Geçen ay gündeme düşen, ama varlığı bazı hükümet üyelerince de inkâr edilen ‘yeni Kürt stratejisi’nin uygulanmaya başladığına ilişkin işaretler var.
Hatırlarsanız, ‘yeni strateji’nin önemli unsurlarından birisi, ‘İmralı ve Kandil muhatap alınmayacak’ ilkesiydi. Ancak bu, ‘başkaları’nın İmralı ve Kandil’le görüşmeler yapmayacağı anlamına gelmiyordu. Bu işi en iyi yapacak isim olarak da Mesud Barzani zikredilmişti.
Geçen hafta Türkiye’ye resmî bir ziyarette bulunan Barzani, PKK’ya yönelik beklenen açıklamalarda bularak ‘yeni strateji’de kendine biçilen rolü oynamaya hazır olduğu izlenimi bıraktı. Acaba öyle mi? Barzani ‘arabuluculuk’ yapmaya hazır mı? Hazır ve istekli olsa bile PKK’yı silah bırakmaya ikna edebilecek gücü var mı?
Barzani elbette sıradan biri değil. Irak’ta Kürt isyanını başlatan ve yıllarca yöneten Molla Mustafa Barzani’nin oğlu. İran’ın kuzeyinde 2. Dünya Savaşı’nın ardından denenen ancak tutunamayan Kürt Mahabad Cumhuriyeti’nin ardından kurulan ‘ilk Kürt devleti’nin Başkanı. Şöyle veya böyle, şunun veya bunun desteğiyle KDP’yi ‘başarı’ya ulaştıran lider.
Bu nitelikleriyle etkisi bütün Kürtler arasında hissedilen bir kişi. PKK yine de Barzani istediği için silah bırakacak bir örgüt değil. Barzani’nin Kürtler arasındaki etki ve nüfuzunu sorunun ‘silahsız çözümü’ yolunda kullanması yine de bir fark yaratabilir. Doğrudan PKK olmasa da Kürt halkı ve siyasal eliti üzerinde yeni bir dinamik oluşturabilir bu türden girişimler.
Aslında ilk bakışta Irak Kürt liderinin böyle bir role yanaşması pek beklenmez. Irak Kürdistan’ı bugün Irak’ın en istikrarlı ve güvenli bölgesi. Ekonomi ilerliyor, siyaset yönetebiliyor. Irak’ın merkezî yönetimi dâhil bütün bölge büyük bir belirsizlik ve kargaşaya doğru giderken Irak Kürdistan’ı oldukça rahat.
Kuşkusuz, topraklarında konuşlanan, kamplar kuran, faaliyetler yapan PKK’nın varlığından rahatsız olanlar var. PKK, Irak Kürtlerinin yumuşak karnı; bu sorun bölgesel yönetimi Türkiye’nin ‘şamar oğlanı’na çevirme potansiyeli taşıyor. Bu sıkıntıdan kurtulmak istiyorlar. Baharla birlikte PKK’nın eylemlerine başlaması durumunda Türkiye’nin baskısını yeniden hissetmeye başlayacaklar. Son dönemde gelişen ekonomik ve diplomatik ilişkilerin yarattığı olumlu hava Irak Kürtleri için değerli.
Dolayısıyla Mesud Barzani’nin geçen hafta Türkiye’de PKK’ya gönderdiği net mesajlara şaşmamak gerek. Irak Kürdistan Yönetimi Başkanı, PKK’yı silah bırakmaya çağırdı, silahla bir yere varılamayacağını söyledi ve PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığına izin vermeyeceklerini ifade etti.
Yine de abartmayalım; kimse Barzani güçleriyle PKK’nın geçmişte bir ara olduğu gibi sıcak bir çatışma içine girmesini beklemesin. PKK’nın bölgedeki faaliyetlerinden rahatsız olduğu kuşkusuz. Türkiye ile ilişkilerini bozan bir PKK’dan da rahatsızlar. Ama bütün bunlar ‘Kürtler arası bir çatışma’yı göze alacak kadar hayati değil. PKK’nın Irak Kürtleri için bir yük haline geldiği doğru, ama Kürt yönetimi bu yükü hâlâ bir süre taşıyabileceği kanısında.
Barzani’nin önceliği ne Türkiye’nin Kürt meselesini çözmek ne de PKK’nın silahsızlandırılması; Irak Kürdistan’ının devletleşmesi temel öncelik. Irak’ın fiilî ve hukukî bir bölünmeye gitmesi durumunda Kürtlerin de tam bağımsızlık ilan edecekleri kuşkusuz. İşte bu noktada Türkiye’yi karşısına almamak adına PKK’nın silahsızlandırılması ve Kürt meselesinin çözümü için bazı girişimlere Barzani destek verebilir. PKK’ya yönelik açıklamaların gerisinde sanırım böyle bir stratejik düşünce var.
Bu çerçevede önümüzdeki aylarda birkaç yıldır beklenen Kürt konferansının Erbil’de toplanması sürpriz olmaz. Oradan da ‘silahlı değil siyasal mücadele’ kararı ile PKK’ya ‘silahını bırak’ çağrısı çıkabilir. Bağımsızlık senaryosu gündeme geldiğinde Türkiye’yi yumuşatmak, direnişin fiilî bir müdahaleye dönüşmesini engellemek adına Mesud Barzani bugün PKK’ya karşı ‘yapıcı bir rol’ oynamaya hazır görünüyor.
Gerisindeki düşünce ne olursa olsun, Barzani’nin bu ‘rolü’ sorunun çözümü için yeni bir ‘fırsat’ oluşturabilir Türkiye için. Bu fırsatın değerlendirilmesi için ise demokratik açılım ruhunun dirilmesi gerek. Açıklanan ‘yeni strateji’nin eksiği de buydu zaten…
Zaman, 24.04.2012