Spor salonu işleten bir arkadaşım bundan birkaç yıl önce epey yüksek bir yatırımla açtığı ikinci salonunu kapatmıştı. Kendisini gördüğümde “hayırdır” diye sordum. “Belediye bizim ilçede bedava hizmet veren on yedi tane salon açtı, çok etkiledi bizim işleri, mecburen kapattık” demişti. Bir ilçede belediyeye ait on yedi spor salonu. İnanılmaz bir sayı. “Ciddi misin” demiştim. İnternetten açtım baktım, gerçekti. Bir Anadolu ilçesinin belediyesi irili ufaklı tam on yedi tane spor salonu işletiyordu.
Belediyeler günümüzde spor salonu, otel, lokanta, kafe, kreş, kurs, fırın, market, güvenlik şirketi, organizasyon şirketi, reklam ajansı, sigorta şirketi ve bunlar gibi çeşitli işletmeler kuruyor ve işletiyor. Son zamanlarda tarım sektörüne de girmeye niyetlendiler. Hamburgerci açan belediyemiz bile oldu. Devlet, doğası gereği tüm bu işleri özel sektöre göre daha yüksek maliyetlerle ve daha kalitesiz yapıyor. Bu maliyet belediyeye ait işletmelerden mal ve hizmet alan vatandaşa doğrudan olmasa da vergi mükelleflerine vergi olarak yansıtılıyor. İşin diğer bir kötü tarafı, bu hizmetlerden faydalanmayan kişiler de bu maliyetlere katlanmak zorunda kalıyor. Bir çarpıcı örnek vermek gerekirse, ülkemizdeki neredeyse tüm belediyelerde vatandaşa çeşitli alanlarda ücretsiz eğitimler veren devasa işletmeler var. Bu işletmeler astronomik bedellerle ihaleye çıkarak hizmet alıyor. Bazı vatandaşların ücretsiz biçki dikiş ya da bahçecilik kursuna gitmelerinin vergi mükelleflerine maliyeti yıllık olarak milyarlarca lirayı buluyor. Belediyeler bu şekilde işletmeler açarak sadece vergi mükelleflerinin sırtındaki yükü artırmakla kalmıyor, ayrıca risk alan, yatırım yapan, istihdam sağlayan, vergi ve sigorta ödeyen işletmelerin karşısına kâr zarar hesabı yapmak zorunda olmayan bir rakip olarak çıkıyorlar. Pek çok işletme belediyeler yüzünden bu şekilde zarar görüyor, hatta verdiğim örnekteki gibi iflas ediyor. Belediyelere ait ticari işletmeler kuşkusuz ki aynı zamanda hem arpalık vazifesi görüyor hem de yolsuzluk için imkân yaratıyor.
Belediyelerin son girişimi ise yemek siparişi web sitesi ve uygulaması üzerine. Lokanta esnafının benzer web siteleri ve uygulamalara yüksek komisyon verdiğini düşünen Ankara Büyükşehir Belediyesi, sıfır komisyonla aynı hizmeti vereceği söylenen Lezzet Ankara adında bir web sitesi ve akıllı cihaz uygulaması kuracakmış. Oldukça fantastik ama ciddi problemli bir fikir bu. Yemek siparişi uygulamaları, aldıkları komisyon karşılığında lokantalara birtakım hizmetler sunuyorlar. Sundukları en büyük hizmet işletmeleri internette görünür hale getirmek. Küçük lokantaların internette fark edilebilmeleri için kaliteli bir web sitesine sahip olmaları, web sitesi bakımı, görsel tasarım, seo faaliyetleri gibi işler için teknik personel istihdam etmeleri ya da dışarıdan hizmet almaları, sosyal medyada ve arama motorlarında bol bol reklam yapmaları lazım. Bunlar büyük bütçeler ve farklı beceriler gerektiriyor. Yemek siparişi uygulamaları bu maliyetleri küçük işletmelerin sırtından alıyor. Milyonlarca liralık reklamlar veriyor, binlerce personel istihdam ediyorlar. Hatta dileyen lokanta kurye bile çalıştırmadan paket servis yapabilme imkanına sahip oluyor. Bu hizmetlerin elbette bir bedeli var. Belediyenin bu hizmeti sıfır komisyonla vermeye talip olması, vergilerin piyasada hali hazırda verilmekte olan bir hizmet için gereksiz yere harcanması anlamına geliyor.
Yerel yönetimlerin ticari işletme açmalarının sonu maalesef yok gibi gözüküyor. Ankara Belediyesi’nin bu girişimi korkarım ki halktan gerekli tepkiyi almayacaktır. Diğer belediyelerin de bu işe girmesi, hatta bazı belediyelerin tekstil ürünleri gibi malların satıldığı pazar yeri web siteleri ve uygulamaları da kurmaya yeltenmesi hiç sürpriz olmayacaktır. Halkımız maalesef devletin ne kadar kötü ve müsrif bir işletmeci olduğunun bilincinde değil. Devletin bu gibi ticari faaliyetlerinin gerçek girişimcilere zarar vereceğini, uzun vadede Türkiye’de girişim hevesini baltalayacağını, hepimizi fakirleştireceğini ve vergileri artıracağını görebilecek ve bu konularda sebep sonuç ilişkisi kurabilecek kadar ekonomik okur yazarlığı ya da piyasa bilgisi de yok. Devlet esnafa gerçekten yardım etmek istiyorsa başta istihdam yükü olmak üzere vergileri düşürebilir. Yerel yönetimler de tabela vergisi, çevre temizlik vergisi gibi vergileri almayabilirler. Devletin esnafa yapacağı en büyük yardım bu olacaktır.