Afrin Meselesi: Süngülerin üstüne oturamamak!

Basını izleyebildiğim kadarı ile Afrin operasyonu meselesinde büyük bir mutabakata varmış gözüküyorlar. Medya kararını vermiş gibi duruyor: “Türk ordusu Afrin’e girmeli”. Basında haritalar, taktikler, nutuklar… havada uçuşuyor. Sanırsın savaş üzerine savaş kazanmış orduları yönetmiş kadın erkek komutanlar emekliye ayrılmış da program yapmaya karar vermişler. Gerçekten savaşlar ve ordular yönetmiş komutanlar olsalar bile Afrin operasyonu meselesinde tek taraflı bakıyorlar, bazı olasılıkları iktisatçıların genelde yaptığı gibi sabit varsayıyorlar. Afrin’e yapılacak operasyonun kaç koldan olacağı, Afrin’in nasıl çevrileceği, hangi askeri materyallerin kullanılacağı, kaç günde kazanılacağı gibi meseleler veya sorular “Afrin’de başarılı olunsa dahi sonrası ne olacak?” meselesinden ya da sorusundan daha önemli değildir. Bunu komutanımsı gazeteciler ya da sunucular önemsemese ya da göz ardı etseler bile zamanında savaşlar yönetmiş bir komutan olan Bismarck bunun öneminin farkında olacak ki şöyle demiş: “Süngü ile belki her şeyi yapabilirsiniz, yalnız bir şeyi yapamazsınız: Onun üstüne oturamazsınız”. Bu temelde asıl mevzunun ordu ile ne yapılabileceği değil; sonrasında oluşacak durumun nasıl yönetileceği olsa gerek.

Öncelikle Afrin’e düşünülen ya da yapılacak operasyonun “beka meselesi” söylemi üzerinden tanımlanması doğru bir tanımlama değil. Birincisi gerçekçi değil; çünkü Türkiye’nin böyle bir sorunu yok. Ne PKK’nın varlığı bu sorunun kaynağı olabilir ne de Türkiye’ye komşu yerleşim yerlerinde herhangi bir Kürdî yapılanmanın oluşması ile bu gelişebilir. İkincisi bu söylem Türkiye’nin kendi içinde yaşadığı Kürt meselesi üzerinden bakıldığında Kürtlerin tehdit olarak görüldüğü izlenimi yaratıyor. Bu temelde bu söylem hem AKP’nin Kürt meselesinde yaptıkları iyileştirmeye haksızlık oluyor,  hem de PKK’ye ciddi bir hareket alanı veriyor.

Afrin şiddet ile kendisini var eden, açıkçası Kürtlerin de başına bela olmuş PKK güdümünde olan YPG’nin kontrolünde olan bir alan olarak tanımlanıyor. Gerçekten de Türkiye’nin güvenlik gerekçesi ile yaklaşmasının anlaşılmayacak bir tarafı yok. Bu temelde ifade edilen, Suriye’de güçlenen PKK’nın Türkiye’de oluşturacağı güvenlik tehditleri haksız değil. Ancak Afrin sadece PKK’nın kontrolü üzerinden tanımlanacak, sadece bunun ile açıklanacak bir alan değil. Bunun ile birlikte bu tehdit ya da tehlikenin ortadan kaldırılmasının yegâne yolu orada bir operasyon yapmak mıdır? Ve bu operasyon gerçekten başarılı olunsa bile bu tehdit savuşturulmuş veya ortadan kaldırılmış olunacak mı?

Afrin’in ne olduğunu doğru temellerde tanımlamak gerekiyor. Öncelikle Afrin Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı, aldığı göç ile birlikte nüfusu kendi nüfusunu da katlayan yani sivil bir yerleşim alanıdır. Afrin’e komşu bölgelerde yaşanan savaşın doğrudan yaşanmadığı, kentte çatışmanın olmadığı ve komşu bölgelerde yaşanan savaştan kaçan insanların da sığındığı bir yer. Yani kent diğer bölgelere nispeten savaşın doğrudan bir yıkımı ile karşılaşmadı. Diğer taraftan oranın PKK güdümünde yapılanmaların kontrolünde olması PKK’nin zulmüne, uygulamalarına ve politikalarına karşı çıkan başka grupların olmadığı anlamına da gelmiyor. Yani Afrin’i sadece PKK denklemi üzerinden tanımlayan hâkim görüş isabetli durmuyor. Bu nedenle Afrin’e yapılacak bir operasyonun sonuçları bu operasyonun başarılı olmasından daha büyük bir öneme sahip. Bu operasyonun getireceği yeni durumları ya da krizleri yönetmek operasyonun nasıl olacağından daha önemli değil midir? Bu temelde her şeyden önce Türkiye nispeten yaşanan çatışmanın olmadığı yere bir çatışma götürmüş olan taraf olacak. Operasyonun başarılı olması durumunda yönetimin ya da kontrolün kime verileceği ve bunların yerel halk ile yaşayacağı krizlerden doğacak sorunların faturası Türkiye’ye kesilecek. PKK’yi bertaraf etmek için yapılan girişim Türkiye’yi sivil halk ile de karşı karşıya getirebilecek.   PKK’nın kontrolünde olan bölge sadece Afrin değil; PKK burada kontrolünü kaybetse bile kazanan taraf olması muhtemeldir. Çünkü kontrolünü sağladığı diğer yerlerde kendisine rakip olan ve kendi politikalarına karşı tutum geliştiren alternatiflerinin hareket ve meşruiyet alanını daraltmış, eleştiri ve direnişlerini öteleyebilme, onları baskı altına alma fırsatları elde edebileceği de güçlü bir ihtimaldir.  Yani PKK tehdidini bertaraf etmeye giderken PKK’nin Suriye’de kontrol ettiği diğer yerlerde gücünü pekiştireceği düşüncesindeyim. Bunun ile birlikte son yıllarda Türkiye’de yaşadığı yenilgisini de telafi etmede bir araç olarak kullanacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Nitekim şimdiden yetkilileri Kürt kimliği ve koruyuculuğu üzerinden propaganda yapmaya başlamış durumdalar. Kürt yerleşim yerine götürülecek bir savaşın yaratacağı sonuçların sadece Afrin’de kalacağını düşünmemek gerekiyor.  Bunun hem AKP içinde siyaset yapan Kürtlere hem de genel itibari ile Türkiye’nin Kürt meselesine yansıması da olacak. “AKP’nin Kürtlere savaş açtığı” algısını nasıl yönetecekler?

Günün sonunda “PKK tehdidini ortadan kaldırmak” ile girilen Afrin’den hem Suriye’de hem de Türkiye’de PKK’nın kazançlı çıkabileceği ihtimali göz ardı edilecek kadar önemsiz değildir. Afrin’e girmek gerçekten kolay olabilir ve orada savaş da kazanılabilir. Bunun yaratacağı sonuçlar mevcut tehlikeden daha büyük bir tehlike yaratabilir ve operasyonun gerekçesini de anlamsız kılabilir. Medyadaki komutanlara bakılırsa bu sonuçlar hesaplanmamış; umarım hükümetin planında hesabında operasyon sonrası oluşacak bu ve benzeri risklerin hesabı vardır.

Bütün bunların ötesinde bu mesele üzerine HDP sözcüsünün yaptığı “iç savaş çıkar” tespiti de tehlikeli bir söylemdir. Birincisi böyle bir şey olmaz; ikincisi bunun olması için yapılacak çağrıların, propagandaların ya da girişimlerin aracısı olmaktan HDP uzak olmalı ve hatta öyle bir durumda bunun karşısında açık bir şekilde durmalıdır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et