Aydınlar ve oyları

Bu kadar basit bir durumu içinden çıkılmaz bir sorunsala çevirebilmek için “aydın” olmak gerekiyor demek ki…

Aydın dedimse hepsi değil, hani şu sıralar hepimizin etrafında “neden AK Parti’ye oy vermeyeceklerini” uzun uzun anlatan bazı arkadaşlar var ya, onların durumunu kastediyorum.

Konuşuyorsunuz; tıpkı Economist gibi onlar da önce uzun uzun anlatıyorlar; AK Parti’nin ne büyük işler yaptığını, neredeyse mucizeler yarattığını; gelmiş geçmiş en reformcu iktidar olduğunu sizden daha ateşli bir şekilde dile getiriyorlar. Sonra sıra, yine uzun uzun neden oy vermeyeceklerini açıklamaya geliyor. Gerekçeler hep aynı. Kırk kere söylenince doğru olduğu varsayılan basına baskı suçlamaları, Erdoğan’ın üslubu, kimi gaflar, heykel, içki, Avrupa Birliği’nin boşlanışı iddiası, Kürt açılımının tavsaması, vs…

İyi de, denklemin iki yanı arasındaki büyük eşitsizlik ne olacak?

Bir tarafta, 90 yıldır hiç değişmeden süren ve rejim için bir hayat memat meselesi olan askeri vesayet rejiminin sona erdirilmesi, öbür tarafta bir heykelin yıkılması…

Bir tarafta ülkeyi bir ahtapot gibi sarmış olan korkunç bir suç örgütünün deşifre edilip yargılanması, cuntacıların ilk kez mahkeme önüne çıkması, öte tarafta 25 yaş altı gençleri “içkiden korumak” adına yapılmış ve kimi noktalarda aşırıya giden bir düzenleme…

Bir tarafta bütün dünya krizin altında ezilirken adeta kanatlanan bir ekonomi, sekiz yılda ikiye katlanan kişi başı milli gelir, dosta düşmana parmak ısırtan bir sağlık sistemi, şantiyeye dönen bir ülke; öbür tarafta Erdoğan’ın kırdığı potlar, yaptığı gaflar ve zaman zaman nükseden padişahvari tutumlar…

Avrupa Birliği’nin boşlanması derseniz; birincisi onlar aldı da biz mi girmedik diye sormak gerekir; ikincisi de, her şeye rağmen Avrupa Birliği üyeliği konusundaki en büyük ilerlemenin de yine bu hükümet zamanında yapıldığını hatırlamak…

Kürt açılımının foslamasını konuşacaksak; o fosladığını söylediğiniz açılımın da yine bu hükümet tarafından yapıldığını, ondan öncekilerin hiçbir açılım teşebbüsünde bulunmadıkları için foslamasının da söz konusu olmadığını görmeniz gerekir. Ayrıca biraz adalet duygunuz varsa, Kürt sorunu konusunda cumhuriyet tarihi boyunca en büyük reformları bu iktidarın yaptığını, bundan sonra da yapma kabiliyetine sahip tek partinin bu parti olduğunu kabul etmeniz…

Özetle, eğer bir artı eksi hesabı yapıyorsanız, bunu doğru yapmanız, karşılaştırılabilecek büyüklükte şeyleri karşı karşıya koymanız lazım gelir. Bir tarafa rejimin temel sorunlarına yönelik devrimsel nitelikte reformları öbür tarafa da günlük siyaset içinde işlenmiş hataları koyarak karşılaştırma yaparsanız, “anlı şanlı aydın olmuş, basit bir denklem kurmayı bilmiyor” derler ya da -daha büyük ihtimal- samimi olmadığınızı düşünürler.

Kimse AK Parti’nin kusursuz olduğunu iddia etmiyor.

Ama eğer oyumuzu vermek için, istisnasız her konuda beğendiğimiz bir parti arayacak olsaydık, her birimizin tek tek kendi partimizi kurup ona oy vermemiz gerekirdi.

Bu olmayacağına göre ne yapacağız? Artıları eksilerinden çok olana oy vereceğiz.

Nitekim halkımız da böyle yapıyor. Ruh ikizini arar gibi oy verecek parti aramıyor. Bakıyor o günkü duruma, sevabını-günahını vuruyor kendi vicdan kantarına, veriyor kararını. Üstelik de gayet pragmatik bir şekilde sık sık değiştiriyor kararını. Bir seçimde gidip Karaoğlan’a oy veriyor; aynı oylar üç beş sene sonra bir bakıyorsunuz Özal’a akıyor; yine üç beş sene sonra bir bakmışsınız Refah’a ya da AK Parti’ye yönelmiş… “Ben sol kökenli biri olarak nasıl olur da sağ bir partiye oy veririm” diye komplekslere kapılmıyor.

Oysa aydınlarımız sekiz senedir AK Parti’ye oy vermemek için bin takla atıyor. Bir yandan AK Parti’nin kazanmasını isterken -ve kazanamayacak diye ödü koparken- bir yandan da ne bahane bulsam da vermeyeceğimi deklare etsem diye kıvranıyor. Bu kıvranış içinde bazen bulduğu bir bağımsız adaya kurtarıcı gibi sarılıp “namusu kurtarıyor”; bir başka sefer ne idüğü belirsiz bir bloka oy verip “muhalif tavrı”nı korumuş oluyor.

Peki aydınlarımız şu oy verme meselesinde neden bu kadar kasıyor kendini? Neden basit bir işi böylesine karmaşık hale getiriyor?

Yarın devam edelim.

Bugün, 10.06.2010

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et