Ahmet Hamdi Ayan – Arap Baharı Cumhuriyetleri sallıyor

Tunus’ta başlayan gösteriler “cumhuriyet” rejimlerini yerle bir ediyor.
Tunus, Libya, Yemen, Mısır ve Suriye bunların hepsi cumhuriyet.
Yani “halk” yönetimleri…

Cumhuriyetler (genellikle), bir kişi veya gurubun işbaşındaki hanedanı devirmesiyle kurulurlar. Yeni yönetim halkı “teba” ve ülkeyi bir ailenin “mülkü” olmaktan kurtarır.
Yönetim artık babadan oğula geçmez ve yöneticiler seçilerek işbaşına gelirler. Her ne hikmetse seçime birden fazla cumhurbaşkanı adayı giremez. Birden fazla partiye de gerek yoktur.

Hanedan hain, seçimsiz seçimle işbaşına gelenler mübarek adamlardır.

Arap Baharının vurduğu cumhuriyetlerde seçimsiz seçimle işbaşına gelmek temel özelliktir. Bunun dışında bir şey düşünmenin ve ileri sürmenin bedeli ağırdır.

Hemen bütün gösterilere damgasını vuran istek serbest seçimlerdir. Tek listeli seçimleri insanlar ciddiye almıyorlar.

Arap Baharı bir bakıma cumhuriyet yönetimlerinin sorgulanmasıdır. Çünkü cumhuriyetler halka, “itaat özgürlüğü”nden başka hiç bir özgürlük tanımamıştır. Cumhuriyetler hak ve özgürlükler açısından hanedan yönetimlerinden daha katı tavırlar sergilemişlerdir.

Neden?

Nedeni bizce çok basit: Hanedan yönetimlerindeki gelişim evrime dayalı, tarihseldir. Cumhuriyet denen şey ise tarihe meydan okumadır. İlki tecrübeye dayalı iken diğeri kurgusaldır. Kurgusal olan tecrübî olandan her zaman daha sert ve acımasızdır. Hanedan halkı teba, ülkeyi mülk olarak görürken, onların korunmasında titiz davranır. Neticede hiç kimse mülkünü ve halkını kaybetmek istemez. Halk nasılsa öyledir. Hanedan halkının gelişmesini istese de onu tamamen başka bir halk yapmayı düşünemez. Çünkü halkın başkalaşması en çok hanedanı tartışmalı hale getirir.

Hanedan tarihsel bir gerçeklik olduğu için tabanı zaman içerisinde genişler. Bu genişleme halkla hanedan arasındaki ilişkiyi yumuşatır. Bu yumuşama ortaya demokrasiyi çıkarır ve hanedanı tarihsel ve kültürel bir sembol haline getirir. İngiltere’de böyle değil mi? Sadece İngiltere değil batı Avrupa’nın birçok ülkesi böyle değil mi? Bu ülkelerde hiç kimse hanedanlıkların yok edilmelerini talep etmez.

Ne ilkel adamlar değil mi:)

Arap Cumhuriyetleri darbelerle kuruldukları için düşmanları çok bol olan yönetimlerdir. Halkı eski yönetimden soğutmak ve istenen yönde değiştirmek onların en önemli görevidir.
“iç” ve “dış” düşmana karşı sürekli uyanık olmak zorundadırlar. Uyanık kalmak için güçlü güvenlik, haber alma ve ispiyon düzenleri kurmak lazımdır.

Bu kadar çok düşmana karşı koyabilmek için iplerin emin ellerde olması lazımdır. Oğul- damat- kuzen gibiler ticaret, ekonomi ve güvenliğin başında olmalıdır.

Uday, Kusay, Hanibal, Mahir derken ülkeler cumhurbaşkanlarının aileleri tarafından üleşilmiş..
Halk aç ve esir!

Arap cumhuriyetleri gösterilerle sallanırken Arap hanedanlarının hüküm sürdüğü ülkeler şimdilik sakin…
Neden acaba?

Suriye Tunus’tan etkilenirken, Tunus’un yanıbaşındaki Fas gayet sakin.

İlginç değil mi? Üstelik Tunus ve Suriye cumhuriyetle yönetilirken Fas bir hanedan tarafından idare ediliyor. Ürdün’ü de bir hanedan yönetiyor ve orada da vahim şeyler yaşanmıyor. Ürdün’deki gösterilerde insanlar ölmedi.

Tam tersi olmalıydı.

Bize öyle öğretildi çünkü!

Halk rejimleri halka çok rahat ateş açarken saltanat rejimi halka silah kullanmakta çok çekingen davranıyor.

Başka saltanat rejimlerinde de benzeri bir durumu görüyoruz.

Tecrübî olanın kurgusal olandan daha değerli olduğunu ve demokrasi olmadan hiç bir yönetimin asla değerli olamayacağını Arap Baharı bir kez daha ispat etmiştir.

Ders alabilecek miyiz?

18.07.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et