Avrupalılara “ikiyüzlü” demek vicdanımızı temizler mi?

Katliam yüzünden darmaduman olmuş Ankara’da yaşayan İngiliz sanatçı James Taylor bombanın ardından, 13 Mart’ta çok samimi bir soru sordu: “Charlie oldunuz, Paris oldunuz, peki Ankara olacak mısınız?”

Olmadılar. Türkiye’de 7 gün içinde iki intihar bombacısının ayrı ayrı düzenlediği terör saldırılarına rağmen hem de. İlkinde kendilerine yukarıda sorulan soruya “Çünkü Türkiye git gide din batağına saplanıyor, İslamist rejimin dünyada yayılmasına sebep oluyor” diyenler ikinci saldırının IŞİD tarafından yapıldığını duymuş ve görmüş olmalarına rağmen seslerini çıkarmadılar.

İnsanı karamsarlığa sürükleyen bu tablonun daha da siyahlaşmasına sebep olan bir detay da bizim Avrupa’nın bu sessizliğine, havalara bakıp ıslık çala çala uzaklaşan ahvaline Taylor kadar şaşırmamamızdı. Bazılarımız, ki buna ben de dahilim, öfkelendiler; bazılarımız, ki onlar bunu her zaman yapar, Avrupa’ya hak verdiler. İkiyüzlülük bile olsa Avrupa menşeili olunca bayıldıkları için buna da ses edemediler.

Peki bu süreç diğer ülkelerde yaşayan bireylerin ikiyüzlülüğe ile açıklanabilir miydi yalnızca? Emin değilim. Buradan “oraya” bakarken hep bir hayranlık, çaktırmasak da hep bir imrenme mevzubahis olduğu için onların “biz”i nasıl gördüğünü kestirmek güç. Ama bizim kendimizin dış basına ülkeyi nasıl anlattığını fark etmek o kadar da zor değil. Yurtdışına sıklıkla giden, yabancı dili oldukça iyi olan arkadaşlarınızı getirin aklınıza. Ya da siz, siz hiç ülkenizle ilgili “dostlar”ınıza şikayette bulunmadınız mı? İşte sanırım meselenin koptuğu nokta da burada tezahür etti.

Sosyal Psikolojide bireyin günlük hayatında binlerce uyaran ile baş etmesini sağlayan, daha önce depoladığı bilgilerle işleri hızlandıran bilişsel kısayollara “bilişsel kestirme” (heuristics) denir. Kuşkusuz bu bilişsel kestirmeler hayatı kolaylaştırdığı sürece işlevseldir. Ancak aşırı kullanımı bireyin dış dünyadan aldığı bilgileri ekonomik kullanmanın ötesinde bireyin dış dünyadan bilgi almamasına kadar ilerleyen bir süreci ortaya koyar. Yerdeki bebek pusetin kelimeleri kıfayetsiz kıldığı bu pozisyonda yurtdışında yaşayan bazı bireylerin Türkiye ile ilgili akıl almaz absürd bilgileri arka arkaya sıralamasının sebebi bu olabilir. Keza “ulaşılabilirlik yanılgısı” bireyin ulaşabilir olduğu bilginin genel geçer bir doğru olduğunu zannetmesine sebep olmaktadır. Kişiler zaman içerisinde hem Türkiye’deki belirli bir kesim medyanın haberlerini okumuş, hem de bağlantı kurdukları arkadaşlarının serzenişlerini duymuşlardır.

Ülke git gide İran olmaktadır. Eskiden olduğu gibi rahat değildir arkadaşları. Hele Suriye’den göç edenler arkadaşlarını rahatsız etmektedir. Arkadaşlarını yaşam tarzlarına müdahale edildiğini kendi kulakları ile duymuşlardır…

Lise’de iken Tarih ve Milli Güvenlik derslerindeki dünyanın tüm insanlarını bize düşman eden, paranoyadan hallice hamaset edebiyatlarını hiçbir zaman sevmemişimdir. Ama yine de “benim” çalıştığım üniversiteye gidiş yolumda patladı o bomba, “benim” evimin durağında patladı lanet olası o diğer bomba, telefonu açmadıklarında telaşlandığım “benim” arkadaşlarım, sağlığından endişelendiğim “benim” öğrencilerim.

O yüzden de bu yazıyı sonuna kadar okuyan senden rica ediyorum, yaşadığın yer ile ilgili çizdiğin portreden ne kadar mutlusun? Bu sorunun cevabını kendim için yokladığımda içim rahat, başkalarının da cevabının sağduyulu olmasını ümit ederim.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et