Siyasî partiler de insanlar gibidir. Doğar, büyür ve sonunda da ya ölür ya da pasifize olurlar. AK Parti’de de bu durumun özellikle son 2 yılda kendisini göstermeye başladığını düşünüyorum.
Fakat şunu da belirtmek gerekiyor: AK Parti bugün geçmişe nispetle güçsüz ve etkisi azalmış olabilir ama kesinlikle ölmüş veya pasifize olmuş durumda değil. Şu an sadece o sürecin henüz başlangıcında.
Elbette 17 yıldır gücü elde tutmak, birçok zorluğu kontrol etmek kolay bir iş değil.
17 yılın getirdiği yorgunluk ve gücün bozma eğilimi ile birlikte bugün özellikle iki sebepten dolayı AK Parti’nin vaziyeti iç açıcı görünmüyor.
1- Şu anki mevcut ekonomik darboğazı AK Parti daha önce bu şekilde ne hissettirmişti ne de hissetmişti. Döviz kurunun yükselişi, bunun doğrudan vatandaşın cebine yansıması, temel gıdaların dahi alınamaması gibi nedenler büyük bir etkiye sebep oldu. İyi bir şey yaptıklarını zannedip insanları tanzim kuyruklarına sokmak da işin tuzu biberi oldu. Tanzim satışlardan değil tanzim kuyruklarından bahsedilecek olduğunu fark edemediler.
2- Ekonomi politikasına ilişkin sepeblerle beraber AK Parti’nin karşı karşıya kaldığı diğer büyük sorun da seçmeninin kendisini savunacağı doneleri elinden alması oldu.
Nedir onlar?
a- Kemalizm karşısında bir seçenek olan AK Parti artık iyice Kemalistleşti. Bu Kemalistleşme Erdoğan’a ve AK Parti’ye zarar verdi. Çünkü artık hem parti içerisinde hem de devlet yönetiminde herkes, sadece “Erdoğan ne diyecek?” sorusuyla meşgul.
b- İnsanlar konuşmaktan ve yazmaktan korkar oldu. Eleştirenler hemen “hain” ilan ediliyor. Şu an teşkilattaki birçok kişiden daha AK Partili olanlar bile eleştirmekten korkar durumda. Belki, korkulacak bir durum yok fakat bu korkunun gerçek olduğu yadsınamaz bir gerçek. Şu an AK Parti bu korkunun varlığını yadsıyor ve haliyle bu algının dağılmasına dair en ufak bir çaba gösterilmiyor.
c- Nepotizm algısı toplumda yaygınlaştı ve bu, artık yüksek sesle dillendirilir oldu. Buna da en çok hizmet eden bilindiği gibi Berat Albayrak’ın konumu oldu. 15 Temmuz sonrasında, liyakat, yerini daha çok sadakate bıraktığı için bunlar dikkat çekmez sanıldı herhalde fakat durum hiç de sanıldığı gibi olmadı. Bundan birçok kişi rahatsız.
Pekala tüm bunlara rağmen “AK Parti neden kaybetmiyor?”
Ben, 31 Mart akşamı tekrar bu sorunun sorulacağı kanaatindeyim. Evet tüm bunlara rağmen AK Parti, yaralar alsa da, yine zaferle çıkacak.
AK Parti’nin tüm bunlara rağmen neden kaybetmediğine gelince onu da bir sonraki yazıda aktaralım.