Ateistleşmeden Protestanlaşmaya Aleviler

Alevilik çağın en acıklı öykülerinden birini taşıyor bağrında. Çaldıran sonrası devletle arasının bozulmasına, zaman zaman katliama varan baskılara rağmen pir, rehber ve talipleri büyük bedeller ödeyerek yolu, edep ve erkânı korumayı başardı ama modern çağa yenildi(?).

Aleviler; Cumhuriyet’le kurulan yeni düzeni dün olduğu gibi o gün de kenardan izledi. Osmanlı’nın fiilen yasakladığını Cumhuriyet resmen yasaklasa da bunu sorun etmediler. Osmanlı’da kadıya işi düşmeyenlerin şimdi de hâkimlerle işi yoktu.

Devletle mümkün mertebe az ilişki kuruldu; belki zaman ve şartlar müsaade etse arkaik bir tarihle yaşamaya devam edilecekti.

Ama zaman ve şartlar değişti, nüfus arttı, Aleviler köylere sığamaz oldu. Devlet ideolojik aygıtları ile köylere kadar indi; okul açtı, cami yaptı, karakol dikti. Bir yanda devletin egemen ideolojisi bir yanda ekonomik şartlar kurulu düzeni tehdit etti, yaşam alanı daraldı, Alevilik ve Aleviler için de yeni bir tarih başladı.

***

Tarikatların yasaklanması ile tasavvuftan uzaklaşan Sünnilik devlet tekeline girerken; revizyonizm sonucu –güya laik düzende- Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devredilen devletin Alevilik karşıtlığı da halka benimsetildi. Ortak değerler (Kerbela, Muharrem, sema/semah vb.) unutturuldu, Ebu Suudçu anlayış hâkim kılındı. Aleviler göç ve eğitim gibi sebeplerle toplumla ve devletle karşılaştıkça kendilerini gizlemek zorunda kaldı.

Hikâye uzun, modernleştikçe ve şehre indikçe geleneksel yapı çöktü. Pir, rehber, talip ilişkisi zayıfladı, öğreti aktarılamadı. Dedeler dedeliklerini yap(a)maz hale geldi; talip pir sohbetinde kaçar oldu; yeni nesiller dede kimmiş, pir kimmiş, yol ne imiş bilmez oldu. Alevilik sadece dört duvar arasında ananın babanın bildiğiyle kaldı ya da aktarılmadı.

Arada kalmış bir nesil yetişti; sokakta Sünni, evde Alevi çift kimlikle yaşandı. Zamanla bazıları ya gerçekten Sünni oldu ya da ateistleşti. Bir de direnenler vardı.

***

Şehirlerin arka varoşlarında Alevi gettoları doğdukça bu direnenler bir araya geldi; bu kez de marjinal sol örgütler bu ailelerin çocuklarını rahat bırakmadı. Devlet Sünnileştirirken bunlar da ateistleştirdi. En önce dede çocukları evlerinin duvarlarına “Dedeliğe hayır” yazdı. Talip çocukları dedeleri halkı soyan derebeylerine benzetti.

Aleviler, bu arada bazı çevrelerce önce sağ-sol sonra laik-antilaik cepheleşmesinde hesabı –kimse tarafından- sorulmayacak zayiatlar olarak görüldü. Her büyük kavga, Alevilerin çaresizliği üzerinden yürütüldü. Maraş, Çorum, 1. Sivas katliamlarını Madımak katliamı, Gazi Olayları vb. izledi.

Tüm bu hengamede Aleviler ikiye bölündü; bir yanda yolunu imkanlar dahilinde sürdürmeye çalışanlar bir de artık ideolojik duruşa sahip, anadan babadan Aleviler vardı. İnançlı-inançsız Aleviler birbirlerine farklı saiklerle sahip çıkıp; dış baskıdan dolayı inançsal ayrışmayı çoğu kez görmezden gelip, Alevi açılımında da omuz omuza mücadele ettiler.

***

Her birlikteliğin sonu gibi bu birlikteliğin de sonuna gelindi; kavga demeyelim ama yeni bir tartışma başladı. Artık bir yanda geleneksel Aleviler var, diğer yanda ise Protestan Aleviler ile etnik Aleviler.

Geleneksel Aleviliğin ne olduğu belli ancak Protestan Alevilik soru işareti; gelenekten hoşlanmıyor, tanrı inancı farklı, Ali’yi tanımıyor, dedenin otoritesini reddediyor, İslam’dan uzak… Nasıl bir teoloji var? –Aslında belli ama- Belli değil.

Ben yine de işin sonunu söyleyeyim bu Alevilik yok olmaya mahkûm çünkü iddia ettikleri şeylerin daha sistemlisi ve sağlamı var zaten. Peki, geleneksel Alevilik yaşatılabilir mi? O da başka bir muamma.

Karar, 25.05.2016

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et