Anayasa değişikliği halk oylamasının ardından CHP’de çok hareketli günler yaşanıyor. Son olarak CHP Mebusu Enis Berberoğlu MİT tırları davasından hüküm giyip tutuklanınca CHP, Ankara’dan İstanbul’a bir “Adalet Yürüyüşü” başlattı. Bu eylem bu günlerde devam etmektedir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na göre benzer eylemler devam edecektir. Peki, CHP yollarda ne arıyor?
CHP devr-i saadet günlerini, 1923 ile 1950 arasındaki tek parti yönetimini arıyor. 1960 darbesinden sonra oluşturdukları vesayet rejimi yıllarını arıyor. İç ve dış odakların bir şekilde harekete geçmesini sağlayıp, nefret ettikleri Erdoğan ve ekibinin gayr-ı ahlâkî yollarla alt edilmesinin şartlarını arıyor. Sokağı karıştırmak, şartları olgunlaştırmak adına fırsatlar kolluyor.
Bu yürüyüş aynı zamanda 15 Temmuz darbe girişimindeki CHP’nin tutumunu özetleyici eylemlere sahne olmaktadır. CHP lideri darbe gecesi en son tepki veren siyasî liderlerden birisidir. CHP lideri İstanbul Atatürk havalimanında darbecilerle karşılaşmış, kısa bir tereddütten sonra “ben seni görmemiş olayım, sen de beni görmemiş ol” olarak ifade edilebilecek bir anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşma tüm darbelerdeki CHP+Asker=İktidar denklemine de uygundur. CHP’nin tarihî çizgisiyle uyum içindedir. Darbe girişimi gecesi CHP tabanındaki “tiyatro” söylemi kısa süre sonra CHP’nin darbe analizi haline gelmiştir. Artık bu günlerde bunu gizleme gereği de duymamaktadırlar. CHP’nin sözde adalet timsali sözcüleri, ölen ve yaralananların hakkını hukukunu zerre önemsememişler, tam tersi bir pozisyon alarak, darbecilerin mağdur olduklarını iddia etmeye başlamışlardır. Adalet yürüyüşünde ön saflarda yürüyen darbeci askerleri gizleme ya da arka sıralara atma gereği de duymamaktadırlar. FETÖ’ye ve diğer terör örgütlerine mensup kamu personelinin işten el çektirilmesine katiyen razı olmamaktadırlar.
CHP’nin adalet anlayışı son derece sakattır, seçkinler, bürokratlar, kendi ideolojisinin bayraktarlığını yapanların her istediğini yapabilmesini, onlara karışılmamasını istemektedirler. Bu aynı zamanda eski alışkanlıkların, hukukun CHP’lileri kayırdığı zamanların şiddetli bir özlemidir. Askerlerin ise CHP ile sır olmayan ideolojik birlikteliğinin devamı adına hukuk karşısına çıkmalarına CHP razı gelmemektedir. Meşru iktidarın kamu personeli ve ordu üzerindeki yönetim hakkı CHP’ye göre gayr-ı meşrudur. Son yıllarda güç bela yapılan sivil siyaset alanının genişletilmesi, vesayet kurumlarının alanının daraltılması adımları CHP’yi çileden çıkarmaktadır.
CHP’nin FETÖ elebaşlarının önderliğindeki darbe girişiminde bulunanlara yakın duruşu ve “CHP+FETÖ işbirliği” daha da ileri giderek FETÖ yanlısı oldukları yorumlarına yol açmaktadır. FETÖ ile CHP’nin organik ilişkisi bence yoktur, FETÖ Türkiye’deki yönetim boşluklarını CHP’nin yolundan giderek doldurmayı seçmiş sapkın bir örgüttür. Her ikisi de bağnaz cemaat yapılanmasını esas almışlardır. CHP’nin FETÖ mensubu kişilere kol kanat germesi bürokrasi sınıfı ile ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda CHP tutarlı ve samimidir. Memurların FETÖ ile ilişkisi, CHP için sorun teşkil etmemektedir. Onlara göre, CHP’nin iktidarı, yönetimdeki gücü bürokrasi sınıfına dayanmaktadır. Askerler için de durum aynıdır, yürüyüş sırasında bir gün darbeci askerlerin flamalarını taşımaları, bir gün FETÖ’nün mağdur ettiği askerlerin isimlerini t-shirtlerine yazmaları tesadüf ya da bir acemilik değildir. CHP, “bürokrat olsun çamurdan olsun” demektedir. Bütün bu adalet söylemi hepi topu bürokratik vesayetin yaşatılmasına dayanmaktadır. Kendi içinde tutarlı, tarihî çizgisiyle uyumludur.
CHP gerçek anlamda bir siyasî parti değildir, zaman zaman meşru siyaset alanına giriş hamleleri bir zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Demokrasinin kuralları CHP’yi buna zorlamaktadır. Saman alevi gibi geçici bu meşru siyasal zemin arayışı çok kısa süre sonra eski mevzilere dönülmesiyle sonuçlanmaktadır.
16 Nisan halk oylaması sonucu Türkiye yönetim sistemini kökten değişmiştir, CHP bu yeni döneme hazırlanmak yerine oyun oynayıp vakit geçirmektedir. Buradan CHP’ye ve Türkiye’ye açılım sağlanmaz. İçi boş soğuk savaş dönemi siyasî manevraları tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Bundan sonra, hükümet üst düzey güvenlik tedbirleriyle yürüyüşe imkân vermelidir. CHP’nin aradığı “karmaşa” ortamına izin vermemelidir. CHP’nin ileri gelenleri ciddi bir özeleştiri içine girmelidir. 16 Nisan’da %48’lik “HAYIR” tercihi CHP’yi şımartmıştır. CHP’de olası bir değişim ve dönüşümün ertelenmesine neden olmuştur. Ama tedavülde “YENİ DÖNEM” vardır.