Tabii ki yeni bir anayasa herkese gerek.
Ama herkesten çok CHP’ye, beyaz Türklere, Kemalistlere gerek. Nedenini izah edeceğim. Eminim kendileri de bunun farkında. Benimkisi bir hatırlatma, yüzleşmeye davet.
CHP ve müttefikleri hiçbir serbest seçimi kazanamadılar. Aslında umurlarında da değildi. Evet, halk onları iktidar yapmıyordu, ama devlet iktidarı zaten onlarındı. Devleti kendileri kurmuş, bütün iktidarı da kendilerinde toplamışlardı. Seçimler önceleri birer formaliteydi. Sonradan bu iş ciddiye binip seçimle iktidar el değiştirince 1960’ta askerî darbeyle geri gelmişler, bundan sonra seçimleri kaybetseler dahi iktidarı kaybetmeyecekleri bir ‘vesayet rejimi’ kurmuşlardı.
Yıllar geçti, araya yeni darbeler girdi ve vesayet rejimi daha da güçlendi. Halkın seçtiği siyasal iktidar günlük işlerle meşgul oldu, CHP ise ‘devleti yönetti’. Çünkü CHP yüksek bürokrasiye hâkimdi, yüksek bürokrasi de devlete… Siyaset yol, su, elektrik, iş, aşla meşgul olacak, bunları gerektiği gibi yapamadığı için de halktan ‘dayak yiyecekti’.
Ancak bu düzen 1980’lerde Turgut Özal’la bozulmaya başladı. Piyasa ekonomisi, yükselen yeni orta sınıflar, Anadolu burjuvazisi bir yandan, Türkiye’nin dışa açılımının yarattığı dinamikler öte yandan ‘bürokratik devleti’ ve bu devletin sahibi olan CHP’yi devre dışı bırakmaya başladı. 28 Şubat, vesayeti yırtmaya başlayan siyaseti ve toplumu disiplin altına alma girişimiydi. Olmadı, sivil hayat direndi. AB süreci de bu dirence güç kattı. Rüştünü ispat etmek isteyen kitleler bu defa ‘vesayet rejimiyle’ iş tutan bir ‘merkez sağ’ partiyi değil, AK Parti’yi iktidara getirdi. Buna karşılık ‘bürokratik devlet’in karanlık uzantıları sayısız darbe girişiminde bulundular. Yine de tedrici bir şekilde ‘bürokratik devlet’in kalelerinin birer birer ‘düşmesine’ engel olamadılar. Cumhurbaşkanlığı’nı ‘kaybettiler’ önce, sonra YÖK ve üniversiteleri, yavaş yavaş orduyu ve 12 Eylül referandumuyla da yüksek yargıyı.
Artık ‘bürokratik devlet’ başka ellerde. Bunu iyice anlamış olmalı CHP ve müttefikleri. Cumhuriyet tarihinde ilk defa ‘çırılçıplak’, iktidarsız, güçsüz, ‘devletsiz’ ortadalar. Bırakın tahrik edip muhaliflerini ezmek için kullanacakları bir devlet gücünü, sığınacakları bir devlet katı bile kalmadı.
Şimdi anlıyor musunuz, yeni bir anayasaya neden en çok CHP’nin ve onun müttefiklerinin ihtiyacı olduğunu?
Anayasalar zayıfın, güçsüzün, marjinalin, garibanın tek sığınağıdır. Tam da bu nedenle ‘devlet iktidarı’na, ‘bürokratik oligarşi’ye karşı ‘demokratik, hukukun üstünlüğüne dayanan özgürlükçü bir anayasa’yı hep istedi bu ülkenin demokratları. Şimdi bu kervana bence CHP’liler de katılmalı. Çünkü ‘devlet iktidarı’nı kaybettiler. O iktidar şimdi ‘başkaları’nın elinde ve onlar şimdi demokratik, çoğulcu bir anayasanın korumasına muhtaçlar. İmtiyazsız herkes gibi Kemalistler ve beyaz Türkler de bugün anayasal güvencelere ihtiyaç duyuyorlar.
Bakın, çok açık söyleyeyim; bugün AK Parti için ‘yeni bir anayasa’ çok acil bir mesele değil. Yüzde elli oyla iktidardalar. Bu ülkeyi on yıldır yönetiyorlar. Devlete de hâkim hale geldiler. Devlet otoritesini esas alan 1982 Anayasası AK Parti için bir nimet olarak bile görülebilir. Hele 12 Eylül değişikliklerinden sonra… Eminim, mevcut anayasayla Türkiye’yi rahatlıkla yönetebileceklerini düşünüyorlardır AK Partililer.
O yüzden AK Parti için ‘hava hoş’. Tamam, millete söz verdiler. Millet de bu sözün peşinde ‘sivil ve demokratik bir anayasa’ için talepkâr. Ama AK Parti’nin Meclis çoğunluğu yeni anayasaya yetmiyor. Muhalefet kaçarsa bu işten, AK Parti’yi kimse mesul tutmaz ‘neden yeni anayasa yapmadın’ diye.
Kısaca yeni, çoğulcu, demokratik ve sivil anayasa için muhalefetin ve özellikle de CHP’nin bastırması, AK Parti’yi zorlaması lazım. Bunun için de öncelikle 1982 Anayasası’nın ‘değişmez maddeleri’ gibi konulara takılmayı bıraksınlar.
Ey Kemalistler, beyaz Türkler, CHP’liler! Çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik bir anayasa asıl size lazım. Artık siz de ‘sade birer vatandaş’sınız. Temel haklarınızı ve özgürlüklerinizi güvence altına alacak bir anayasa her vatandaş gibi size de lazım. Benden söylemesi…
Zaman, 18.10.2011