Ceren Kenar – Alevi Açılımı

Suriye meselesi ile Türkiye Dış Politikasına yöneltilen en popüler eleştirilerden biri, Türkiye’nin mezhepçi bir dış politika izlediği yönünde olduğuydu. Suriye’de mezhepsel motivasyonlarla başlamayan bir krizde mezhep siyasetinin belirleyici olması iddiasının zayıflığı bir yana, Türkiye dış politikasının son senelerdeki performansını izleyen gözlemcilerin bu eleştiriye hak vermesi için makul gerekçeler de yoktu.
Başbakan Erdoğan’ın 2004 yılı sonu itibariyle başlattığı ‘Suriye açılımı’ sürecinde Beşar Esad, Sünni değil Nusayri idi. 2008 yılında Erdoğan, Bağdat’ı ziyaret ederken son 20 yıl zarfında Bağdat’ı ziyaret eden ilk Türkiye başbakanı sıfatını taşıyordu ve Bağdat yönetiminde mevcut gruplar hakimdi. Maliki bu dönemde Erdoğan için “kardeşim ve dostum” hitabını kullanıyordu. Aynı zamanlarda, Lübnan’da Hizbullah lideri Nasrallah, Tayyip Erdoğan için tüm Müslüman âlemini dua etmeye çağırıyor, Hizbullah mitinglerinde Türkiye bayrakları dalgalanıyordu. 2010 yılında Türkiye, Brezilya ve İran, Tahran deklerasyonunu imzalarken ve Türkiye Batı dünyasından bu konuda sert tepkiler alırken, İran son 500 yıldır olduğu gibi Şii bir ülkeydi…
Tüm bunlar yaşanırken mezhep faktörü belirleyici değilken, Suriye’de Esad karşıtı bir pozisyon geliştirince mi Türkiye mezhep siyaseti güdüyor oldu? “Nusayri” Esad’a iktidardan çekil diye çağrıda bulunan Türkiye, aynı çağrıyı “Sünni” Mübarek’e de yapmadı mı?
Bu sorular bir yana, mevcut durum bir yana. Türkiye’nin dış politikasında mezhepsel motivasyonla siyaset izlememiş olmadığı konusunda ne yazık ki bu ülkenin Alevi vatandaşları ikna olmuyor. Kimilerinin haklı, kimilerinin abartılı bulacağı gerekçelerle Türkiye’nin özellikle Orta Doğu siyasetine kendilerini ait hissetmiyor.
Bunun altında yatan neden Türkiye’nin dış politikasından ziyade iç siyasetle ilintili. Bu hafta sonu Kadıköy’de Alevi sivil toplum örgütlerinin düzenlediği “eşit yurttaşlık mitingi” bu rahatsızlığın göstergesi. Esad’a Türkiye’den teveccüh olması elbette hastalıklı bir durumdur, ancak bu sempatiyi kırmanın yegane yolu özellikle Alevileri “eşit vatandaş” hissettirmekten geçer.
AK Parti hükümeti kendisinin başlattığı Alevi açılımının takipçisi olmalıdır. Öncelikle elbette Alevi vatandaşlarının en tabii taleplerinin karşılanması Türkiye’nin kendi demokratikleşme serüveni için elzemdir. Dolayısıyla sorun insan hakları ve demokratikleşme temelindedir. Bununla beraber bu mesele Türkiye için artık bir güvenlik sorunu haline gelme tehlikesi de taşımaktadır. Türkiye Kürt açılımı ile bir yumuşak karnını kapatırken, pro-aktif davranmalı ve başka yumuşak karınların açılmasını önlemelidir.
Bu yazı Türkiye Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et