Siyasî aktörler arasında 1 Kasım seçimlerinin kesin galibinin kim olduğu belli. AK Parti 13 yılın doğal olarak getirmiş olması gereken iktidar yorulmasına ve yüz eskimesine rağmen büyük bir zafer kazandı ve dördüncü defa tek başına hükümet kurma hakkına kavuştu. Bunda AK Parti’nin toplumda gerçekten bir karşılığı olan kurucu lideri Erdoğan’ın büyük payı olduğu açık. Akademisyen kökenli olmanın tüm dezavantajlarına rağmen siyaseti hızla öğrenen Davutoğlu’nun çalışkanlığı ve 7 Haziran sonrasındaki makul çizgisi de başarıya katkıda bulundu. Son olarak, bilhassa küçük muhalefet partileri de geniş toplum kesimlerine rahatsızlık veren sözleri ve tavırlarıyla zaferin inşasına tuğla taşıdı diyebiliriz.
Partileri bir yana bırakıp daha büyük manzaraya, seçimlerin Türkiye için ifade ettiği genel anlama bakalım.
SEÇMEN BAŞARININ ORTAĞI
Ufak tefek sorunlara rağmen Türkiye mühim bir genel seçimi sağ salim tamamladı. Böylece demokrasi tarihine altın bir sayfa daha ekledi. Bu başarı, değişen ölçülerde katkısı olan birçok kurumun ve aktörün eseri. YSK, partiler, sandık görevlileri, seçim kurulları ve elbette hür iradeleriyle olgunluk içinde oy kullanan milyonlarca seçmen başarının ortakları. Hepsine Türkiye demokrasisi adına teşekkürler.
Bu başarı çok değerli. Tarihî ortaklıklarımız ve kuvvetli kültürel bağlarımız olan Müslüman ülkelerin hiçbiri demokratik bir sistem kurma, iktidarların geliş gidişini âdil, hür, yarışmacı seçimlerle belirleme metodunu kurumsallaştıramadı. Hiçbiri Türkiye’nin 1950’de dâhil olduğu demokrasi kulvarına girmeyi beceremedi.
Aslında daha fazlası da söylenebilir. Tam bir liberal demokrasi olma noktasına henüz ulaşamamakla beraber Türkiye demokratik seçimler yapmada tüm dünya ölçeğinde itibarlı bir sicile sahip. Bizdeki seçimlerin hürlüğü ve âdilliği daha istikrarlı demokratik ülkelerdekilerle dahi karşılaştırılabilecek seviyede. Bunu Türkiye demokrasisinin en parlak yüzü olarak göstersek abartmış olmayız, ama bu gerçeği görmez ve dile getirmezsek kendimize haksızlık etmiş oluruz.
SANDIK DEMOKRASİNİN ÖZÜ
Seçim sandıklarının önemi seçimlerin hem bir başlangıç hem bir son olmasından kaynaklanıyor. Zaman zaman “sandık demokrasisi” denen zorlama bir kavrama dayanarak seçimlerin önemini ve değerini olduğundan az gösterme çabalarına şahit olmamıza rağmen, demokratik seçim sandığı demokrasinin özü, en önemli göstergesi ve aracı. Sandıkların kurulabilmesi demokrasinin temel kurumlarının ve kurallarının varlığına işaret ediyor. Sandıkların sonuç yaratması ise seçimlerin fonksiyonel olduğuna. Bu yüzden, sandık olmazsa demokrasi de olmaz.
Aslında “sandık demokrasisi” lafına sığınarak hükümetlerin meşruiyetini sorgulama, reddetme gibi demokrasiyi tahrip edebilecek çizgilere savrulanların kendileri de farkında olmadan sandığın önemini vurguluyor. Özellikle seçimler yaklaştığında seçmenleri -elbette kendi çizgilerinde olmak üzere- oy kullanmak için sandığa davet ediyor. Bir oyun bile çok önemli olduğunu belirtiyor. İktidarı oyla görevden alma umudunu yansıtıyor. Bu iyi bir şey. Siyasî gidişten ne kadar mutsuz olursak olalım seçimler bizim için her zaman yeni bir umut kaynağı teşkil eder. İktidarların sandıkla gelip girmesi kuralına sadakat toplumu şiddet sarmalına düşmekten, parçalanmaktan kurtaran bir can simididir. Siyasî sisteme süreklilik, istikrar ve itibar kazandırır. Allah korusun, demokratik seçim sandığı olmasa ne yapardık?
Kesin olan bir şey var: Seçimlerden en kazançlı çıkan, Türkiye demokrasisi!
Yeni Yüzyıl, 04.11.2015