Sınırsız alçaklık

17 Şubat Çarşamba günü akşamüzeri Ankara’da TSK personeline yönelik olarak gerçekleştirilen saldırıda çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi ve yaralanması toplumun – maalesef tamamını değil ama- ağırlıklı kesimini derinden sarstı ve üzdü.

Olağan şüpheliler PKK, DHKP-C, IŞİD. Hiç tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki Suriye ve Rus istihbarat örgütleri başta olmak üzere yabancı servisler de işin içinde olabilir.

Ayrıca, içerdeki bazı unsurlardan bir şekilde destek alınmış olması da pek muhtemel.

Bu tür bir saldırı bir anda ve kolayca gerçekleştirilemez. Uzunca ve çok boyutlu bir hazırlık süresi ister ve çeşitli kademeleri olan bir faaliyetler dizisine dayanması gerekir.

Yukarda adı zikredilen terör örgütleri ve gizli serviler saldırı için doğrudan ve dolaylı işbirliğine girmiş, birbirine destek sağlamış veya taşeronluk yapmış da olabilir. Soruşturmalarla gerçeğin bir kısmına zaman içinde ulaşmak mümkün olsa da tüm ayrıntıları hiçbir zaman bilemeyebiliriz.

Bu menfur saldırı ne ilkti maalesef ne de son olacak. Türkiye literatürdeki adıyla “düşük yoğunluklu bir savaşla” karşı karşıya.

Hasımları ve düşmanları benzer vakaların tekrarlanması için ellerinden geleni yapacaktır. Bundan daha da üzücü olanı, ideolojik sebeplerle veya şahsî kinleri ve öfkeleri yüzünden şiddeti/terörü meşru görme noktasına savrulan hatırı sayılır genişlikte bir zümrenin ortaya çıkmış olması.

Bu çizgideki kimseler tek taraflı ve önyargılı değerlendirmelerle, ne olursa olsun mühim olan AK Parti hükümetinin ve özellikle Erdoğan’ın zarar görmesidir düşüncesiyle bu tür vakaları neredeyse gizleyemedikleri bir sevinçle karşılıyor.

Terör olaylarını sıfırlamak imkânsız. Türkiye’nin bulunduğu coğrafya ve içinden geçtiğimiz dönem dikkate alındığında bunun iyice zorlaştığı da anlaşılıyor. Ancak, bu, yapılabilecek hiçbir şey yok anlamına gelmez. En başta yapılması gereken istihbarat faaliyetlerini artırmak ve kuvvetlendirmek.

İkincisi güvenlik güçlerinin her zamankinden daha uyanık, dikkatli ve tedbirli olması. Geçenlerde Sultanahmet’te yürürken bir araç içine oturmuş genç bir polis memurunun kulağında cep telefonu, kendinden geçmiş, dünyadan kopmuş vaziyette sohbet etmekte olduğunu gördüm.

Kendimi tutamayıp yanına gittim ve böyle bir ortamda görev başındayken hayal dünyasına dalmak yerine özenle etrafa bakması gerektiğini hatırlattım.

Üçüncüsü, vatandaşların daha uyanık ve dikkatli olması, şüpheli kişileri ve durumları güvenlik kuvvetlerine haber vermesi.

Bütün bunlar saldırıların tamamen önlenemese bile azaltılmasını ve belki tahribatın sınırlanmasını sağlamaya yardımcı olabilir.

Menfur saldırı bir intikam saldırısına benziyor. Elbette aynı zamanda “sizi kendinizi en güvenli zannettiğiniz yerde dahi vururuz” mesajı vermeye çalışıyor. Bunu dert etmemek lâzım.

Hiçbir demokratik ülke terör saldırılarını yüzde yüz engelleyemez.

Her yerde her an bir terör saldırısı veya saldırı teşebbüsü olabilir. Paniğe kapılmak, hayatın ve işlerin olağan akışını bozmak teröre ve teröristlere müşevvik sağlar.

Türkiye cenazelerini gömüp terörle mücadeleye ve hayata kaldığı yerden devam etmeli.

İktidara bu akışta muhalefet te destek vermeli. Aksi bir anlamda teröristlerle pazarlık etmek, onlar tarafından manipüle edilmek, hatta teröristlere ve terörizme teslim olmak anlamına gelir. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına, mesai arkadaşlarına ve üzülen tüm toplum kesimlerine başsağlığı diliyorum.

Yeni Yüzyıl, 19.02.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/sinirsiz-alcaklik-1368

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et