Kim Seçilirse Seçilsin, Temiz Seçim Kazansın!

Seçim tarihi yaklaştıkça mahallî seçimler genel seçim havasına büründürülüyor. Özellikle büyük şehirlerin adayları, seçmenlere, olağan şartlarda merkezî hükümete (şimdi Cumhurbaşkanlığına) talip olan adaylardan-partilerden beklenecek bir dizi vaatte bulunuyor.

Partilerin ve adayların heyecanını anlıyorum. Onlar için seçim en önemli vaka. Her biri bir şekilde bir şeyler kazanmak için yola çıkıyor ve kendine göre umutlar besliyor. Ancak, her zaman itidalli ve makul olmaya çalışmakta fayda var.

Yıllardır demokrasinin temeli olarak usul kurallarının önemine ve değerine  işaret etmeye çalışmaktayım. Çoğu zaman aldığım tavır içerikle değil kurallarla ilgili. Demokrasinin en temel usul kuralı ise belli kamusal makamlara hür, âdil ve yarışmacı seçimlerle gelmek ve o makamlardan yine bu nitelikte seçimlerle gitmek (alınmak).

Türk demokrasisi kusursuz olmaktan uzak. Her ne kadar hiçbir demokrasi kusursuz olma vasfına sahip değilse de arzuya şayan olan kusurların olabildiğince azaltılması. Türk demokrasisi dalgalı bir kusurlar haritasına sahip. İnişli çıkışlı. Teknik terimlerle, demokrasimiz liberal demokrasi ile illiberal demokrasi arasında salınıyor.

Türk demokrasisinin kusurları ne olursa olsun, en büyük başarımız periyodik, hür, âdil seçimler yapabilmemiz. Daha önce de defalarca yazdım, Türkiye seçim yapmada dünyanın en başarılı ülkeleri arasında. Bu, siyasî çizgimiz ne olursa olsun, hepimizin en kıymetli ortak demokratik varlığı. Bu varlığı kaybedersek sadece demokrasiyi değil -adlarını saymayı bile mahzurlu gördüğüm- başka birçok şeyi de kaybederiz. Bu yüzden, hür ve âdil seçim kurumuna gözümüz gibi bakmalıyız.

Son yıllarda her seçim öncesinde seçimlerde hile yapılacağı yolunda iddialar ortaya çıkıyor. Kaynaklarının genellikle daha önce çok seçim kaybetmiş partiler olması bu iddiaların güvenilirliğini azaltıyor. Ayrıca pratik de hile iddialarını önemli ölçüde yalanlıyor. Meselâ İzmir, Diyarbakır gibi iktidarın kazanmayı çok isteyeceği yerlerde hem milletvekilliği hem belediye başkanlığı seçimlerinde muhalefet partileri başarılı oluyor.

31 Mart seçimleri öncesinde de çeşitli şayialar ve iddialar yayılmaya başladı. Biz iyi niyetli davranıp bunlara şikâyetler diyelim. Başlıca şikâyetler seçmen taşınması ve ikamet edilmeyen yerlerde kayıtlı seçmenlerin bulunması. Seçmen taşımada en önemli etken, muhtarlığın eskisinden daha değerli hâle gelmiş olması ve küçük yerlerin, belediye imkânlarını kaybetmemek için, hemşerilerini ilçelere davet etmesi. Bence bu o kadar mühim değil. Ama mesken olmayan yerlerde seçmen kayıtlarının çıkması çok rahatsız edici. YSK bu iddiaların asılsız olduğu yolunda bir açıklama yaptı. Ama iddia sahiplerinin bu açıklamayla tatmin olduğunu zannetmiyorum. Bence YSK iddialara daha ciddî eğilmeli. Parti gözlemcilerinin de bulunacağı heyetlerce kapsamlı inceleme raporları hazırlanmalı ve bu raporlar kamuya açıklanmalı.

Bir diğer tartışma konusu AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım’ın TBMM Başkanlığından istifa etmesinin gerekip gerekmediği. Bu konuda Anayasa’da yeterince açık bir hüküm yok. Meclis Başkanının adı zikredilerek yapılan bir düzenleme olmadığı için durum tartışmaya açık. Ancak, bana sorarsanız, açık hüküm bulunmamasına rağmen, centilmenlik kuralları gereği ve âdil seçimin hatırı için, Yıldırım’ın istifa etmesi yerinde olur. Böylece müstakbel haksızlık iddialarının zemini de ortadan kalkar. Yıldırım çapında ve onun kadar tecrübeli bir siyasetçinin Meclis Başkanlığı makamını elinde tutmak için tartışma yaratacak bir çaba içine gireceğini zannetmiyorum.  Zaten son haberler Yıldırım’ın istifa etmeyi düşündüğü yolunda. Adaylıklar resmileştikten sonra, yani Mart başında, Yıldırım’ın istifa edeceği söyleniyor.

Seçim güvenliğini sağlamaya yönelik bir diğer öneri, sahte oy kullanımını önlemek için,  parmak boyası kullanılması. Bu, mükerrer oy kullanmayı önlemede işe yarayabilir. İçişleri Bakanı Soylu mürekkep kullanılması talebini  ‘gericilik’ olarak nitelendirdi. Ben buna pek anlam veremedim. Seçimin temiz ve itibarlı olması, kullanılan yönetin eski olmasından veya seçmenlerin bir parmağının birkaç gün boyalı kalmasından daha önemli.  Gerekirse bu yola da başvurarak usulsüzlük ve sahtekârlık iddialarının önüne geçilmeli

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun temiz seçimler ve seçim kurumunun itibarının korunmasıyla ilgili görüşlerine tamamen katılıyorum. Bu hamlesi için kendisini ve TBB’yi tebrik ediyorum. Bu tür sivil seslerin çoğalması, mutlaka, güvenilir seçimler yapılmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Kim seçilirse seçilsin, temiz ve güvenilir seçimler kazansın! Türkiye demokrasisi kazansın! Hepimiz kazanalım!

Yeniyüzyıl, 26 Ocak 2019

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et