Bir Liberalin Konumu: Onbire Karşı Bir!

Gezi protestoları ve Ergenekon davalarında gözler liberallerin üzerinde. Liberallerin tutumları her bakımdan çok önemli. Toplum liberallerin pozisyonlarını dikkatle izliyor ve bir yerlere not düşüyor. İzlediğim bir film ve genç bir liberalin bir toplantı sırasında ifade ettiği:  “analitik düşünce yeteneğimizi kaybettik” eleştirisi beni bu satırları yazmaya itti. 

12 Angry Men (12 Öfkeli Adam) 1957 ABD yapımı, Sidney Lumet yönetmenliğini üstlendiği ve başrol oyuncusu Henry Fonda’nın olduğu bir jüri filmi. Kısaca öykü şu: Bir banliyöde 18 yaşında bir genç babasını bıçakla öldürmekle suçlanmaktadır. Hızlı ilerleyen bir mahkeme sürecinin sonunda deliller ve mahkemedeki yargılama sonucunda genç neredeyse %100 suçlu görünmektedir. 12 kişilik tamamı beyaz erkelerden oluşan jüri davalıyı suçlu bulurlarsa ölüme göndereceklerini de bilerek jüri odasında toplanırlar. Üyelerin ezici çoğunluğu “maktulü davalının öldürdüğü” konusunda hemfikirdir. Hemen bir oylama yaparak evlerinin yolunu tutmak istemektedirler. Jüri başkanı oylamaya geçer, herkesin jüri üyeliği sırasına göre “suçlu” veya “suçsuz” olarak oyunu alır. İlk yedi üye tereddütsüz “suçlu” oyu verirler ancak 8.jüri üyesi “suçsuz” oyu verir. Kural gereği oylar oybirliği ile alınmak zorundadır. Zira karar oybirliği ile alınamazsa jüri kendini feshederek yeniden yargılanma anlamı taşımaktadır.   8. Jüri üyesi 11’e bir kalır. Ancak, davayı tartışmak zorunda kalırlar, çoğunluğa karşı gelen üyenin başlattığı tartışma sonucu karar 12’ye 0 olarak “suçsuz” şeklinde alınır. 

Liberallerin gündemdeki olaylara ilişkin duruşları 8. Jüri üyesinin tutumu olmalıdır. Bu film senaryosunda liberallerin yanında ve karşısında durdukları olgular bence fazlasıyla görünür durumda. Mahkeme sürecini, atanmış avukatın neredeyse davalı için hiç savunma yapmamasını: ‘klasik devlet refleksi’ olarak yorumlayabiliriz. Jürinin ilk başta hemen genci suçlu ilan etmesini de ‘toplum baskısı’ olarak okuyabiliriz. İşte liberaller devlet karşısında her zaman –zengin, fakir, alt sınıf, üst sınıf, gecekonduda yaşayan, lüks semtte yaşayan ayırmadan-  bireyin yanında devletin de karşısında olmalıdır. Toplum baskısı veya güncel olarak; kamuoyu etkisi de liberallerin dikkat etmesi gereken diğer bir husustur. Liberalizmin tarihine baktığımızda bu tabloyu görürüz. “Yönetim yetkisi Tanrı’dan” anlayışına karşı çıkarak; “bütün insanlar doğuştan eşit ve özgürdür” diyen J. Locke’da bunu görürüz. “Özgürlüğü sadece devlet değil, toplum da tehdit eder.” diyen J.S. Mill de toplum veya çoğunluğun baskısına dikkatleri yoğunlaştırmamıza sebep oluyordu. Sosyalizmin, faşizmin makbul yönetim, planlamacılık yüzyılında; “planlanan toplum köleliğe gider” uyarısını Hayek yapıyordu. Sosyal refah devleti modasında “devlet bireylerin haklarını çiğnemeden başkasına bir şey veremez” gerçeğini cesurca Nozick hatırlatıyordu.

 

Her gün hatta her an bir jüri görevi liberalleri bekliyor, tasvir etmeye çalıştığım oniki kişilik jüri olma durumu statik değil dinamik bir durumdur. Kâh Ergenekon davaları, kâh Balyoz davaları, Gezi Parkı olayları hepsi bize bir görev veriyor. İçerik olarak da jürinin konumuna dikkat etmeli; “yargılamalar uzun” veya “darbe planlamak suç değil” veya “askerler yargılanamaz, gazeteciler tutuklu olmaz” cephesinin içinde yer alıyor olabiliriz. Total yorumlardan, her şeyi bir sepete doldurma kolaycılığından uzak durmalıyız. Liberallerin “nerde durduğunu dikkatle izleyen geniş bir kesim var” bunu görmek bilmek zorundayız.  Bir liberal 12 kişilik jüride durum 12-0 ise yani karşı oyumuz yoksa bulunduğu noktaya şüpheyle bakmalı. Liberaller ilkeli, tutarlı ve nesnel gerçeklerin yanında olmalı. Her olguyu, her olayı dikkatle analiz etmeli sapla samanı birbirine karıştıran söylemlerden ve hâkim elit sınıf taraftarlığından uzak durmalıdırlar.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et