Türk Vicdan Politikası

Uluslararası ilişkiler, ilkelerin olmadığı bir alan. Tarih boyunca düşünürlerin çoğu bu alana ilişkin ilkeler tespit etmeye çalışsa da bu pek mümkün olmadı. Bu yüzden de bu düşünürler uluslararası ilişkiler teorisinin “idealistleri” olarak tanınırlar.

Son 10-15 yıl bize, uluslararası ilişkiler açısından hâkim olan yegâne paradigmanın realizm olduğunu ve esasen var olanın, devletler ve çıkarları olduğunu daha net gösterdi.

Bu son dönem, dünya düzeni bakımından adeta bir turnusol kâğıdı gibi işlev gördü. Dünya, uluslararası alanda iddiası olan devlet ve yapıların ilkesel değil de tamamen çıkarlarıyla hareket ettiğine tanık oldu. Örneğin, ABD’nin dış politikasındaki esas derdinin ikinci ve üçüncü dünya ülkelerine demokrasi götürmek olmadığı şüphe götürmez bir şekilde görüldü. AB’nin dünyaya pazarlamasını yaptığı “hak ve özgürlükler” gibi kavramların, dış politikasında hiçbir anlamının olmadığı açık bir şekilde anlaşıldı.

Bu son dönemin şartları Türkiye için de geçerliydi. Türkiye, yaklaşık son on yıllık zaman diliminde, uluslararası ilişkilerde ilkelerin hiçbir anlam ifade etmediği; diğer bir deyişle, tarihte uluslararası ilişkilerin en ilkesiz olduğu dönemde dış politika üretmeye çalıştı. Bu politikasını çıkarlardan çok ilkelere dayandırmaya, stratejilerden çok vicdanı esas alarak yapmaya çalıştı.

Başından beri bu politikayı eleştiren kesimin ve şimdi bu kesime yeni dahil olan kesimlerin eleştirdiği gibi, bu vizyon yanlış mıydı?

Örneğin, İsrail’e, çocukları, sivilleri öldürdüğü, abluka altında insanları aç bıraktığı için itiraz etmek…

Ya da Mısır’da demokratik yollarla seçilmiş meşru hükümete darbe yaptığı için cuntaya karşı tavır almak…

Esad rejimi halkını katlederken, onu durdurmaya çalışmak…

Onu durdurması için uğraşıp sonrasında ABD’yle ilişkilerini zora sokmak…

Esad rejimine destek oluyor, onu cesaretlendiriyor diye Rusya’yla takışmak…

Binlerce mülteciyi ölüme terk etmekten hicap bile duymayan AB’ye “iki yüzlüğünü” söylemek…

Yardıma ihtiyaç duyan Afrika ülkelerine yatırım yapmak…

Bütün bunlara baktığımda ben yanlış bir vizyon görmüyorum. Hatta, uluslararası ilişkilerin ciddi bir kaos yaşadığı bu dönemde ilkelere dayanan bu politikanın tarihe geçeceğini düşünüyorum.

Bu vizyon, Türk dış politikası açısından tektir. Türkiye, tarihinde ilk defa bağımsız bir dış politika izledi ve izlediği bu politika ilkelere ve vicdana dayandığı için çok önemli.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et