Bu yol, yol değil

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Tuncay Önder’in AKP hakkında dile getirdiği iki önemli tespiti var: İlki, Türkiye’de siyasetin“AKP ve karşıtları” temelinde yapılmasıdır. Genellikle bunun nevzuhur –veya 2010’dan sonra gelişen bir- durum olduğu varsayılır. Oysa gerçekte bu, AKP’nin 2002’de tek başına iktidara gelmesinden sonra başladı: AKP’nin verili sistemi değiştirme iddiası vardı. Çevrenin bu meydan okumasına karşı merkez,  zaman içerisinde değişen metot, form ve aktörle karşı koymaya çalıştı. Sonuç karşıtlık ve çatışma halinin süreklilik kazanmasıydı.

AKP, doğrudan varlığına kasteden bu çatışmayı hep demokrasi savunusu ile aştı. Demokratik hamleler yapıp kendisine karşıtlığı bir demokrasi karşıtlığına dönüştürebildiği oranda müesses nizama karşı mesafe alabildi. Mesela, 2002’de iktidara ilk geldiğinde kendisine yönelik yaylım ateşi AB reformları ile savuşturdu. 2007’de muhtıraya karşı dik durarak halkın desteğini arkasına aldı ve askeri vesayeti geriletti. 2011’de zaferi, bir yıl önce yapılan anayasa referandumunun rüzgârı ve yeni anayasa vaadi getirdi. Gezi Olayları ve 17-25 Aralık 2014-2015’te yapılan ve hayati bir önem arz eden üç seçimi, çözüm süreci ve toplumsal barış vurgusuyla atlattı.

Bumerang Etkisi

Önder’in dikkat çektiği ikinci nokta, AKP’nin güçlenmesinin tek başına Türkiye’de demokrasinin kuvvet kazanması anlamına gelmediğidir. AKP tabanını genişletebilir, oy oranını yükseltebilir ama bu demokrasiyi garanti altına almaya yetmez. Bunu teyit eden çok örnek var. Misal, AKP 2007’de % 47 oy aldı ama daha başarının tadını çıkaramadan kapatılma tehlikesiyle yüz yüze geldi. 2011’de her iki kişiden birinin oyunu aldı ama devlet içinde örgütlenen Gülen Cemaati’nin taarruzu ile karşılaştı ve iktidarı kaybetme tehlikesi geçirdi.

Görülmesi gereken sistemik bir sorunun varlığıdır. Dolayısıyla bu sorunun üstesinden, ancak sistemi gerçek manada demokratikleştirerek gelinebilir. İktidarın sorumluluğu, özgürlüğü tahkim etmek ve Önder’in ifadesiyle “toplumu gerçek anlamda muktedir kılmak”tır. Seçimlerde ele geçirilen güç, düzendeki arızaları gidermek için kullanılmalıdır. Bunu yapmak yerine “bu arızalardan biraz da biz istifade edelim” mantığıyla hareket edilirse, bu bir bumerang etkisi yapar ve dönüp sahibini vurur.   

Sezer’in Gerisine Düşmek

Türkiye bugün içte ve dışta zor bir süreçten geçiyor. Birçok problem var. Peki, bunlar nasıl çözülecek? Eğer AKP dönüp tarihine bakarsa, düzlüğe çıkmak için en emin yolun hızlı bir demokratikleşme atılımı gerçekleştirmek olduğunu görebilir. İçinde bulunulan müşkül bir hal söz konusu, bundan ancak demokrasi ipine sarılarak kurtulmak mümkün olabilir. 

Fakat AKP bunu yapması gerekirken tersi istikamette ilerlediğine dair işaretler veriyor. Son bir işaret, kamu personeli hakkında yayınlanan bir genelge. Mevzuu özetle şu: 2000 yılında Başbakan Ecevit tarafından, “irticaya destek veren” kamu personelinin kamudan ayıklanmasını öngören bir kararname yayınladı. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Sezer, insan haklarına ve hukuk devletine aykırı bulduğu bu kararnameye geçit vermedi. Şimdi ise neredeyse aynı kararname genelge kılığında Başbakan Davutoğlu’nun imzasıyla yayımlandı. Yalnız küçük bir fark var: “İrtica”nın yerine “terörist örgütlere destek veren” ibaresi konmuş.

Tarhan Erdem (Radikal, 22.02.2016) ve Alper Görmüş (Serbestiyet, 23.02.2016) bu konuda mühim uyarılarda bulundular. İki noktanın altı çizilmeli:

Bir, AKP’nin karşılaştığı bir güçlüğü aşmak için lanetle andığı 28 Şubat düzeni ile aynı yöntemleri kullanması, hayra alamet değil. Bu yöntemlerin 28 Şubatçılara bir faydası olmadı, AKP’ye de olmaz.

Ve iki, AKP’nin özgürlükleri ve hakları korumada daima “statükonun temsilcisi” olarak resmettiği Sezer’den bile geri düşmesiiftihar edebileceği bir nokta değil.

Kısacası bu yol, yol değil.

Yeni Yüzyıl, 27.02.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/bu-yol-yol-degil-1472

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et