AK Parti’nin en bağnaz muhaliflerinden günlük bir gazetenin pazar günkü manşeti böyleydi.
Olay şuymuş: Milli Eğitim Bakanlığı’nın Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle artık lisedeyken evlenen öğrencilerin kayıtları açık liselere nakledilebilecekmiş. Yürürlükten kaldırılan yönetmelikte ise evlenen öğrencilerin okulla ilişiği tamamen kesiliyormuş.
Gazete bunu AK Parti’nin “gerici”liğinin yeni bir örneği, kız öğrencilerin daha lisedeyken evlenebilmeleri için açtığı bir kapı olarak yorumluyor.
Oysa aynı değişiklik pekâlâ iktidarın kızların okula devam etmelerine verdiği önemin bir kanıtı olarak da yorumlanabilirdi. Öyle ya; bizim yasalarımıza göre gençler 17’yi doldurmuş, 18 yaşına girmişlerse evlenebiliyorlar. (İstisnai hallerde mahkeme kararı ve anne babanın izni ile evlenme yaşı bir yıl öne çekilebiliyor.) Öğrenciler de zaten normal olarak bu yaşta 11 yıllık zorunlu öğretimi bitirmiş oluyorlar. Ama çeşitli sebeplerle bitiremeyen varsa, evlendiler diye onları okuldan atmaktansa, öğrenimlerine açık lisede devam etme imkanını sağlamak daha eğitim dostu bir politika değil mi?
Ama hayır! Onların kafalarındaki şablonlar böyle bir yoruma müsait değil.
30 yıl öncesinin muhafazakâr aile modeli
Bunların kafalarında 30-40 yıl öncesinin muhafazakâr aile modeli var: İlkokuldan sonra kızını okuldan alan ve daha 17’sine varmadan iyi bir kısmet bulup baş göz etmekten başka derdi olmayan bir aile modeli…
Bu şablona göre, Türkiye’deki muhafazakâr aileler kız çocuklarını yasaların ve devletin zoruyla okutuyorlar. Eğer bu zorlamalar olmasa kızlarını tez elden okuldan alıp evlendirecekler; AK Parti de bu kesimlerin siyasi temsilcisi olarak, kızların mümkün olduğu kadar erken evlenebilmesi için gerekli yasal değişiklikleri yapma derdinde…
Oysa bu modelin yerinde yeller esiyor.
Hem muhafazakâr ailelerin hem de onların kızlarının hayat ufku bu kesimin hayal bile edemeyeceği kadar genişlemiş ama onlar farkında değiller. Günümüzde o ailelerin bütün derdi, çocuklarının kendi içine düştükleri “yoksulluk-cahillik-dindarlık” çemberini kırmaları; bu üçlünün bir arada bulunuşunun bir kader olmadığını göstermeleri; bu toplumda saygın bir yer edinebilmeleri; dini kimliklerinden soyunmadan global dünyanın bir ferdi olabilmeleri; bunun için de mümkün olduğu kadar çok ve kaliteli eğitim almaları…
Olgulara bakabilselerdi…
Aslında, kafalarındaki şablonlara saplanıp kalmak yerine biraz olgulara bakabilselerdi, tablonun ne kadar değiştiğini rahatlıkla anlayabileceklerdi.
Örneğin, Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre evlenme yaşının erkeklerde 2001 yılında 25,5 iken 2012 yılında 26,7’ye, kadınlarda ise yine aynı yıllar 22,2 iken 23,5’e yükseldiğini göreceklerdi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın cinsiyete göre okullaşma oranları ile ilgili verilerine bir göz atsalardı, AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında 100 erkek öğrenciye 86 kız öğrenci olan oranın bugün 100 erkek öğrenciye 104 kız öğrenci oranına yükseldiğini de fark edeceklerdi. Ya da ÖSYM’nin 2012-2013 rakamlarına baksalardı, toplam 4 milyon 975 bin üniversite öğrencisinin 2 milyon 268 bininin kız, 2 milyon 706 bininin de erkek olduğunu; yani kızların yükseköğrenimdeki sayısının da erkek öğrencileri yakalamak üzere olduğunu öğreneceklerdi.
Peki bütün bu veriler, “çocuk geline vize çıkarmak için yönetmelik değiştiren bir iktidar”tespitine uyuyor mu?
Aslında boşuna kalem oynattığımı biliyorum. Zira içine düştükleri ideolojik bağnazlık onların bu yazdıklarımı anlamalarını da engelliyor. Kafaları donuyor, gittikçe daha dar görüşlü hale geliyorlar. Gelişimi ve değişimi asla takip etmiyor; hayatı bir zamanlar öğrendikleri birkaç klişe çerçevesinde anlamlandırmaya devam ediyorlar.
Sonuç: Türkiye’nin en okumuş yazmış kesiminin resmen cahilleştiği bir dönem yaşıyoruz.
Bu arada küçük bir not:
Tartışma şu: Lise öğrencisiyken evlenen gençlerin liseden kaydı mı silinsin, yoksa açık liseye nakilleri mi yapılsın?.. Peki üçüncü bir şık yok mu? Lisede örgün öğrenime devam etmeleri gibi mesela… Ben kendi payıma gençlerin o kadar erken evlenmelerini hiç doğru bulmam. Ama eğer ille de evleneceklerse, liseye devam etmelerini neden yasaklıyoruz? Evli bir gencin lisede okumasının ne gibi bir sakıncası var? Biri bana tek bir sebep söylesin!..
Bu yazı Bugün Gazetesi’nde yayınlanmıştır.