CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir süre önce yaptığı bir konuşmada şunları söyledi:
“Dördüncü Büyük Devrim, özgürlük ve demokrasi devrimidir. Bu devrim; Türkiye’nin tarihsel sorunlarına çözüm üretecek, siyaset kurumuna değer katacak, yurttaşlarımızı din, dil, etnik, mezhepsel ayrım, ötekileştirme ve dışlamalardan kurtaracak, ekonomide üretimi ve eşit bölüşümü esas alacak bir nitelik taşımaktadır. 21’inci yüzyılda toplumsal barışı tesis etmiş, komşularıyla uzlaşmış, şiddeti gündeminden çıkarmış, her alanda eşit bir yaşamı inşa etmiş Türkiye, CHP’nin gelecek tasarımıdır. Neo-liberal modelin ve tahakkümün insanı ve doğayı sömürge alanı haline getiren saldırısına karşı sosyal demokrasinin tarihsel karşı çıkışı zorunludur ve bunu yapacak tek güç CHP’dir.” Bu sözlerde birçok doğru var.
Özgürlük ve demokrasi -demokrasi konusunda biraz daha ihtiyatlı olmak şartıyla- insanlık tarihindeki en büyük devrim. Bastiat’nın dediği gibi, özgürlük toplumsal problemlerin en kolay ve en ucuz çözüm yolu. Ne yazık ki insanlar çoğu zaman bunun farkına var(a)mıyor. Özgürlükleri sınırlamanın problem çözmeye yarayacağını zannediyor. Bu yüzden çok daha kolayca çözülebilecek problemler karmaşıklaşıyor, içinden çıkılmaz hâle geliyor. CHP’nin özgürlüğe sahip çıkması ama bunu lafta bırakmayıp herkes için genel bir hak olarak açılım ve sonuçlarına bakmaksızın savunması ülkemizde özgürlüğün temellerini kuvvetlendirir. Hiçbir bireyin ve hiçbir toplum kesiminin ötekileştirilmemesi ve dışlanmaması da hayatî önemde. İnsanlar doğuştan gelen ve/veya sonradan kazandıkları özelliklerinden dolayı birbirlerinden üstün veya aşağı değil.
İnsanlar arasındaki dil, din, etnisite farklılıkları onların eşit vatandaşlık statüsünden yararlanmasını engelleyemez. Kimse dilinden, dininden, etnisitesinden dolayı dışlanamaz ve yabancılaştırılamaz.
Mamafih, bunları söylemek bunla – ra uygun politikaların geliştirileceğini ve uygulanacağını garanti etmiyor. Bu bakımdan her siyasî çizginin yanlışları ve hataları var. Şurası kesin ki CHP hata sayısında ve türünde siyasî partiler arasında en başta gelmekte. CHP tarihi özgürlük ve demokrasi karşıtı tavır ve icraatlara rastlamanın ender olmadığı bir süreç. Bu yüzden CHP’nin uygarlığın temel değerlerine yaklaşması ve yakınlaşması önemli ve yararlı.
Kılıçdaroğlu’nun ekonomik hayatla ilgili sözleri ve şeytanlaştırılmış bir neo-liberalizme çatması fazla anlam taşımıyor. CHP’nin bu tür anlamsız sözler sarf etmek yerine ilmî ve tarihi bilgilere ve tecrübelere kulak vermesi daha yerinde olur. Bir ülkenin ekonomik bakımdan gelişmesi devlet müdahalelerinin artmasına değil piyasa ekonomisinin uygulanma alanının genişlemesine bağlı. CHP’nin bunu reddetmesi çağın dışına düşmesi sonucunu verir. Bu yüzden, CHP popüler önyargılara teslim olmak yerine bir zamanlar içinde bocaladığı fakirlikten kurtularak zenginleşmiş ülkelerin tecrübesine, tarihine bakmalı.
Zenginleşen her ülkenin bunu serbest piyasa ekonomisi üzerinden başardığını ve zenginleşen bir ülkede toplumsal problemlerin çözümüne daha fazla kaynak ayrılabileceğini görmeli. CHP geleneğinden gelen biri de – ğilim. Buna rağmen, CHP’nin önemli bir parti olduğunun farkındayım.
CHP hem ana muhalefet partisi hem de hatalarıyla ve sevaplarıyla kuvvetli bir geleneğe sahip. Toplumun umutlarının canlı tutulması, iktidarın denetlenmesi ve zor zamanlarda iktidara destek sağlanması ve enerji verilmesi sağlam yapılı ve uygarlıkla uyuşan fikirlere dayalı bir programı ve siyaseti olan muhalefet partilerine bağlı. CHP bu istikamette geliştikçe Türkiye’nin daha iyi bir ülke olma şansı da artacaktır.