Siyasi partiler arasında bugünlerde en çok tartışılan ve konuşulan parti CHP’dir.Siyasi partilerin değişik tartışmalara konu olması doğaldır, ancak CHP ile ilgili yapılan tartışmalarda ve konuşmalarda doğal ve normal olmayan bir şey var gibi gözükmektedir.Genel seçimlere çok kısa bir sürenin kaldığı şu anda CHP, Ak Parti iktidarına seçimlerde alternatif iktidar adayı olmayı başaran ana muhalefet partisi olarak konuşulup tartışılmamaktadır. Genel seçimler öncesi alternatif iktidar adayı olmayı başaramayan bir ana muhalefet partisi ekseninde ülkenin demokratikleşme, din-devlet ilişkileri ve Kürt sorunu gibi ana sorunlarını tartışmak sağlıklı değildir. Çünkü Kürt sorunu, din-devlet ilişkileri ve demokratikleşme ekseninde CHP konuşulup tartışılmamaktadır. Bunun tam tersi yapılmamaktadır. CHP merkeze alınarak Kürt sorunu, din-devlet ilişkilerinin ve demokratikleşmeyi konuşup tartışmak, bu ağır sorunlar konusunda yüzeysel ve günübirlik tartışmalarla vakit, emek ve enerji israfına neden olmaktadır.
Türkiye’nin temel sorunu demokratikleşmedir. Devleti kuran parti olmakla övünen CHP, hiçbir zaman Türkiye’de sahici anlamda liberal demokrasinin yerleşmesi, gelişmesi ve kurumsallaşmasının öncüsü olmamıştır. Bugün Türkiye’de yaşanılan derin demokrasi krizinin oluşturulmasında CHP geleneğinin büyük payı vardır. Türkiye’nin sahici bir liberal demokrasiye geçmesini önlemek, toplumu bütünüyle devlet kontrolünde tutmak amacıyla ihdas edilen bürokratik vesayet rejiminin mucidi ve savunucusu CHP’dir.Şimdiye kadar CHP, bürokratik vesayet rejimine dair hiçbir ciddi eleştiri getirmemiş, bilakis vesayet kurumlarını hep savunmuştur. Türkiye’nin yeni, sivil ve demokratik bir anayasaya ihtiyacı olduğu konusunda toplumda ciddi bir anlayış ve mutabakat ortaya çıkmasına rağmen, CHP’nin gündeminde bu konu bulunmamaktadır. Son anayasa referandumunda takındığı tavırla CHP, gündeminde yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın bulunmadığını, ancak mevcut 12 Eylül askeri anayasasını korumayı ve kollamayı kendisine misyon edindiğini ortaya koymuştur.
Referandum sürecinde CHP’nin yeni genel başkanı Kılıçdaroğlu, başörtüsü sorununu ancak kendilerinin çözeceğini söylemiş, ancak şimdiye kadar CHP, başörtüsü yasağı sorununun bir daha gündeme gelmemek üzere çözümlenmesini sağlayacak hiçbir ciddi girişimde bulunmamıştır.CHP, hala otoriter laisizm söylemini tekrar etmeye devam etmektedir. Din-devlet ilişkileri konusunda bireyi, din ve vicdan özgürlüğünü ve çoğulculuğu esas alan liberal bir söylem ve politikanın geliştirilmesi konusunda CHP’de yeni olarak nitelenmeyi hak eden hiçbir gelişme söz konusu değildir.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Urfa ve Diyarbakır’a yapmış olduğu gezi, kamuoyunda büyük ilgiyle karşılandı. Bu gezi, CHP’nin Kürt sorununa olan ilgisinin yeniden canlanışı olarak değerlendirildi ve CHP’nin Kürt sorununun çözümüne yapabileceği katkılar gündeme getirildi. Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır gezisinin CHP’yi kamuoyu nezdinde şu anda psikolojik açıdan Ak Partiden bile daha avantajlı bir konuma getirdiğini söyleyebiliriz. Ancak Diyarbakır gezisiyle oluşturulan olumlu psikolojik algı, toplumun cevabını beklediği şu anahtar soruya cevap olmaya yetmektedir: CHP, Kürt sorununun barışçıl, çoğulcu ve demokratik yollardan çözümü konusunda yeni bir proje geliştirecek midir yoksa Kürt sorunuyla ilgili artık klişelleşmiş CHP söylemlerini birtakım jest ve sembolik girişimlerle makyajlamakla mı yetinecektir?.
Demokratikleşme, din-devlet ilişkileri ve Kürt sorunu çerçevesinde şimdiye kadar Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’ye baktığımızda ortaya çıkan tabloyu şöyle özetleyebiliriz: CHP, kendisini eksene alarak Türkiye’ye bakmaktadır. CHP ekseninden Türkiye’ye bakıldığı için CHP bir türlü yenilenmemekte ve değişmemektedir. Aslında yapılması gereken Türkiye ekseninden CHP’yi konuşmak ve tartışmaktır, çünkü CHP’yi değiştirecek ve yenileyecek güç tüm Türkiye’dir. Kılıçdaroğlu yönetimi, gerçekten devletçi ve statükocu CHP yerine yeni, sivil, özgürlükçü ve demokrat bir CHP inşa etmek istiyorlarsa, CHP ekseninden Türkiye’ye değil, Türkiye’yi eksen alarak CHP’yi değiştirmeli ve yenilemelidirler.
24.11.2010