CHP İstanbul İl Başkanı C. Kaftancıoğlu, iktidarın “erken seçimle veya başka bir şekilde” gideceğini söyledi. Bu söz, doğal olarak, siyasette darbe tartışmalarının patlamasına sebep oldu. AK Parti ve MHP cenahı bu sözün darbecilik işareti olduğunu söylerken CHP darbenin kastedilmediği cevabını verdi.
Açık ki Kaftancıoğlu iktidarın “gitmesini” istiyor. Bu muhalefet için gayet doğal ve meşru bir talep. Muhalefet elbette iktidarın değişmesini, mevcut iktidarın gitmesini ve kendisinin iktidar olmasını isteyecektir, yoksa varlığının bir anlamı ve fonksiyonu kalmaz. Ancak, meşru bir talebin meşru metotlara dayanması gerekir. Gayri meşru bir araca dayanmak meşru amacı da gayri meşrulaştırır. Ne yazık ki, Kaftancıoğlu’nun sözlerinde bu bakımdan rahatsız edici bir yön var.
Kaftancıoğlu tartışılan konuşmasında seçimden bahsediyor ama bu bir erken seçim. Oysa şu anda yakında erken seçim olacağına dair bir işaret yok. Yeni hükümet sisteminde eskisinden farklı olarak seçimin ne zaman yapılacağı belli. Olağan şartlar altında yeni seçim 2023’te. Bir erken seçim büyük ölçüde cumhurbaşkanının kararıyla gerçekleşebilir. Cumhurbaşkanı meclisi feshedebilir ve milletvekili seçimleri yenilenirken kendisi de halkın takdirine başvurmayı tercih edebilir. Ancak, cumhurbaşkanı konu açıldığında hep seçimin zamanında olacağını söylüyor. Dolayısıyla erken seçim ihtimâli şu anda yok denecek kadar az. Kaftancıoğlu, gazeteci Ahmet Hakan’a gönderdiği açıklamada öne sürdüğü gibi, “başka bir yol” ile zamanında seçimi kastettiyse bunu “başka bir yol” diyerek değil “erken seçim veya zamanında seçim ” diyerek ifade etmeliydi. Ağızdan çıkan sözler insanı bağlar. Diğer insanlar sözün kendisine bakar, sözü sarf edenin niyetine bakmaz ve bakamaz. Bu durumda Kaftancıoğlu’nu en azından üslup hatası yaptığını kabul etmesi gerekir.
Kaftancıoğlu’nun konuşmasında erken seçim ile “başka bir yol”un zıtlaştırılması söz konusu. Dolayısıyla başka bir yolun olağan (zamanında) seçim anlamına geldiğini kabul etmek zor. Bu durumda “başka bir yolla ifadesi” nasıl yorumlanabilir?
Önce şunun altını çizelim: Kaftancıoğlu iktidarın başka, yani seçim dışı bir yolla da olsa gitmesinden memnuniyet duyacağını açık ediyor. Bir darbeler ülkesinde bu yaklaşımın nasıl yorumlanacağı belli. Mahut sözde yansıyan tutum Kaftancıoğlu’nun iktidar mücadelesinde demokratik yollara ve süreçlere bağlılığı konusunda şüphe uyandırıyor.
Öyleyse “başka bir yol “seçim dışı bir yol olmalı. Nasıl bir yol? Akla üç şık geliyor. İlki, Türkiye’nin alışık olduğu üzere, darbe. İkincisi, (Allah korusun) cumhurbaşkanına bir suikast düzenlenmesi. Bu da iki yolla olabilir: Zehirleme veya silahla vurma. Üçüncüsü ise cumhurbaşkanının meselâ ülkeyi idare edemez hâle getirilmek suretiyle istifaya zorlanması, görevden çekilmeye mecbur bırakılması. Gezi isyanlarının bazı muhalif kesimlerde bu yönde umutlar doğurduğunu biliyoruz. Kaftancıoğlu’nun sözlerinin muhtemel açılımı, görebildiğim kadarıyla, bunlar olabilir.
Demokrasi seçimli bir siyaset oyunudur. Temel kuralı iktidara seçimle gelmek ve iktidardan seçimle gitmektir. Oyuna katılan herkes (yani siyasî partiler) bu kuralları kabul ettiğini ve onlara uyacağını beyan etmiş, buna dair söz vermiş olur. İktidar seçimle gelmeyi kabul ettiği gibi seçimle gitmeye de razı olmalıdır. Muhalefet de seçimle gelenin meşruluğunu kabul etmeli ve iktidarı değiştirmede seçim dışı yollara başvurmayacağını beyan etmeli veya bu tür yolları dolaylı da olsa onaylar bir pozisyon almamalıdır.
Kaftancıoğlu’nun bu sözleri ve zaman zaman başka CHP mensuplarından ve sözcülerinden çıkan benzer açıklamalar darbeci zihniyetin CHP’de hâlâ yaşamakta olduğu yolunda yorumlara yol açıyor. Bu endişe verici bir durum. CHP bir şekilde geniş toplum katmanları tarafından darbelerle ve darbecilikle ilişkilendirilen bir parti. Bu yüzden, demokratik usul kurallarına sadık olma ve bu sadakati açıkça sergileme hususunda diğer partilerden daha fazla hassasiyet göstermesi gerekir ve beklenir. Diğer taraftan, CHP sözcülerinin, bu olayda Kaftancıoğlu’nun, demokrasi dışı yollar ifade eden bu tür açıklamalarına diğer partilerden veya vatandaşlardan gelen sert tepkilerden alınması ve onlardan şikâyetçi olması da anlamsız. Bir kere, süreci başlatan kendileri. İkincisi, bu tür gayri meşru yolların kullanılmasına adeta çağrı yapan sözlere sert ve fiilen direnileceğini açıklayan tepkiler gösterilmesi gayri meşru yollara başvurulmasının bir maliyeti olduğunu hatırlatır ve buna niyeti olanları bir nebze de olsa caydırır.
Rakibinin iktidardan demokrasi dışı yollarla gönderilmesini isteyen, bu tür teşebbüslerde yer alan, onlara destek veren veya onlara karşı sessiz kalan bir parti hem demokratik meşruiyetini kaybeder hem de ileride iktidara geldiği takdirde kendisine de aynısının yapılmasının haklı ve meşru olduğu fikrine katkıda bulunur. Bu da bir bütün olarak demokrasiye zarar verir. Demokrasiyi korumak sadece iktidarın görevi değildir, muhalefetin de görevidir. Bunun en önemli gereği ise usul kurallarına hem sözde hem de fiiliyatta titizlikle uymaktır. CHP’nin bu noktada daha dikkatli olması, demokrasimizin en acil ihtiyaçları arasında…