DOST sohbetlerinde Türkiye’nin ahvalini konuşurken şu soru çok sık gündeme geliyor: Gülen Cemaati içine gömülü OY neden 7 Şubat 2012 MİT baskınıyla başlayan, 17 -25 Aralık operasyonlarıyla zirveye ulaşan eylemler dizisine girişti? Niçin kendisine en fazla kredi açmış, zamanında kat kat büyüdüğü, aynı kültür köklerinden ve sosyal tabakadan gelen insanların etkili makamlarında bulunduğu bir siyasal iktidara ölümüne savaş açtı?
Bu soruların cevabını, Cemaatin ve OY’nın içinde kilit mevkilerde bulunanlar dâhil, hiç kimsenin herkesi tatmin edecek ve her şeyi aydınlatacak şekilde verebileceğini zannetmiyorum. Yaşanan inanılmaz vakalar daha çok konuşulacak, araştırma, hatıra ve itiraflarda değişik yönleriyle ele alınacak. Ben bulunduğum dost meclislerinde yapılan yorumların bazılarını burada aktarma arzusundayım.
Bir görüşe göre her şey F. Gülen’in durumu ve tutumuyla izah edilebilir. Gülen ömrünü kendi görüşlerine bağlı öğrenciler yetiştirmeye ve onları devlet kadrolarına yerleştirmeye adadı. İstediği, devlet gücünü kontrol altına almaktı. Neredeyse yarım asrı bu arzu ve heyecanla geçirdi. Artık yaşlı ve hasta. Gözleri açıkken hedefine ulaşmak istiyor. Yeterli güce sahip olduğu düşüncesiyle hayatının en büyük adımını atmak için harekete geçti ve bildiklerimiz oldu…
Bir diğer görüş, Gülen’i merkeze almayan bir açıklamaya yatkın. Buna göre, Gülen yetişme tarzı ve tecrübesi itibariyle sessiz olmaya, derinden gitmeye istekli. Ancak, daha genç ve ateşli kadrolar, böylesine büyük bir güç biriktirmişken bir şey yapmamanın, alanı tamamen kontrol altına almamanın rahatsızlığını yaşıyordu. Bir çeşit güç zehirlenmesi içindeydi. Bunlar hem Gülen’e baskı yaptı hem de onu tüm hazırlıkların tamam olduğuna ve mücadeleden kesin zaferle çıkılacağına inandırdı. Gazeteci Nedim Şener’e “Söyleyin o salağa, hükümet ile yakında büyük bir savaş çıkacak, kendine dikkat etsin, yine arada kalmasın” mealinde haberler gönderen polis şefinin cüreti bunun yansımasıydı. Daha önceki bürokratik ve siyasî operasyonların başarılı olması güç zehirlenmesi içindeki bu kadroları azdırdı ve bildiklerimiz oldu…
Üçüncü görüş daha farklı. Buna göre, GC bir Cemaatte olmaması gereken derecede büyüdü ve güç kazandı. OY fikri neredeyse tüm cemaatlerde var. Ancak, diğer cemaatlerden hiçbiri bu bakımdan GC ile kıyaslanamaz. Bir yerde bu kadar büyük bir güç ve enerji biriktiyse onun bir şekilde kullanılması kaçınılmaz.
Böyle bir gücü başka ve muhtemelen daha büyük güçlerin görmemesi ve onu kullanmak istememesi de imkânsız. Bu güçler söz konusu güçle bir şekilde temasa geçerler ve bir ilişki geliştirirler. Küçük güç bunun bir anlaşma/ittifak olduğunu zanneder ve özgüveni artar. Yerinde duramaz hâle gelir ve büyük gücün elinde bir alete dönüşür.
GC’nin başına bu geldi. Güvenlik obsesyonuna sahip ve neredeyse her Ortadoğulu Müslümanda bir terörist teşhis eden ABD’nin, bir müttefikiyle savaşa tutuşmuş teokratik bir yapılanmanın topraklarında karargâh kurmasına, onun altını oyacak faaliyetler yürütmesine izin vermesi böyle izah edilebilir. GC Erdoğan iktidarına açılan savaşın sahibi olmaktan çok taşeronu, ana öznesi olmaktan ziyade nesnesi…
Sanırım gerçekleri daha fazla bilme durumuna istikbalde geleceğiz. Ancak, şimdiden bildiğimiz tuhaf bir durum var. Öyle anlaşılıyor ki, devletin birçok kilit organı Cemaat tarafından zaten kontrol altına alınmıştı.
GC daha evvel yaptığı gibi sabretseydi, sessiz sedasız yoluna devam etseydi, pek az kimsenin farkına varacağı bir iç devlet kurmuş olacak ve siyasî iktidar kimin elinde olursa olsun asıl ama gizli iktidar odağı olarak yoluna devam edecekti. Kendisi veya başka bir güç adına güç şovu yapma arzusu bir şekilde harekete geçti/geçirildi ve savaş patladı.
OY 17/25 Aralık operasyonlarıyla hükümeti düşürseydi bile nihaî hedefine ulaşamazdı. Bir muharebeyi kazanabilir ama savaşı kazanamazdı. Çünkü ahlâkî ve siyasî meşruiyete sahip değil, hukuku araçsallaştırması bu açığını kapatmaya yetmiyor.
Sadece AK Parti değil hiçbir parti böyle bir gücün üzerinde hâkimiyet kurmasına izin ver(e)mez ve her parti iktidara gelir gelmez ona savaş açar. OY yapılanma darbe teşebbüsüne AK Parti hükümetinin inisiyatifinde belki de olabilecek en zayıf mukabeleyle karşılaşıyor. Bir CHP veya MHP iktidarında çok daha ağır bedeller ödemek zorunda kalabilirdi.
OY tezgâhlarıyla, kumpaslarıyla, ahlâk ve hukuk dışı faaliyetleriyle sadece Türkiye’ye değil Cemaatin kendisine de büyük zarar veriyor. Cemaatteki birçok masum, fedakâr, iyi niyetli insanı istismar ediyor. Bir kere daha söylemek istiyorum: GC’nin vicdanlı ve demokrat mensupları bu durumu görmeli ve çok geç olmadan Cemaati OY’dan arındırmak için harekete geçmeli.
Yeni Yüzyıl, 21.12.2015