İfade özgürlüğünün ne olup ne olmadığını bazılarına bir türlü anlatamadım. Dilim döndüğünce, kalemim yazdığınca ve somut bir olay üzerinden bir kere daha anlatmaya çalışayım.
İfade özgürlüğü bireyin özellikle kamusal meselelerle ilgili görüşlerini bir cezaî yaptırımla karşılaşma tehlikesi ve uygulaması olmadan dile getirebilmesi hakkıdır. Pozitif değil negatif niteliklidir. Bu şu anlama gelir: Bir birey, erişebildiği, kullanımına açık yol ve araçlarla fikirlerini açıklamaktan hukukî yaptırımlarla desteklenecek şekilde caydırılmıyorsa, engellenmiyorsa ifade özgürlüğüne sahiptir. Başka bir deyişle, ifade özgürlüğü kişinin fikir ve kanaatlerini uygun gördüğü ve kullanabildiği araçlarla dışa vurabilmesidir. Bu araçların neler olacağı genel ortama ve kişinin imkân ve kabiliyetlerine bağlıdır. Bir kimsenin ifade özgürlüğüne sahip olması için kimsenin ona herhangi bir araç sağlama yükümlülüğü yoktur. Yani ifade özgürlüğü pozitif bir hak değildir. Onu pozitif hak olarak kabul edersek asla yeterli ifade özgürlüğü seviyesine çıkamayız, teorik olarak da olsa insanları bu hakka sahiplik bakımından eşitleyemeyiz.
Meselâ, yıllarca bir gazetede çok yüksek maaşlar alarak yazan bir köşe yazarı şu veya bu sebeple gazetesi tarafından işten çıkartıldığı zaman bu onun ifade özgürlüğünün engellendiği, çiğnendiği anlamına gelmez. Sadece bir iş ilişkisini ve dolayısıyla kolay ve tatlı gelirlerini kaybettiği anlamına gelir. Hâlen iki televizyonda program yapan ve her an yazacak bir yer bulma imkânı olduğu hâlde sanki ona yazdırmak ahlâkî ve hukuki borcuymuş gibi kendisini işten atan gazeteyi suçlayan bu gazetecinin ifade özgürlüğünün ihlâl edildiğinden bahsetmesi sıkıldığımız anlarda bizi güldürerek rahatlatacak bir komiklik olmanın ötesine geçemez.
İfade özgürlüğü felsefî bir ilke olarak yüksek bir değer taşımasına rağmen pratikte her problem bu ilke açısından kolayca ve tutarlı şekilde izah edilemeyebilir, çözülemeyebilir. Bir defa, tek özgürlük-hak ifade özgürlüğü değildir, başka haklar ve özgürlükler de vardır. Örneğin, sözünü ettiğim gazetecinin toplumsal baskıyla eski yerine dönmeye çalışması mülkiyet hakkının ihlâli sonucunu verebilir. İkincisi, korunması gereken sadece ifade özgürlüğü değildir, başka değerler de vardır; kişilik haklarının korunması bunlardan biridir. İkisinin çatıştığı durumlarda birini diğerine feda etmek yerine makul bir denge kurmaya çalışmak gerekir. Söz gelişi, bir kadının izni olmadan alınan çıplak fotoğrafları rızası dışında milyonlarca insanın ulaşabildiği sanal mecralarda servis ediliyorsa, kişinin mahremiyet hakkının korunması en az ifade özgürlüğü kadar önem taşır. Bu durumda orantısız tepkiye ve kolektif cezalandırmaya gitmeden mağdurun kişilik haklarını korumanın bir yolu bulunmalıdır. Bu ise elbette sanal medya şirketlerinin yerel hukuk makamlarıyla işbirliğine bağlıdır.
Türkiye’de hemen her kesimde sergilenen çifte standartlılık ifade özgürlüğü alanında da görülüyor. Bazıları, sevmedikleri yayın organlarının veya kişilerin ifade özgürlüğünün ihlâl edilmesini görmezden gelebiliyor, hatta bazen onaylayabiliyor. Son örnek YSK’nın Ahaber televizyon kanalına 45 yayın durdurma cezası vermesi. Bakıyorum, ifade özgürlüğü için mangalda kül bırakmayan kimileri bu olay karşısında kulaklarının üstüne yatmış durumda. YSK bir kamu kurumu. Cezaların gerekçesi yasaklara uyulmaması ve partilere haberlerde eşit yer verilmemesi. Tamamen yersiz gerekçeler.
Bir defa, yasaklar ihlâl edilmişse bile, somut zarar gören bir kimse olmadığına göre, buna sembolik veya makul bir ceza düşünülmesi gerekir. Partilere eşit yer vermemenin ceza sebebi yapılması ise çok saçma. TRT söz konusu olsa bu gerekçenin bir mantığı olabilir. Çünkü TRT bir kamu kurumu ve herkesten alınan paralarla oluşan fonlara dayanarak yayın yapıyor. Özel televizyon ise adı üstünde özel. Neden özel bir televizyon herkese eşit yer vermek zorunda kalsın? Diğer televizyonlar aynı kıstasla nerede duruyor? Meselâ Doğan medyası ve Cemaat medyası AK Parti’ye seçim süreci boyunca diğer partilerle eşit yer verdi mi? Yoksa söz konusu televizyon hükümete yakın olduğu için mi cezalandırılıyor?
Ahaber’e verilen cezalar açıkça ifade özgürlüğüne aykırıdır. İfade özgürlüğü sadece imtiyazlı kişilerin ve kesimlerin değil herkesin hakkıdır. Bu olayla ifade özgürlüğünü savunduğunu iddia edenlere samimiyetlerini kanıtlamak için bir fırsat çıktı. Buyrun arkadaşlar, meydan sizin.
Yeni Safak 12 Nisan 2014