Seçimlerin ardından kamuoyu, hükümetin verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyor. Bu sözlerin en önemlilerinden biri asgari ücret zammı. Hükümet yetkilileri bu taahhüdün gerçekleştirileceğini söylediler. İşveren kesimi ise ücret zammının yaratacağı olumsuzlukları dillendirmeye başladı. Maliye Bakanı bile bir açıklamasında verilen bu sözü mahsurlu olarak niteledi ve devamla devletin bütün yükü üstlenemeyeceğini, yükün büyük kısmının işverende olacağını ifade etti.
İşverenlerin feryadı da tam bu noktayla alakalı. Onlara göre yükün kendileri üzerinde kalması halinde işsizlik ve kayıt dışı istihdam artacaktır. Ayrıca bir enflasyon ihtimali nedeniyle, ücretlerde reel bir iyileşme olmama veya sınırlı olma ihtimali de dillendiriliyor.
Peki neleri bekleyebiliriz?
Önce şu basit gerçeği vurgulamak gerekir: bir asgari ücret uygulaması sosyal adalet ve daha dengeli gelir dağılımı gibi çeşitli gerekçelerle savunulsa bile, istihdam üzerine olumsuz etkiler yaratır. Nitekim uygulama, üretim maliyetlerini artırdığı için, firmaların, emek talebini azaltmalarına yol açmaktadır. Ayrıca asgari ücret artışı bir kısım gençleri okul yerine iş aramaya sevk edebilmekte ve bu da emek arzını artırarak işsizliğin daha da yükselmesine yol açabilmektedir.
Türkiye’de artışla birlikte bu sonucun ne ölçüde gerçekleşeceğini henüz bilmiyoruz. Ayrıca istihdam sadece ücretlerle alakalı bir değişken değildir; onu büyümenin seyri gibi başka faktörler de yakından etkiler. Yine de zam, işveren üzerine yüklenerek icra edilirse, istihdamda bir miktar olumsuz etki ortaya çıkacağı kesindir. Maliye Bakanının hükümetin bu taahhüdünü mahsurlu olarak nitelemesi burayla da bağlantılıdır.
ABD’de yapılan çalışmalarda asgari ücretteki %10’luk bir artışın genç istihdamını %1-3 arasında düşürdüğü konusunda uzlaşma vardır. Buna karşılık diğer bazı çalışmalar ise bu bulguyu reddetmekte ve hatta tersi bir durumun olduğunu iddia etmektedir. Gerekçe olarak ücret artışının, işçilerin daha dürüst ve verimli çalışmaya sevk etmesi, böylelikle işten ayrılmaların ve verimsiz işçilerin yer değiştirmesinin düşmesi gösterilmektedir.
Ancak yukarıda belirtilen bulgulardan ilkinin gerçekleşme olasılığı çok daha yüksektir. Çünkü gerçekten verimlilik artışına yol açacak bir ücret artışını işverenler zaten yapmak isteyecektir; bunun için devlet emrinin beklenmesine gerek yoktur. Kâr maksimizasyonunu hedefleyen firmaların verimlilik artışına yol açabilecek ücret iyileştirmelerine kapalı olması için bir sebep bulunmamaktadır.
Öte yandan artış, kayıt dışı istihdamın artmasına da etki edebilir. Ülkemizde hâlihazırdaki durum dikkate alındığında böyle bir gelişme, beklentilerden daha büyük olabilir.
Yine asgari ücret zammı bir maliyet enflasyonu artışına da yol açabilir. Bu takdirde çalışan kesim için beklenen reel etkilerin gerçekleşmesi oldukça zordur.
Küresel rekabetin zirvede olduğu bir dönemde böyle bir uygulama firmaların rekabet gücünü de olumsuz etkileyecektir. Çin gibi asgari ücretlerin 100 dolar civarında olduğu ülkelerle rekabet etme zorunluluğu, bu tür adımlar için zorluk yaratmaktadır.
Özetle asgari ücret artışının –nasıl uygulanacağına da bağlı olarak- bir takım olumsuzluklar yaratması ve hatta faydadan çok zarar getirme ihtimali bulunmaktadır. İş âleminin kaldıramayacağı ücret artışlarından kaçınmak gerekir. Ücretleri artırmak için hükümet emirleri yerine, bir taraftan emeğin vasfını ve dolayısıyla verimliliğini yükseltecek tedbirler almak, diğer taraftan ise büyümeyi kolaylaştıracak şekilde yatırım ortamını iyileştirmek daha doğru bir yoldur.
Yeni Yüzyıl, 13.11.2015
http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/asgari-ucret-muammasi-87