CHP’deki saflaşma ve hizipleşme, kendini türban karşısında aldığı tavırla ortaya koyuyor. CHP’nin değişim ve demokratikleşme hareketinin alamet-i farikasını ve başlangıç işaretini türban, hatta çarşaf konusunda yaptığı açılım teşkil ediyor.
Açılım, 2009’daki mahalli idareler seçimlerinde İstanbul’da zamanın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, İstanbul Büyükşehir adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’in çarşaflı hanımları CHP’ye üye kaydetmeleri ve rozet takmalarıyla başlamıştı. Referandum sürecinde yeni Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türbanı biz çözeriz.” çıkışıyla CHP’nin yenileşme, değişim ve demokratikleşme çalışmalarının aynı dönemde ifade edilmesi, türbana CHP’deki değişimin başarısı ve samimiyeti hususunda bir simge ve sınav keyfiyeti kazandırdı.
Bu keyfiyet, CHP içindeki değişime karşı çıkanların türban üzerinden CHP’deki değişime ve Kılıçdaroğlu’na muhalefet etmelerini mümkün hale getirdi. Esasen Kılıçdaroğlu’nun türban açılımı, partinin yetkili kurullarında tartışılmış ve ideolojik bir yenilenmeyi ifade eden bir değişim değildi. Bu hususu, kariyerlerini türban düşmanlığıyla yapan CHP’li bazı kadın milletvekilleri dile getirmişti. Zaten 2009 mahalli idareler seçimlerinde de referandum çalışmalarında da CHP otobüslerinde “Kara çarşaf yakışmıyor kullara” türküsünün çalması ve türbanı rahibe örtülerine benzeten afişler , CHP söyleminin ve dilinin değişmesindeki güçlüğü işaret ediyordu.
Türban meselesinde Kılıçdaroğlu’nun ‘çözeriz’ çıkışından sonra, ‘nasıl’ sorusuna verdiği ‘Bilim kurulumuz çalışıyor, yakında açıklarız’ cevabı gözlerin bilim kuruluna dönmesine yol açmıştı. Bilim kurulunun modacılarla kurduğu temas ve daha sonra hanım saçlarının bir kısmının göründüğü İran veya Pakistan modellerini önermesi, CHP’deki değişimin sınırlarını ve ufkunu çiziyordu. Nitekim daha sonra konu, YÖK, dokunulmazlık ve seçim barajlarının indirilmesiyle ilişkilendirildi. Kılıçdaroğlu, “AKP ilköğretim ve kamuda gerekli güvenceleri sağlasın, üniversiteler için türbanda yol bulmaya hazırız.” diyerek türban özgürlüğünün sadece üniversite çerçevesinde ele alınabileceğini kaydetti. Bu sınırlama çabasına rağmen, türban bahsinde CHP’nin Baykal dönemine göre farklı bir yerde durduğu açık. Ancak CHP’nin bürokratik karakteri ve ideolojisi, farklılığın ne derece demokratikleşmeye yönelen bir ideolojik yeniden yapılanmanın ne ölçüde salt seçimlere yönelik bir taktik hamlenin ürünü olduğunun anlaşılmasını zorlaştırıyor.
Türban, bu muğlaklığın aşılması bakımından da simgesel önemde. CHP ve Kılıçdaroğlu, ‘türban meselesini biz çözeriz’ sözleriyle kendilerinin ortaya attığı bu konuda samimiyet ve irade bakımından sınanacak. Cumhurbaşkanı’nın 29 Ekim Cumhuriyet resepsiyonunda eşli davet sistemine dönmesiyle de CHP ve Kılıçdaroğlu, yeniden türbanla ilgili bir karar vermek zorunda. CHP Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi’nin, “Başsavcı Yalçınkaya’nın görüşünü ben TBMM’ye müdahale olarak değerlendirmiyorum, sadece bir uyarı görevi yapıyor.” sözleri, değişim ve türban açılımı bakımından pek umut vaat etmiyordu.
CHP’de yaklaşık 20 yıl süren Deniz Baykal’ın otoriter liderliğinden sonra Kılıçdaroğlu’nun ani ve hazırlıksız liderliği, siyasi sistemin değiştiği bir dönemde partinin kadro, ideoloji ve zihniyet itibarıyla yenilenmesi gibi çok güç bir sorunla karşı karşıya kaldı. Baykal giderse her şey yoluna girer, Kılıçdaroğlu rüzgârıyla seçimde ciddi bir başarı yakalanabilir kolaycılığı çok kısa sürede gerçekler karşısında iflas etti. Buna rağmen Baykal’ın tasfiyesinin, CHP havzasında bir kıpırdama ve arayışın önünü açtığı görülebiliyor. Ancak bu kıpırdanma ve arayışın, CHP’yi değiştirmeye yetip yetmeyeceği tartışmalıdır. Kılıçdaroğlu’nun en azından eskiden farkını gösterebilmek ve inandırıcı bir liderlik sergileyebilmek için sembolik değişikliklere ve başarılara ihtiyacı var. Bu bakımdan da türban, Kılıçdaroğlu için en kullanışlı siyasi simge olarak anlam taşıyor. Üniversitelerdeki türban yasağının kalkması ve Cumhuriyet resepsiyonu, Kılıçdaroğlu’na bu imkânı hâlâ veriyor. Hannibal’in iddialı, “Ya bir yol buluruz ya bir yol yaparız” sözünü CHP ve liderliği için kullanan Kılıçdaroğlu’na, çözüme ve Çankaya’ya bir yol bulamazsa, üç vakte kadar yol görünebilir.
Zaman, 25.10.2010