1) Referandumdan “evet” çıkması durumunda rejimin değişeceği iddia ediliyor. Referandumun rejim değişikliğiyle ilişkisi nedir?
Referandumda “evet” çıkması rejimi değiştirmeyecek. Bunu iki boyut üzerinden açıklayabiliriz. Türkiye bir cumhuriyet. Referandumda “evet” çıkması halinde cumhuriyet olmaktan uzaklaşıp monarşiye dönüşmeyecek. Türkiye geliştirmeye çalıştığı bir demokrasiye sahip. Temel siyasi makamlara yarışmacı seçimlerle geliniyor ve gidiliyor. “Evet” çıkması durumunda bu da değişmeyecek. Yani Türkiye’de demokrasi terk edilmeyecek, çok partili siyasetin ve fonksiyonel seçimlerin sona erdiği bir otoriter veya totaliter rejim kurulmayacak. “Evet” çıkması esas itibarıyla hükümet sistemini değiştirecek. “Evet” cari sistemden (aslında sistemsizlikten) çıkılmasını sağlayacak, Cumhurbaşkanlığı sistemi adı verilen sistemin uygulanmasının yolunu açacak.
2) Muhalefetin vurguladığı bir diğer nokta referandumun ardından bir tek adam yönetiminin doğacağı. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bununla yürütmenin tek kişide somutlaşması kastediliyorsa bu doğru. Yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin tek kişinin elinde toplanması kastediliyorsa bu yanlış. Önerilen sistem başkanlık sistemi gibi yürütme yetkisini doğrudan doğruya halk tarafından seçilen bir siyasetçiye veriyor.
Bu, teorisiyle ve pratiğiyle demokraside olmayan ve olmayacak bir şey değil.
3) Sizce “hayır” cephesi ve bilhassa CHP referandum sürecinde nasıl bir siyaset izliyor? Son günlerde özellikle ortaya çıkan korku siyaseti ne anlama geliyor?
CHP “hayır” kampanyasındaki stratejisini korku üzerine kurmuş. “Evet” çıkması durumunda sadece ülkenin siyasi rejiminin değişeceğini söylemiyor, aynı zamanda bütünlüğünün, bekasının da tehlikeye düşeceğini iddia ediyor. Bu iddia doğru ve gerçekçi olmaktan uzak. Üstelik çirkin.
Diğer taraftan, siyasetçilerin umutsuzluk tellalı olmaması lazım. Siyaset insanları karamsarlığa itmek için değil umut vermek için, kilitlemek için değil açmak, çözmek için var.
4) Batılı devletlerin referandum sürecinde takındığı tavrı nasıl yorumlamalı?
Batı blokunda yer alan bir ülke olduğu için Batı ülkelerinin Türkiye’de olan bitenle ilgilenmeleri hatta bu çerçevede bazı temennilerinin olması olağan. Ancak karşılaştığımız tablo çok farklı. Bazı Avrupa ülkeleri alenen, doğrudan ve kaba biçimde Türkiye iç siyasetiyle ilgileniyor, taraf oluyor. Bu yanlış. Var güçleriyle “hayır” kampanyası yürütüyorlar. Yarın “evet” çıkarsa aleyhine çalıştıkları siyasi kadrolarla ilişkilerini, işbirliklerini hangi yüzle ve nasıl sürdürecekler? Batılı ülkelerin bu tavrı bence amaçlarının tam tersi bir sonuca katkıda bulunacak. Seçmenlerin kuşkulanmasına ve “evet” şıkkına daha fazla yönelmesine yol açacak.
5) Referandumda oylanacak değişiklikler Türkiye demokrasisi için ne anlam ifade ediyor?
Türkiye yeni bir hükümet sistemini deneyecek. Bu, tüm siyasi sistemin işleyişi ve siyasal kültürümüz üzerinde etkiler yapacak. Ülke bazı bakımlardan daha demokratik hale gelecek. Kuvvetler ayrılığı tipik bir başkanlık sistemindeki ölçüsünde olmasa dahi güçlenecek. Yargının demokratik meşruiyeti artacak. Yargıya toplumun eli daha fazla değiyor olacak.
6) Özellikle milletvekili olma yaşının 18’e düşürülmesi ve milletvekili sayısının 600’e çıkarılması çok tartışılıyor. Bu maddeler hakkındaki yorumunuz nedir?
Her ikisi de demokratikleştirici adımlardır. Seçilme yaşını ne kadar aşağı çekerseniz siyasal sisteme katılım yoluyla etkide bulunacak insanların sayısı da o kadar artar. Bu, demokratikleşmeye tekabül eder.
Benzer bir yorum milletvekili sayısının çoğaltılması için de yapılabilir. Nüfus aynıyken milletvekili sayısı artırılınca milletvekili başına düşen seçmen sayısı azalır. Bu da demokratik temsili kuvvetlendirir.
7) Fesih mekanizması ile seçimlerin yenilenmesi arasındaki fark nedir?
Fesih kavramının yanlış kullanıldığı açık. Fesih değil tek taraflı bir işlemle iki seçimin birlikte yenilenmesi söz konusu. Bu tarafların hareket alanını daraltıyor. Fesih klasik anlamda tek taraflı olabilir. Konumuzda bir organın, mesela yürütmenin, diğer bir organı, yani Meclisi, feshetmiş olması için kendi varlığının fesih işleminden sonra da devam etmesi lazım. Oysa öneride bu yok. Yürütme veya yasama birbirini feshedemiyor, yani tek taraflı olarak dağıtamıyor, ortadan kaldıramıyor. Biri diğerini ortadan kaldırmak isterse kendi varlığından da vazgeçmesi ve birlikte yeni bir seçime gitmeyi göze alması gerekiyor. Üstelik bu bakımdan Meclis daha avantajlı, çünkü Cumhurbaşkanına süre tahdidi konulmuşken milletvekilliğinde süre tahdidi bulunmuyor. İşte bunun kötüye kullanılarak Cumhurbaşkanının ikinci dönemimin kadük edilmesini önlemek için istisnai bir durum olarak Cumhurbaşkanına üçüncü defa seçime girme yolu açılıyor. Ama dediğim gibi bu çok ender gerçekleşebilecek bir şey.
8) Fesih meselesinin bu kadar gündemde tutulmasının nedenleri nedir?
Tek adam rejimi yaratılmakta olduğu algısı yaratmak ve/veya bazı çevrelerde zaten var olan bu yöndeki algıyı kuvvetlendirmek. Sanki Cumhurbaşkanı kendi konumuna bir zarar gelmeksizin, istediği zaman, durup dururken, keyfine göre Meclisi feshedebilirmiş havası oluşturmaya çalışıyorlar. Başka bir şekilde söylersek, bazı “hayır”cılar, fesih kavramının iticiliğinden yararlanarak ve düzenlemenin muhtevasını saklayarak kara propaganda yapıyorlar, toplumu aldatıyorlar.