılması şartıyla. Elbette, değer eğitimi serbestliği klasik anlamda bir dine dayanmayan (ateistlerinki, deistlerinki gibi) değer sistemlerini de kapsayacaktır. Bunun olabilmesi için devletin hiç değilse değer eğitimine burnunu sokmaması veya çok sokmaması ön şarttır. Yani bu alanda devletin ilk görevi pozitif (teşvik edici) değil negatif bir pozisyon alması, pozitif pozisyon alacaksa ayrımcılık yapmamasıdır. Eleştiri konusu yapılan sözle kastedilen devletin bir tek değer sistemini (Sünni İslamı) esas alan bir değer eğitimiyle dindar nesiller yetiştirmesiyse, bu, şüphesiz, liberal açıdan, kabul edilebilecek bir politika olamaz. Böyle bir eğitim politikası toplumda barışı değil, çatışmayı teşvik eder. Değer çoğulculuğunu öldürür. Özgürlüğü boğar, tahakkümü, bağnazlığı ve zulmü besler. Bu yüzden, liberalim diyen herkesin buna kesin olarak karşı çıkması umulur.

BAŞBAKAN’A ABARTILI REAKSİYON

Bununla beraber, bu söz etrafında yapılan tartışmalara bakıldığında şunları tespit etmek mümkün. İlk olarak, abartılı bir reaksiyon söz konusu. Başbakan yukarıda eleştirdiğim bağlam içinde konuşmuş olsa dahi, bu, netice itibarıyla bir fikir açıklamasından öteye geçmez. Bu fikri beğenmeyen kimseler olarak uygun cevabı verir ve onu çürütürüz. Söz, ülkede devlet tekelindeki değer eğitiminde Sünni İslam anlayışının egemen kılınmakta olduğunun işareti olarak kullanılamaz. Bu istikamette bir gidiş olduğuna dair veri yok. İkincisi, eleştirilerin bazen din düşmanlığına dönüşmesi. Liberal pozisyon din ve vicdan özgürlüğünü tanır ve değer eğitimini bunun bir parçası olarak görür. Dahası da var; akıllı ve mantıklı bir liberal, kendisi şahsen dinî inanç sahibi veya dindar olmasa da, dinin, deyim yerindeyse, en önemli ‘sosyal sermaye’ler arasında yer aldığını bilir ve dine ve dindarlara düşmanlık yapmaz. Zira, ‘sosyal sermaye’ olarak dinler sadece dindarların değil, tüm toplumun ortak varlığıdır. Liberalin karşı çıkacağı din veya dindarlık değil, dinî kaynaklı fanatizmi de kapsayacak şekilde her türlü fanatizmdir. Ayrıca, bir toplumda dindarların var olması birçok toplumsal yarar sağlar. Din, ahlakın ve dürüstlüğün, tek değilse de, en önemli kaynağıdır.

Son olarak, eleştiri getiren herkesin, fakat özellikle liberal sıfatını kendine yakıştıran bir kısım zevatın bir samimiyet ve tutarlılık testinden geçmesi gerekir; aksi takdirde bu konuda söyledikleri ciddiye alınamaz. Bir kişi, gerçekten liberalse, değer eğitiminde devlet tekelciliğinin her türüne karşı çıkmalı ve bunu kamuya deklare etmelidir. Devletin klasik anlamda dini esas alan bir değer sistemini yeni nesillere dayatması ne kadar yanlış ve haksızsa, sözde seküler başka değer sistemleri için bunu yapması da aynı derecede haksız ve yanlıştır. Bu sözüm ona liberaller şimdiye kadar Türk eğitim sistemindeki ideolojik dayatmacılığa hiç tepki vermedi. Çocukların anaokulundan üniversite mezuniyetine kadar Kemalist endoktrinasyona maruz bırakılmasına itiraz etmedi. Totaliter, militarizm aşılayan, insanı kullaştıran, aklın gelişmesini engelleyen, his ve heycanları bile kontrol etmeyi hedefleyen ant, ders ve ritüellere eleştiri getirmedi. Dinî değerleri de kapsayacak şekilde çoğulculuğu savunmadı. Bu kimseler bu son olayda da tabloyu tam olarak göremedi ve daha önce birçok kez olduğu gibi, liberallik testinden sınıfta kaldı.

Zaman, 10.02.2012

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et