Türkiye’de 1 Kasım seçimlerinden sonraki dönemde yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusu tekrardan yoğun bir şekilde gündeme geldi. Konu biraz tartışıldı, iktidar ve muhalefet partileri bu konuda karşılıklı fikirler beyan etti. Fakat daha sonraki süreçte meselenin yeterince kamuoyunun gündeminde kalmaya devam ettiği söylenemez. Bu konunun salimen sonuçlandırılabilmesi için, anayasal konuların sürekli tartışılması, konuşulması, müzakere edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar geniş siyasi cenahın önemli bazı kesimlerinde derin bir sessizlik hâkim ise de bazı sivil toplum örgütleri ile AK Parti’li teşkilatların yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda bazı faaliyetler yaptıkları biliniyor. AK Parti’nin 22 Mayıs’ta yapılacak Genel Kongre ve hükümet değişikliğinden sonra yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda yeni bir süreci başlatacağı ifade edilmiştir. Peki, yeni anayasanın yapılması ve başkanlık sisteminin benimsenmesi konusunda bu yapılanlar ne kadar yeterlidir? Sorusu akla takılmaktadır. Ben bu çabaların pek yeterli olduğu kanaatinde değilim. Şöyle ki:
Şimdiye kadar çok sayıda şehirde yeni anayasa ve başkanlık sistemi konularında konferanslara, panellere katıldım. Gerek birebir, gerekse umuma yönelik konuşmalarımda, halkın zihninde yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda çok sayıda soru ve kaygının mevcut olduğu görülmektedir. En çok sorulan bazı sorular ve kaygılar şunlardır:
l Türkiye’de başkanlık sistemi ile birlikte zorunlu olarak “federal devlet yapısı” ya da “özerk yönetim” de benimsenecek. Bunun neticesinde de ülke bölünüp parçalanacak. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
l Bütün yetkiler başkanda toplandığı zaman, herkesi korkutan başkanın diktatör olması nasıl önlenecek?
l Yeni anayasa ile terörün çözümlenmesi konusunda ne tür iyileşmeler olacak?
l Başkanı denetleyecek bir kurum olacak mı?
l Cumhurbaşkanının yeniden saltanatı getirerek sultan (padişah, kral, imparator) olacağı söyleniyor; bu iddia ne kadar doğrudur?
l “Ben de başkanlık sistemini savunuyorum, ama ben de dahil olmak üzere halkın büyük ekseriyeti bu sistemi ya hiç bilmiyor ya da yeterince bilmiyor, bunun mutlaka halka onların anlayacağı dille anlatılması gerekir”.
l Türkiye’deki başkanlık sistemi hangi ülkedeki başkanlık sistemine benzeyecek?
l Türk usulü başkanlık sistemi denildiğinde neyi anlamamız gerekir?
l Başkanlık sisteminin topluma yansımaları nasıl olacak?
Bazı AK Partililer, yukarıda sözü edilen sorular kendilerine sorulduğunda, bunları cevaplayamadıklarını, her ne kadar kabaca bu sorulardaki kaygıların yersiz olduğuna inansalar da, yeterince bilgileri olmadığı için onlara aydınlatıcı düzeyde yeterli cevaplar veremediklerini ifade etmektedir. Bütün bunlar, bundan sonraki süreçte AK Partili teşkilatlar tarafından yapılması gerekenler konusunda bizlere ipuçları vermektedir.
Kaygılar giderilmeli
Bir kere yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda geniş halk kesimleri yanında AK Parti tabanının büyük ekseriyetinin de özellikle muhalefet tarafından oluşturulan yanıltıcı algılar sebebiyle yukarıdaki sorular ekseninde zihinlerinin karışık olduğu, bu konularda kaygılar taşıdıkları görülmektedir. Yukarıda yer verdiğim soruların tamamı AK Partili katılımcılar tarafından sorulmaktadır. Öyle zannediyorum ki AK Parti’li olmayanların zihnindeki sorular bunlardan çok daha fazladır. Bu kaygıların giderilmesi gerekmektedir. Her şeyden önce, yapılacak saha araştırmaları vasıtasıyla halkın zihninde şekillenen yeni Anayasa ve başkanlık sistemine yönelik bilinmeyen ya da yanlış bilinen konular mutlaka daha derli toplu ve sistematik bir şekilde tespit edilmeli. Daha sonra AK Parti tabanının, alanında uzman kişiler tarafından verilecek bilgilerle ikna edilmeleri, özellikle yukarıda sözünü ettiğim kaygılara sebep olan muhalefet tarafından oluşturulan yanlış algıların izale edilmesi gerekiyor. Konular, üst düzeyde akademik bir üslup kullanılarak bir sempozyum, konferans, panel, teknik bilimsel toplantı formatında değil, herkesin anlayabileceği formatta anlatılmalıdır. Yapılacak programlardaki temel amaç, akademik bir çalışma yapmak değil, anlatılanların pratik olarak oraya katılan herkes tarafından anlaşılmasını sağlamaktır.
İnsanlar bu toplantılarda uzman kişilere ulaşacaklar, onlardan bilgiler alarak kafalarındaki çok sayıda soru işaretleri bir bir izale olacak, ayrıca bu toplantılara katılacak olan kişilerin öğrendiklerini diğer kişilere de anlatmaları neticesinde bu bilgiler deniz dalgaları gibi ülkenin bütün kesimlerine yayılabilecektir.
Bu konuda AK Pati’nin diğer illerdeki teşkilatları için nümune-i imtisal olacak bir örnek uygulama Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilmektedir. Önceleri Antalya merkezde gerçekleştirilen bu faaliyetler daha sonra bütün ilçelerde tekrarlanmaya başlandı. “Yeni Türkiye Buluşmaları Yeni Anayasa ve Yeni Türkiye” başlığı altında yapılan bu faaliyetler kapsamında “yeni anayasa ve başkanlık sistemi” konusunda AK Parti tabanının bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Her hafta bir ilçede gerçekleştirilen bu programlar kapsamında, “yeni Türkiye, yeni anayasa ihtiyacı ve başkanlık sistemi” konularında, bu programlara katılanların anlayacağı üslupla konuşmalar ve sohbetler yapılmaktadır. Bütün Türkiye için güzel bir örnek teşkil edebilecek nitelikte olan bu uygulamaları hayata geçirdiği için Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel Bey’i ve katkı sağlayan ekibini bütün samimiyetimle tebrik etmek istiyorum. Türkiye’nin yeni anayasa ve başkanlık sistemine ihtiyacı olduğuna gönülden inanan bu değerli insanın bu uygulamaları hakikaten görülmeye ve emsal alınmaya değer.
Sivil anayasa şart
Toplumsal sözleşme manasına uygun bir anayasa yapımı açısından bu konudaki bilgilere bütün toplum kesimlerinin ihtiyacı vardır. Maalesef televizyonlar bu konuda yeterli işlev görmüyor. Yapılan bazı programlar da yetersiz kalıyor. Toplumun bilgilenmesi ve bilinçlenmesi neticesinde, onların inanarak ve ikna olarak katkı sağlamaları yoluyla yapılacak demokratik sivil bir anayasa Türkiye’nin geleceğinin temel sigortası ve teminatı olacaktır. Bu iş belki oldukça zordur, ama Türkiye’nin geleceğe daha emin ve toplumsal barış içerisinde gidebilmesinin yolu bu zoru başarmaktan geçer. Aksi takdirde Türkiye “darbeci anayasa” yaftası ile maruf 1982 Anayasası ile bir kısmı hükümet sistemi temelli bir kısmı diğer anayasal sorunlu alanlar temelli bazı derin sorunlarla boğuşarak, bazen tökezleyerek, bazen zorlanarak yaşamaya devam edecektir. Bu anayasayla geçirilecek her bir gün Türkiye’nin kaybı manasına gelmektedir.