Adnan Menderes’in idamı üzerinden geçen zamana ve bu olayın siyasette aldığı yere baktığımızda, ona karşı yapılanlardan hemen herkesin rahatsızlık duyduğunu zannedebiliriz. Ancak bu tam olarak doğru değil. Türkiye’de hâlâ ciddi oranda idamlardan memnun olan bir kesim var gibi duruyor ve bu fikirlerinden daha da vazgeçeceğe benzemiyorlar. Doğru buldukları siyasetin onları buna yönlendiriyor olduğunu söyleyebiliriz ve bu siyasetlerinin olumlu yönde bir değişimi içermeyeceğini de belirtebiliriz. Ciddi anlamda kendilerine uygun buldukları “devrimci” siyasetin içeriklerinden rahatsız olmaktan da çok uzaklar. Hatta zaman zaman devrimlerin üstü kapalı “sonuçları” olacağından dahi bahsediyorlar ki bu son derece problemli ve rahatsız edici bir söylemdir.
Siyasal iktidarın seçimler ile belirlenmesi en sağlıklı yöntemlerden. Beğenmediğiniz bir iktidara karşı gelişecek siyasetleri seçimler-tercihler üzerinden iktidara getirme şansına sahipsiniz. Bu yöntemi tercih etmeyenler ve diğerlerini onların rızası olmadan yönetmeyi kendilerine hak görenler seçim siyasetini adeta küçümsüyorlar. Tüm devrimci siyasetlerinin yanında, siyasal iktidarın belirli zaman aralıklarında seçim süreçleri ile belirlenmesi gerektiğinden rahatsız olduklarını gösterir şekilde beğenmedikleri iktidara doğrudan tehditlerde bulunuyorlar. Bunun en net göstergesi günümüz siyasal iktidarına da çeşitli muhaliflerden yöneltilen “yargılanacaksınız” tehdidi. Bu söylemin rahatsız edici olmasının yanında Türkiye’de olağanüstü olumsuz sonuçlar doğurduğunu daha önce gördük.
Beğenmediğiniz siyasal iktidarı “seçimler” ile göndermek açık bir seçenek olarak dururken “yargı” tehdidinde bulunmak sizi epeyce meşru siyasetin dışına iter. 27 Mayıs ve onun kurgu mahkemelerinden memnun olanlar yeni tip mahkemelerinin de kurgularını oluşturmaktan geri durmuyorlar. “Eleştirilerinde” kullandıkları “yargılanacaksınız” kelimesi aslında Menderes’e ne olduysa size de o olacak tehdididir. Bu tavırlarına Türkiye’de aldıkları siyasal karşılık da onları bu yöne doğru ciddi şekilde sevk ediyor olabilir. Fakat en önemli noktalardan biri olarak yukarıda belirttiğim gibi burada ben “devrimci” siyaseti görüyorum. Devrimci siyasetin içinde doğal olarak bir muhalefet veya farklı siyasetlere izin verilmediğinden, karşıt olanın “yok edilmesi” de kendisine bu kesimin siyasetlerinde yer buluyor.
“Yargılama” siyasetinin oynadığı bu rol, bu kesimin ellerindeki “hukuk” tehdidine neden bu kadar çok önem verdiklerini gösteriyor. Bir bakıma da oy verenlerden hiçbir zaman istediklerini alamayacaklarına inandıklarından da bu yolu tercih ediyorlar. Hatta oy verenlerin yeterli “siyasal bilince” asla kavuşamayacağını da iddia ediyorlar. Eğer onlar asla bu bilince kavuşamayacaksa biz onları istediğimiz gibi ve her yöntemle yönetebiliriz düşüncesini sürekli gündemlerinde tutuyorlar. “Bilimsel” görüşlerini de argümanlarına eklediklerinde ortaya çıkardıkları tablonun rahatsız ediciliği kendisini kolaylıkla gösteriyor. Bu bilimsellikleri içinde “hukuku” da ancak kendilerinin bilebileceğini nasıl iddia ettiklerini de gösteriyorlar.
Özellikle günümüzde AKP’ye karşı geliştirdikleri “yargılanacaksınız” tehdidinde kendilerini mutlak olarak doğrunun referans noktası olarak gördüklerini de söyleyebiliriz. Bu bir çeşit kesin-mutlak inanca işaret ediyor. Evet bir siyaset “yanlış” olabilir ama buna verilecek karşılık Menderes hatırlatmaları içinde “hukuki yargılama” değildir. Yanlış siyasetin “yargılanacağı” en doğru yer seçimlerdir. Üstelik “halk” için hareket ettiğini söyleyen bu kesimin halkın seçim kararlarına bu kadar uzak durması ise yine ciddi bir probleme işaret etmektedir.
AKP’ye burada düşen en önemli görev ise yargılama tehditlerine yine yargılama siyaseti ile cevap vermemektir. Yargılama tehditlerine karşı verilecek en iyi cevap ve en uygun yöntem siyaset alanının özgürlüklerini olabildiğince geniş tutmaktır. Özgür siyasette siyasal değişimin en önemli aracı seçimler ise “hâkimlerin” keyfi kararları ve kurgu mahkemeleri kendisine yer bulamaz. Bu kurgu mahkemelere ve mahkeme tehditlerine özgürlük alanlarının genişlemesi en doğru yanıtlardan birini verir. Seçimlerin periyodik, devamlı olarak gerçekleşmesi ve olağan süreçlerde işlemesi de kurgu mahkemeleri adeta paralize eder.
Umarım yakında zamanda “yargılanacaksınız” siyasetlerinin kurgu mahkemeleri tehdidi ortadan kalkar ki ben böyle bir gelişmenin kısa vadede gelebileceğini düşünmüyorum. Bu noktadan bakıldığında meşru iktidar-lar- ile bu kesim arasındaki mücadeleler daha süreceğe benziyor. Bir zihniyetin ortadan kalkması zaten kısa vadede pek mümkün olmayabilir ancak bu mümkün değil diye fikirsel olarak “yargılanacaksınız” siyasetine karşı koymamak da olmaz. Umarım gün sonunda, gerçekleşen periyodik seçimler kurgu mahkemelerin siyasetlerinden daha meşru olmaya devam eder. Onlar bize Adnan Menderes’in idam fotoğraflarını gösterdikçe, biz onlara zamanında yapılan “özgür” seçimlerin güzelliklerini göstermeye devam edelim. Doğrunun bir parçası da budur.