FETÖ operasyonlarına bakarken bugüne kadar vur derken öldüreni çok olduğu için sürecin itina ile yürütülmesi için ve adaletten şaşılmaması için mağduriyetlere dikkat çekmeye özen gösterdim.
Açıkçası askeri ve adli yapıda, emniyet ve kısmen maliyede yapılan operasyonlar beni çok da fazla endişelendirmiyor, çünkü eline silah alan ya da devletin gücünü örgüt için bir silah gibi kullananlarla ilgili atılacak adımlar belli ve bu konuda –her ne kadar bizim aklımızla dalga geçer çalışır gibi savunma yapanlar çok olsa da- haksızlık ihtimali oldukça düşük. Tabii ki bu kaydımız hiç yanlışlık ve haksızlık olmadığı-olamayacağı anlamına gelmiyor.
***
İşin bir de meşhur Bylock yönü var.
Bylock, FETÖ operasyonlarının başından beri en çok duyduğumuz, içini dışını fazlasıyla öğrendiğimiz ve en çok aşina olduğumuz örgüt içi haberleşme ağının adı.
Yapılan açıklamalardan öğrendiğimiz kadarıyla bu ağa öyle Facebook’a ya da Twiter’a katılır gibi kafanıza göre katılamıyorsunuz. Katılabilmek için davet almanız gerekiyor, konuşmalarınız da şifreli ve bir süre sonra siliniyor.
Hepimizin bildiği gibi FETÖ operasyonlarının başından beri on binlerce kişilik Bylock listelerinden bahsediliyor. FETÖ yapılanmasına yönelik elimizdeki en somut bağlantılardan birisi bu. Bu nedenle Bylock kullanıcıları potansiyel olarak şüphe altında.
Ancak Bylock nedeniyle haklarında işlem yapılanların büyük bir kısmı bu örgüt içi haberleşme ağına bir ya da iki kere girdiğini daha sonra kullanmadığını ya da bu programın sadece telefonuna yüklediğini ama kullanmadığını, bazıları da böyle bir programı hiç kullanmadıklarını ve telefonlarına da yüklemediklerini iddia ediyor.
Bu son iddiada maalesef GSM operatörlerinden birinin yaptığı açıklama nedeniyle işin böyle bir tarafının olabileceğini gösteriyor.
Bu savunmaların bir kısmı gerçekten doğru olabilir, ancak beni asıl rahatsız eden durum başka!
15 Temmuz sonrası bu kadar çok gündeme gelmesine ve çarşaf çarşaf Bylock listelerinin olduğu açıklanmasına rağmen, cep telefonlarında sehven(?) Bylock bulunan hemen hemen hiç kimsenin –en azından ben kamuoyunda bu yönde bir açıklama görmedim- çıkıp da:
“Benim cep telefonuma şu şu nedenden dolayı Bylock yüklendi ama ben FETÖ’cü değilim ve bu ağı etkin bir şekilde kullanmadım kendimi de ihbar ediyorum. Ben bu yapılanmadan uzağım…” dediğine şahit olmadık.
Nedense bu programı kullananların hiç biri yakalanana kadar ses çıkarmıyor!
Peki, bu sessizliği nasıl okuyacağız?
Kuvvetli ihtimal, bunun en büyük sebebi bazıları bu yapılanmanın gerçekten bir parçası oldukları için deşifre olmama ümidi ile bir kenarda sessizce bekliyorlar ve malumunuz “en büyük FETÖ düşmanı benim rolü” oynuyorlar. Ki, 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde de her yerde –Demokrasi Nöbetleri sırasında olduğu gibi- FETÖ ile geçmişte içli dışlı olmuş pek çok kişinin yine en ön saflarda bayrak salladığını müşahede ettik.
İyi niyetle düşündüğümüzde ise –az da olsa- gerçekten FETÖ ile ilgileri en azından düşündüğümüz manada olmayan ancak masumiyetlerine kimseyi inandıramayacaklarını düşündüğü için sessiz kalanlar olabilir.
15 Temmuz’un üstünden bir yıl geçmişken beni endişeye ve karamsarlığa en çok iten durum açıkçası bu. Çünkü çeşitli kurumlardan gelen haberler bu Bylock tehdidinin çok farklı şekilde ve amacı dışında kullanıldığı şeklinde.
Bazı kendini bilmez yönetici ve çetelerin(?) ellerindeki gücü kullanarak hoşlanmadıkları, kendilerine rakip gördükleri, siyaseten ya da başka sebeplerle rahatsız oldukları çalışanları FETÖ’cü olma ithamı ile korkutarak emekliliğe ya da işlerinden ayrılmaya zorladıklarını ya da FETÖ’cü damgası vurarak tasfiye ettiklerini duyuyoruz.
Bu tür eylemlerde bulunanlara söylenecek tek bir söz olabilir; “Yapıp, ettiklerinizi mutlaka bir gören var ve bu dünyada karşılığını görmeseniz de bu işin bir de mahşeri var!” Vesselam…