Devletin Tarafsızlığı

Devletin tarafsız olması gerekliliği liberal devlet kuramının en temel ilkelerinden biridir. Ne var ki, geniş liberal gelenek içinde tarafsızlığın ne anlama geldiği, nasıl temin edileceği ve nerden kalkarak haklılaştırılacağı gibi meselelerde farklı yaklaşımlar söz konusudur. Burada söz konusu tartışmalara girmeden çok genel hatlarıyla tarafsız devlet ilkesini anlatalım.

Tarafsızlık, devletin vatandaşları arasında cinsiyet, ırk, etnik-kültürel grup, din-mezhep, ideolojik-felsefî görüş, yaşam biçimleri veya iyi hayat anlayışı temelinde herhangi bir ayrımcılık (negatif veya pozitif) yapmamasıdır. Tarafsızlık, devletin, devlet gücünü kullanarak vatandaşlarını avantajlı veya dezavantajlı hale getirmemesi demektir.

Devletin tarafsızlığı vatandaşları arasında eşitlik ilkesini gözetmesine bağlıdır. Eşitliğin ise iki boyutu veya türü vardır. İlki muamele eşitliğidir. Burada devlet vatandaşlarına karşı herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit muamele etmek zorundadır. İkinci boyutu ise devletin bütün vatandaşları karşısında eşit mesafede olmasıdır.

İlkini uygulamak daha kolaydır ve kısmen liberal demokrasilerin çoğunda uygulanmaktadır. Eşit muamele hukuki ve siyasi eşitliği gerektirir. Her vatandaşın kanun önünde eşitliğini, eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğunu ifade eder.

Örneğin diğer koşullar aynı olduğunda bir beyazın siyah birini öldürmesi durumu ile beyaz birini öldürmesi durumunda verilecek ceza farklılaşıyorsa eşitlik söz konusu değildir. Siyah birini öldüren kişiye beyaz birini öldürmeye göre yarı oranında bir ceza veriliyorsa eğer, devlet bazı vatandaşlarının hayatını daha kıymetli buluyor, herkesin hayat hakkını eşit şekilde tanımıyor, korumuyor demektir.

Eşitliğin ikinci boyutu ise devletin vatandaşlarına eşit mesafede bulunmasını gerektirir. İlkinin aksine modern devlet paradigması içinde bu eşitlik türünü gerçekleştirmek hayli zordur. Hatta, bazı bakımlardan tipik modern ulus-devlet formunda ciddi bir değişime gitmeden eşit mesafede olmayı gerçekleştirmek neredeyse mümkün değildir.

Bir devlet, örneğin çok eşli evlilik, sünnet, eşcinsellik vb. konularda yasaklar getiriyor, seküler veya belli bir dine-mezhebe dayalı devlet eğitimini zorunlu koşuyor, resmi dil dışındaki dilleri kamuda veya eğitimde tanımıyor, sadece bir etnik grubun tarihine referansla ulusal kutlamalar yapıyor, sadece bir dinin bayramlarında resmi tatil düzenliyor ise o devlet bütün vatandaşlarına eşit mesafede durmuyor demektir.

Bu durumlarda devlet genellikle belli bir iyi hayat anlayışını, belli bir etnik grubu, belli bir dini-mezhebi, belli bir ahlak sistemini veya belli bir değer sistemini devletin resmi ideolojisi, anlayışı veya perspektifi haline getirmiş demektir. Devlet böyle yaparak tarafsızlığını yitiriyor belli bir anlayışın veya grubun tarafını tutuyor demektir.

Bir devlet nasıl tarafsızlığını yitirir? Bir devlet vatandaşları arasında eşitliğin söz konusu iki boyutunu gözetmiyor, vatandaşları arasında gayri meşru bir temelde ayrımcılık yapıyor, eşitliği ihlal eden uygulamalarda bulunuyor ise tarafsızlığını yitirmiş ve taraflı hale gelmiş olur.

Bir devlet genellikle vatandaşlarına iki yoldan taraflı davranır: Köstek olmak veya destek olmak.

İlkinde belli bir özelliğe sahip kişiler yasal ve idari düzenlemeler yoluyla çeşitli temel haklardan mahrum bırakılır ve temel özgürlükleri kısıtlanır. Diğerlerinin sahip oldukları hak ve özgürlüklerden mahrum bırakılır. Yasalar, idari düzenlemeler ve uygulamalar belli bir gruptaki insanların aleyhine olacak, onlara dezavantajlı kılacak ve onları cezalandıracak şekilde işler.

Örneğin bir devlet cinsiyet temelinde bir ayrımcılık yapıyor, kadınların meslek sahibi olmasını, oy vermesini, araba kullanmasını veya eğitim almasını yasakladığını düşünelim. Şüphesiz bu tür örnekleri düşünmek için fazla zorlanmayız! Söz konusu devlet erkek cinsini kayıran kadın cinsini cezalandıran bir uygulama yaparak vatandaşları arasında gözetmesi gereken tarafsızlığını yitirmiş olur. Cinsiyet temelinde uygulanan bu tür bir eşitsizlik ile devlet gücü kadın cinsinin aleyhine kullanılmış ve kadınlar çeşitli alanlarda yasak ve cezalarla erkekler karşısında dezavantajlı hale getirilmiş olur.

Türkiye’de, bu gün kaldırılmış olmakla birlikte yakın geçmişte yaşadığımız başörtülü kadınları üniversiteye veya kamuya kabul etmeme şeklindeki uygulama devletin bu tür taraflılığına iyi bir örnektir. Örnekte devlet başı açık ve kapalı kadınlara eşit muamelede bulunmuyordu.

Devletin tarafsızlık ilkesini ihlal ederek vatandaşları arasında taraf tutmasının ikinci yolu ise belli bir özelliğe sahip gruba destek olması ve onlara avantaj sağlaması şeklinde gerçekleşir. Devlet yasalar, finansal destek, kurumsal yapılar, idari düzenlemeler yoluyla belli bir grubun lehinde hareket eder, onları diğer gruplar karşısında kayırır ve avantajlı hale getirir, devlet gücü ve imkanlarını onların hizmetine sunar.

Örneğin bir devlet belli dini-mezhebi devlet dini yapar, o dinin görevlilerine devlet bütçesinden ödeme yapar, o dinin mensuplarına kamu kurumlarında kotalar getirir, bütün resmi tatilleri sadece o dine göre belirler ise belli bir din-mezhep grubunun tarafını tutmuş, o grubu diğerleri karşısında kayırmış olur. Türkiye’de Diyanet İşleri’nin varlığı ve okullarda zorunlu din dersi gibi uygulamalar bu tarafgirliğe örnek teşkil eden durumlardır.

Bir devletin her konuda gerçek anlamda tarafsız olmasının mümkün olup olmadığı veya her konuda tarafsız kalmasının istenir bir durum olup olmadığı meselesinde hararetli tartışmalar vardır. Ancak en azından büyük bir kesim, vatandaşları arasında negatif ayrımcılık yapan bir devletin ahlaken savunulabilir ve meşru bir devlet olamayacağı konusunda hemfikir olacaktır.
*Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü

15.09.2015

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et