Batı burnunu sokmadan duramadı

Korkulan oldu.
Arap Coğrafyası’nda başlayan halk hareketleri bölgede Batı’nın şimdiye kadar birlikte iş tuttuğu müstebitleri teker teker devirmeye başladığından bu yana, ABD ve Avrupa’nın temel meselesinin ne olduğunu hepimiz biliyorduk. Batı, bu bölgenin kaderinin bölge insanlarının ellerine bırakılamayacak kadar önemli olduğuna o kadar inanıyordu; yaşanan değişim sürecinin kendi kontrolleri altında gelişmesi ve kurulacak yeni rejimlerin Batılı devletlerin çıkarları doğrultusunda şekillenmesi konusunda o kadar kararlıydı ki, müdahale için mutlaka bir bahane bulacaklarına kesin gözüyle bakıyorduk.

Sonunda bahaneyi buldular. Müdahale için bekledikleri fırsatı onlara Kaddafi verdi. Onlar da bu fırsatı bir dakika kaybetmeden hemen kullandı.

Herhalde, en büyük korkuları Kaddafi’nin BM Güvenlik Konseyi kararlarına uyması ve müdahale fırsatının kaçırılmasıydı ki, daha durum tam olarak açıklığa kavuşmadan ve diplomatik görüşmelere hiçbir fırsat tanımadan büyük bir aceleyle füzeleriyle Libya topraklarını dövmeye başladılar.

Şu anda dünyada kaç kişi Libya’ya savaş açan güçlerin derdinin Bingazi’de sıkışan sivil halkı kurtarmak olduğuna inanıyor, merak ediyorum.

Birinci Körfez Savaşı’nın Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesi yüzünden yapıldığına;

Irak’ın Saddam’ın sahip olduğu kimyasal silahlar yüzünden işgal edildiğine;

ABD’nin Afganistan’a El Kaide’yi çökertip Usame Bin Ladin’i yakalamak için gittiğine inananlar belki buna da inanıyorlardır.

Ama dünya halklarının ezici çoğunluğu bu ikiyüzlülüğü nefret ve acıyla seyrediyor.

***

“Koalisyon Güçleri” şu aşamada Libya’nın hava kuvvetlerini çökertmek için yürüttükleri operasyona “1. Faz” diyorlar.

Acaba ellerinde kaç fazlı bir plan var ve son fazda ne olacak?

Obama’nın iki gün önceki “Kesinlikle kara harekâtı yapılmayacaktır” açıklamasını, operasyon başladıktan sonra “Şimdilik kara harekâtı yapılmayacaktır” şeklinde değiştirmesi manidar değil mi? Libya’nın hava kuvvetleri füzelerle çökertildikten sonra sıra, Bingazi’de sıkışan muhalefete “insanı yardım” götürme gerekçesiyle kara harekâtına gelmeyecek mi?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin hava sahasının kapatılması kararı, yapılan müdahaleye uluslar arası hukuk açısından ihtiyaç duyulan meşruiyeti kazandırmış görünüyor. Ama kağıt üstünde sağlanan bu meşruiyet oynanan tiyatro oyununu ve bas bas bağıran ikiyüzlülüğü örtebilir mi? Batı’nın tek derdinin Libya’dan Batı pazarlarına petrol akışını güvence altına almak olduğunu gizleyebilir mi?

Sivil halkı kurtarmak, deniyor. Eğer müdahale edenlerin böyle bir kaygısı olsaydı, Suudi Arabistan’ın Bahreyn’deki muhalif gösteri ve hareketlenmeye karşı yaptığı müdahaleyi neden sessizlikle geçiştirdiler? Despotik rejimlere muhalefeti destekliyorlarsa, Bahreyn’deki de muhalefet değil miydi?

Bingazi’deki muhalefet yardım çağrısı yaptı, deniyor.

Irak işgali öncesinde Kuzey Irak’taki Kürtler de yardım çağrıları yollamışlardı ABD’ye. Bu çağrılar, ardından gerçekleşen işgali meşrulaştırabildi mi?

***

Hadi pragmatik olalım; Libya’da sivillerin kanının dökülmesini engelleyecekse bu müdahaleyi sineye çekelim diyelim. İyi de böyle bir müdahalenin bu ülkede Kaddafi’nin dökeceğinden çok daha fazla kan dökülmesine yol açmayacağı ne malum? Evet, bu müdahale Kaddafi’yi götürebilir ama huzuru getiremez. Dış müdahalenin zaten doğru dürüst bir devlet yapısı olmayan, 20’den fazla aşiretin yönettiği bir ülke olan Libya’yı paramparça etmesi, bitmek tükenmek bilmeyen aşiret savaşlarını başlatması ve ülkenin derin bir kaosa yuvarlanması hiç de sürpriz olmaz.

Bush yönetimi, “Irak halkını Saddam’ın zulmünden kurtarmak için” yaptığı işgalle Saddam’ın bütün iktidarı boyunca öldürdüğü muhalif Irak’lıdan daha fazla Iraklının ölümüne sebep oldu. Dış müdahalelerin sorunu çözmeyeceğini, daha da ağırlaştıracağını anlamak için, Libya’yı bekleyen karanlık geleceğin kaç Libyalı’nın canına mal olacağını da görmemiz mi gerekiyor?

***

Libya’ya yapılan bu saldırının henüz hiç konuşmadığımız ama belki de en hayati boyutu, bu müdahalenin Arap dünyasında yeni yeni başlayan demokratik uyanış üzerindeki etkileri…

On yıllardır Batı’nın desteğini almış yerli müstebitlerin yönetimi altında ezilen Arap halkları, tam da bu despotlara karşı başkaldırıya başladıkları bir zamanda, Batı’nın bu defa da “muhalefeti desteklemek” bahanesiyle yine işlerine burnunu sokması karşısında ne hissedecek? Yabancı müdahalesinin (hele hele kara savaşı başlarsa) Batı düşmanlığını yeniden yükseltmesi ve Arap sokaklarında esen değişim rüzgarının yerini “yabancı müdahalesine karşı birlik” eğilimine bırakması ihtimali mi daha kötü; yoksa demokratik halk muhalefetinin ipleri elden kaçırıp Batı’nın müdahalesine bel bağlaması ve değişim sürecinin kontrolünü Batı’ya bırakması mı, bilmiyorum…

Her iki ihtimalde de eğer Ortadoğu’nun mazlum halkları bir kez daha kendi hür iradeleri ile kendi seçtikleri rejimleri kuramazlarsa; bu coğrafya bir kez daha Batılı ülkelerin siyasi mühendisliği ile dizayn edilirse, tarihi bir fırsat bir kez daha kaçırılmış olacak.

Bugün, 21.03.2011

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et