Başbakan Erdoğan 17 Aralık’tan bu yana içinde Pensilvanya geçmeyen bir konuşma yapmıyor.
Konu ne olursa olsun, ister bir sanayi tesisi açılışı, ister cumhurbaşkanlığı seçimi, ister uluslararası ilişkiler, ister medya, lafı bir noktada getirip “paralel”e bağlamayı başarıyor.
Köln gezisinde de bu adeti bozmadı:
“Pensilvanya’nın Türkiye’deki gerginliğin neresinde olduğunu soruyorsunuz, Pensilvanya, bu işin tam göbeğinde. Hangi taşı kaldırsan altından o çıkıyor. Bu denli işin içinde. Ama çözeceğiz o işi. Bu işin böyle yürümesi mümkün değil” dedi.
Bence Erdoğan’ın sürekli tekrarladığı bu ajitasyon cümlelerinin artık iç baygınlığı verdiğini görmesi lazım.
Aradan beş ay geçti ve “bu işin böyle yürümesinin mümkün olmadığı” fikrine katılan kitleler dahil, bütün Türkiye artık soyut suçlamalar değil, somut belge, bilgi ve icraat bekliyor: Pensilvanya hangi işlerin göbeğinde? Bu konuda ne biliyorsunuz? Hangi taşın altında ne çıktı? Elinizde ne var? Soruşturmalar, iddianameler ne durumda?
Şimdiye kadar çeşitli gazetelerin manşetten duyurduğu “bombalar”ın önemli bir kısmının fos çıkması, bir kısmı doğru olsa bile o olaylarda da devlet içindeki yapıyla Pensilvanya arasında doğrudan bir ilişkinin net ve güçlü biçimde ortaya konulamamış olması, duyulan tedirginliği artırıyor.
“Takvimimiz var ama açıklayamayız”
Erdoğan’ın, suçlamaların artık somutlaşması ve hukuki bir nitelik kazanması beklentilerine cevap kabilinde söyledikleri de aynı soyutluğu, aynı belirsizliği taşıyor:
“Şu anda süreç içerisinde ne gerekiyorsa arkadaşlarımız bunu yapıyor. Belli bir takvimimiz var ama bu ilan edilecek bir takvim değildir. Çünkü bu, ulusal birliğimizi tehdit eden bir yapılanmadır. Güvenliğimizi tehdit eden yapılanmayı eğer biz çökertmezsek çok ciddi sıkıntı verecektir. Bunlar bütün kurumlara nüfuz etmiş vaziyetteler. Nüfuz ettikleri kurumlarımızda adeta bir virüs gibi devam etmektedir. Bunlar, bilişim teknolojisindeki hacker rolünü oynamaktadırlar. Dolayısıyla da bunları temizlememiz lazım ki ülke o beklediği huzuru yakalayabilsin.”
Söyleyecek yeni bir şey yoksa susmak daha iyidir
Devletin çeşitli kurumlarında otonom bir biçimde faaliyet gösteren illegal bir yapının deşifre edilmesinin kolay bir iş olmadığı anlaşılabilir bir şey. Deşifre edilse bile, bu yapının bazı odaklarla organik ilişkilerinin hukuki geçerliliği olacak biçimde delillerle ortaya konulmasının daha zor olduğu da malum. Hükümetin de, savcıların da bu konuda sıkıntıları olduğunu anlayabiliyoruz.
Ama yine de hem her Allah’ın günü büyük bir tehditle karşı karşıya olduğumuz söylenip hem de“Süreç ne gerektiriyorsa arkadaşlarımız yapıyor; belli bir takvimimiz var ama açıklayamayız” cümleleri ile yetinmemiz beklenmemeli.
Ciddi bir hükümet dedikoduyla idare edemez. Ya bildiklerini ortaya koyar ya da ciddi bir şeyler ortaya koyana kadar susar.
Temcit pilavı gibi aynı lafları tekrarlayıp durarak düşmanlığı diri tutmak ve kitleleri bu düşmana karşı ajite etmeye çalışmak toplumu küçümsemenin bir başka türüdür.
X X X
Unutmadan küçük bir not: Başbakan Erdoğan’ın her lafın başında tekrarladığı “Boğaza bakarak içkilerini yudumlayanlar” ifadesinin, sık sık hatırlattığı “Göbeğini kaşıyanlar”, “Çizgili pijamalarıyla piknik yapanlar” ifadelerinden hiçbir farkı olmadığını, en az onlar kadar aşağılayıcı, kırıcı ve bölücü olduğunu fark etmesi için onu uyaracak hiç mi kimse yok etrafında?
Bu yazı Bugün Gazetesi’nde yayınlanmıştır.