Seçim sonuçlarıyla ilgili en çok merak edilen konunun HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı olduğu malum. Bu konu, muhalefetin iddia ettiği gibi AK Parti’nin tek başına iktidar olup olmaması açısından belirleyicilik taşımıyor ama yeni anayasa ve başkanlık sistemine geçiş açısından belirleyici önemde.
Sonuçta, 2002’den beri ilk kez sonuçları önceden kestirilemeyen bir seçim maratonu izliyoruz ve HDP oyları o kadar kritik bir aralıkta salınıyor ki, bu merak 7 Haziran gününün geç saatlerine kadar devam edecek gibi görünüyor.
Bilinmezlik, siyasi partilerin B ve hatta C planları yapmalarını da zorunlu hale getiriyor.
* * *
HDP Eşbaşkanı Demirtaş barajı aşamamaları halinde uygulamaya koyacakları B Planı’nı açıkladı.
“Biz barajı aşamaz isek ortaya çıkan tablodan hükümet barajı kaldırmadığı için sorumlu olacaktır. Bu eşitsizlik ortamında onlar HDP’yi baraj altında bırakmış olacaktır. Sivil itaatsizliğe dayalı bir kampanya başlatırız. Asla tek bir şiddet olayını ne destekleriz ne içinde oluruz. Seçim barajının düşürülmesi ve erken seçim yapılması yönünde elimizden ne geliyorsa sonuna kadar kullanırız. Yürüyüş, miting imza kampanyası. Yani hükümeti teşhir etmek için zorlamak için, demokratik basınç yaratmak için çalışırız. Bu da bizim hakkımızdır” diyor.
* * *
Bu açıklamadan anlıyoruz ki, seçimde barajın altında kaldığı takdirde HDP kendi güçlerini ve müttefiklerini AK Parti hükümetine karşı direnişe çağıracak.
Tıpkı Kobani için çağırdığı gibi…
Bu çağrıya kulak vereceklerin kimler olacağını ve HDP’nin şu anda hangi güçlerle birleştiğini düşünürseniz, sonuçta nasıl bir manzarayla karşı karşıya kalacağımızı da kestirebilirsiniz.
Sonuçta, 6-8 Ekim’deki gibi bir tablo ortaya çıktığında yine o zamanki gibi kenara çekilip “Ben demokratik bir direniş için çağırmıştım, şiddetle benim ne işim var” diyecek.
Ayrıca bu açıklamada geçen “sivil itaatsizlik” sözcüğüne de dikkatinizi çekerim. Demirtaş’ın açıklamasında saydığı miting, yürüyüş, imza kampanyası gibi eylemlerin hiçbiri sivil itaatsizlik tanımı içine girmediğine göre, şimdilik ne olduğu belirtilmeyen “sivil itaatsizlik stratejisi” Diyarbakır’da alternatif bir Meclis toplamak olmasın?
* * *
Esasen, erken bir seçim için HDP’nin Türkiye’yi ateşe vermesine hiç gerek yok. Zira, eğer HDP baraj altı kalırsa, seçilecek Meclis’in tahminen 2 yıllık bir ömrü olacağı; Türkiye’nin iki yıl gibi bir sürede erken seçime gitmesinin kaçınılmaz olduğu görülüyor.
Şöyle ki:
HDP’nin barajı aşamaması halinde AK Parti en az 330 milletvekiliyle kendi anayasa tasarısını hazırlayıp referanduma götürme imkanına kavuşacak. Başkanlık sistemini de içeren bu yeni anayasayı referandumdan geçirebilirse, ondan sonraki yaklaşık iki yıl Meclis’in asli faaliyeti bütün temel yasaların başkanlık sistemi ile uyumlu hale getirilmesi için harcanacak. Uyum çalışmalarının bitirilmesiyle birlikte, yeni bir seçim sistemi ile (muhtemelen dar veya daraltılmış bölge sistemi ve sıfırlanmış ya da düşürülmüş bir baraj ile) erken seçime gidilecek.
Eğer o zamana kadar “şiddetin odağı” haline gelip kapatılmamışsa, bu seçimlerde HDP de rahatça Meclis’e girebilecek.
Yani eğer HDP’nin amacı üzüm yemekse, “sivil itaatsizlik” adı altında ortalığı ateşe vermek yerine biraz sabırlı davranması kendisi için çok daha hayırlı olur.
Tabii, amaç Meclis’te siyaset değilse, olacak olanları engellemek için kimsenin elinden bir şey gelmez.
Akşam gazetesi, 02.05.2015