Süheyl Batum dün televizyon kanallarında bir gün önceki akıl almaz demecini tevil etmek için epey ter döktü.
Ama beyhude… “Kağıttan kaplan” demeci o kadar net ve açıktı ki, lafının yanlış anlaşıldığını söylemek, toplumun zekasına hakaret oluyordu yalnızca.
Kaldı ki, yanlış anlaşıldığını izah etmek için yaptığı açıklamalar, onu yanlış anlamadığımızı bir kez daha doğrulamaktan başka bir işe yaramadı.
Hayır, darbe yapın dememişti (yapın dedim diyecek hali yoktu ya) ama hiç değilse Ergenekon sanıklarına sahip çıkabilirlerdi! Kendi adamlarını yargının önünde böyle yapayalnız ve çaresiz bırakmayabilirlerdi! Kozmik Oda’nın aranmasına izin vermeyebilirlerdi!
Yani demek istiyor ki, darbe yapamadınız, hiç değilse vesayeti sürdürseydiniz; adamlarınızı sivil yargının önüne atmasaydınız, Ergenekon’a kalkan olsaydınız, eskisi gibi dokunulmaz, ilişilmez, hikmetinden sual olunmaz bir güç olmaya devam etseydiniz. Yargının sızamadığı bir alan olarak korusaydınız alanınızı…
Aslında Batum’un “Kağıttan kaplan” çıkışının epey uzun bir süredir CHP içinde geniş bir kesimde yaşanan hayal kırıklığının dobraca bir ifadesi olduğunu söyleyebiliriz. On yıllardır sandıktan çıkmayı beceremeyen ve siyasi geleceğini, sırtını silahlı-silahsız bürokrasiye dayayarak ayakta kalmak ve kurulu devlet iktidarından pay almak üzerine kuran bu parti, sırtını dayadığı güçlerin artık ona iktidar sağlayamadığını görmenin paniği ve hayal kırıklığı içinde çırpınıyor.
Bu süreci gözlemleyen ve Batum’un çizgisini yıllardır takip edenler için bu demeç hiç de şaşırtıcı değil.
Asıl şaşırtıcı ve sorunlu olan Kılıçdaroğlu’nun durumu.
Düşünün ki tam da Kılıçdaroğlu’nun liberallere önyargısız davranma çağrısı yaptığı gün, partisinin ikinci adamı, bir türlü darbe yapamadınız, iktidarınızı koruyamadınız, sivil iktidara ve yargıya teslim oldunuz diye sitem ediyor orduya. Sanki “yeni bir CHP” imajı yaratmak için gösterilen gayreti provoke etmek istercesine, art arda çıkışlar yapıyor. Önce Ergenekon tutuklularından bir ikisinin CHP’den milletvekili adayı gösterilmesi önerisi ve daha parti bu önerinin yol açtığı zayiatı tamir edemeden şimdi de kağıttan kaplan skandalı… Ve bu demecin üstünden iki gün geçmesine rağmen Kılıçdaroğlu’ndan bir ses çıkmıyor.
Hani CHP yenileniyordu? Hani artık halkın taleplerine kulak veren, darbe kışkırtıcılığı yapmayan, daha çok demokrasi ve daha fazla özgürlük için AK Parti’yle yarışan bir partiye dönüşecekti?
Siz, Batum’un temsil ettiği bu çizgiyle liberallerin bir arada olabileceğine nasıl ihtimal veriyorsunuz? Bırakın liberalleri, Batum çizgisinin ikinci adamlığa kadar yükselebildiği bir partide değişimden bahsetmenin komik kaçtığını geniş sosyal demokrat kitleler görmeyecek mi sanıyorsunuz?
Aslında, Batum’un çizgisini bu kadar dobraca ortaya koyması CHP için hayırlı sonuçlar da verebilir. Çünkü nihayetinde bu demeçler, CHP’nin sorununun söylem düzeyinde yenilikten bahsetmekle çözülemeyeceğini; parti içinde bu çizgiyle mücadele etmenin yenileşmenin kapısını açmak için atılması gereken ilk adım olduğunu ortaya koyuyor. Ve CHP’yi karar vermeye zorluyor: Kılıçdaroğlu yönetimi ya Batum çizgisiyle “barış içinde bir arada” yaşamaya devam edecek ve her şeyin eski tas eski hamam olduğunu kabul etmiş olacak ya da Batum’la yollarını ayırarak yenilenme isteğinde samimi olduğunu ortaya koyacak.
Ahmet Hakan geçen günkü yazısında yerinde bir benzetmeyle “Şevki Yılmaz RP için neyse Batum da CHP için o” diyordu. Gerçekten de Batum ismi artık CHP’nin kurtulması gereken köklü bir geleneğin simgesi haline gelmiş durumda.
Bakalım CHP bu simgeyi taşımaya devam kararı mı verecek yoksa kurtulmayı mı seçecek?..
Bugün, 09.02.2011