31 Mart Seçiminin Sonuçları ve Mesajları

Son zamanların en ilginç seçimlerinden birini gerçekleştirdik. 31 Mart seçimleri her bakımdan dikkat çekici oldu. Türkiye siyasetinin hem istikameti hem de güçlü ve zayıf yanları hakkında mesajlar verdi.

Seçmene şapka çıkartalım

Seçimlerin en dikkat çekici yanı seçmen bilgeliğinin sergilenmesi oldu. Seçmenlerin bilgeliğine daha önce de birkaç yazıda işaret etmiştim. James Surowiecki’nin Kitlelerin Bilgeliği kitabındaki tespitleri bir kere daha doğrulandı. Surowiecki serbest pazarda ve demokratik seçimlerde kitlelerin ortalama kararının o toplumun en bilge kişilerinin vereceği kararlardan daha isabetli olduğunu söylüyor. Türkiye seçmeni kesinlikle bu tespite uyuyor ve her seçimde bu tezi doğruluyor. Bu sefer de öyle oldu. En kuvvetli aklın bile hesaplayamayacağı, akıl edemeyeceği inceliklerle her partiye mesajlar verdi, dengeler kurdu, görevler dağıttı ve setler çekti. Yani, bana göre, Türkiye için en iyi olanı yaptı.

Adil seçim en önemli demokratik varlığımız

Tekrar tekrar altını çizmekten usanmayacağım. Türkiye demokrasisinin birçok zayıf, kusurlu tarafı var. Ama bu mazoşist olmamızı gerektirmiyor. Güçlü yanlarımız da mevcut. Âdil ve özgür seçimler yapabilme bunların en başında geliyor. Bu bakımdan da elbette zaman zaman çeşitli sıkıntılar yaşanıyor ama topluca bakıldığında Türkiye seçim yapmada dünyanın en iyileri arasında. Bu seçim de demokratik başarı hanemize yazıldı. Ölümlü iki vaka çok üzücüydü. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Hukuk sistemimizin de bu cinayetleri işleyenleri en ağır şekilde cezalandırmasın temenni ederim. Ayrıca, AA’nın gece yarısı İstanbul’a ait verileri duyurmayı bırakması da utanç vericiydi. Bu topluma ve demokrasiye arkadan hançer saplama gibi oldu. Bunun müsebbipleri de mutlaka bir idarî yaptırımla karşılaşmalı. Ve de seçimlerde haber toplamada ve yaymada AA tekeline son verilmeli. Bu tür yasaklar anlamsız ve zararlı. Kamuoyu araştırma kuruluşlarına MHP’nin teklif ettiği türden sınırlamalar getirilmesi de gereksiz. Seçmen aklı fikri olmayan, kolayca manipüle edilebilecek bir varlık değil. Kimse kimseye karşı davet edilmemiş bir paternalist koruyuculuk havasına girmemeli. Sonuç olarak, ölümlü vakalara rağmen seçimler gayet olgun bir havada ve huzur içinde yapıldı.  Bundan sonra da böyle olmalı.

Seçim hilesi iddiaları çöktü

CHP AK Parti’ye karşı yıllardır seçim kaybetmekteydi. Ama CHP zihniyeti bunu devamlı seçim hilelerine bağlamaktaydı. Sanırım tek parti dönemindeki kendi hileciliği CHP’nin bilinçaltına sinmiş. Kendisinin kazanamadığı her seçimde bir hile olduğunu iddia ediyor. Böylece hem kendini rahatlatıyor hem de karşı tarafı suçluyor. 31 Mart hile iddialarının boş olduğunu kanıtladı. CHP iki büyük şehirdeki AK Parti hâkimiyetini oylarla yıkabildiğine göre önceki seçimlerde hile olduğu inancı da hurafeden ibaret.

Demokrasi kazandı

Seçimlerin en büyük galibi demokrasimiz. Demokrasi siyasal iktidarın seçimle belirtilen rızaya dayanması ve siyasal iktidar alanlarının dağıtılması ise bu seçim bunu en iyi şekilde gerçekleştirdi. Yani demokrasi kazandı. Ama demokrasi CHP üç büyük şehrin belediye başkanlığını kazandığı için kazanmadı; bunu mümkün kıldığı için kazandı. Aksini iddia etmek Mİ dışındaki partilere oy veren kitlelerin demokrasiye inanmadığını iddia etmektir ki bu saçmalığın daniskası olur. Türkiye demokrasisi rüştünü bir kere daha ispatladı. Bu ülkede genel ve mahallî siyasi iktidarın seçimlerle değişmesi mümkün. Demokrasiyi kıymetli kılan da birlerinin seçilmesini mümkün kılması değil birilerinin değiştirilmesini mümkün kılması.

Seçmenler her partiye ilginç mesajlar verdi. Bunlar üzerinde biraz duralım.

AK Parti’ye: Daha dikkatli ol ve daha iyi çalış

AK Parti’nin olağan şartlar altında iktidar yorgunu ve iktidar yozlaşması yaşıyor olması beklenir. Bunların belli ölçüde yaşandığı aşikâr. Seçimler bu gerçeği iyice açığa çıkardı. Genel idarede 17 yıldır ve bazı  mahalli idare birimlerinde 25 yıldır iktidarda olan bir partide sorunlar yaşanmaması imkânsız. AK Parti küskünleri yozlaşmadan, adaletten uzaklaşmadan, demokratik standartlara özensizlikten şikâyetçi. Bunların bir kısmını kişisel hayal kırklıklarına kamusal nitelik kazandırılması olduğunu düşünsek bile gönlü AK Parti’de olmakla beraber bazı icraatlardan rahatsızlık duyan AK Partililerin olduğu kesin. Seçim sonuçları bu kesime kulak verilmesinin yerinde olacağını gösteriyor.

AK Parti bu seçim kampanyasında beka meselesini merkeze aldı. Bu yaklaşımın hem tuttuğu hem de tutmadığı anlaşılıyor. Batı’da seçmen bu teze pek kulak vermedi. Acil bir beka meselesi görmediğini söyledi. Doğu’da ise, ilginç şekilde, özellikle Kürt seçmenler arasında beka vurgusu bir karşılık buldu. AK Parti Doğu’da varlığını kuvvetle hissettirdi. Gerçek bir Türkiye partisi olduğunu bir kere daha gösterdi. Kaybettiği yerlerde bile hatırı sayılır sayıda ve oranda oy aldı. Yani AK Parti her yerde şu veya bu güçte var, Kürt seçmenden hâlâ ciddî destek alabiliyor. Bu da gösteriyor ki AK Parti Türkiye’nin bütünlüğü açısından önemli.

Seçmen AK Parti’ye ondan genel idarede vaz geçmeye hazır ve niyetli olmadığını gösterdi. Çünkü Cİ 24 Haziran oylarını korurken Mİ çok gerilerde kaldı. Ama aynı seçmen AK Parti’ye iktidarı çantada keklik görmemesi gerektiğini de Ankara ve İstanbul’da AK Parti dönemlerine son vererek gösterdi.

Bir diğer mesele AK Parti’nin kurumsallaşması. Yaşanan kritik olaylar ve bu kritik anlarda yalnız bırakılan Erdoğan’ın gösterdiği cesaret ve kararlılık onu büyütürken etrafındakileri ve partisini ona nazaran küçülttü. Erdoğan son seçimde de insanüstü bir gayretle çalıştı. Kesin bilmiyorum ama muhtemelen AK Parti teşkilâtı ona ayak uyduramadı. Bu AK Parti için büyüyen bir sorun olmaya devam edebilir. Diğer taraftan seçen Erdoğan’a asıl meselelere odaklanma, kabinesini revize etme, genel bir hoşnutsuzlukla karşılanan ve güven telkin etmekten uzak olan çalışma arkadaşlarını geriye çekme talebini de iletti. Bakalım bunlar görülecek ve gerektirdikleri yapılacak mı…

CHP’ye: Alman gereken çok mesafe var

Seçmen CHP’ye Ankara ve İstanbul’u emanet etti. Uzun zamandır zafere aç olan CHP yönetimi ve parti tabanı böylece büyük bir rahatlama yaşadı. Demokrasiye inancını tazeleme fırsatı buldu. Ancak,  seçmen CHP’ye aynı zamanda ülkenin genel idaresini ona teslim etmeye hazır olmadığını da gösterdi. 24 Haziran’da nerede durduysa orada durdu. Sistem içindeki ağırlığı cüssesinin ağırlığından fazla olan CHP’ye bir şans tanıdı. Aynı Ak Parti’nin yükselişi gibi belediyelerde iyi bir performans sergileyen bir CHP genel seçimlerde de gerçek bir iktidar adayı olabilir. Lâkin, bunun için alması gereken çok mesafe var. Şimdiye kadarki CHP belediyeciliği, bir iki yerdeki istisna hariç, pek yüz ağartıcı olamadı. Fanatik CHP tabanı her ne olursa olsun CHP’ye oy vermeyi sürdürebilir ama asıl seçim kazandıracak seçmen kitleleri mutlaka performansa bakacaktır. CHP bu fasit daireyi kırmaya çalışmalı.

Bir diğer mesele CHP’nin hem sistem içinde oynayıp hem de kaybedince mızıkçılık yamaya teşne olması. CHP ikide bir Erdoğan’ın makamı hakkında meşruiyet tartışması açıyor ama kendisi aynı’ gayri meşru’ pozisyon için oynanan oyuna katılmaktan geri kalmıyor. Bu, yaman bir çelişki. CHP artık sistem tartışmasını bir yana bırakıp yoluna devam etmeli ve çok istiyorsa bir sistem değişikliğini geleceğe ertelemeli.

Diğer taraftan, CHP’nin Türkiye’nin bazı temel meselelerinde gösterdiği duyarsızlık da ürkütücü. FETÖ ile mücadelede yapılan hataları eleştirmeyi anlarım ama FETÖ ile mücadeleyi ıskalamayı ne anlayabilirim ne de affedebilirim. FETÖ sadece AK Parti’ye değil tüm partilere ve demokratik siyasete yönelik bir tehdit. CHP bu tehdidin ne kadar ciddî olabileceğini ve denli vahim sonuçlara yol açabileceğini Ergenekon ve Balyoz yargılamalarından biliyordu ve dile getiriyordu. Ama 15 Temmuz’dan sonra pozisyon değiştirmiş görünüyor. Yani önceden FETÖ’ye karşı çıkan CHP şimdi –en azından- sessiz kalıyor. Oysa FETÖ ile mücadele iktidarı ve muhalefet ile tüm siyasetin görevi. CHP nerede durduğunu açık etmeli: FETÖ ile mücadelede tüm hata olarak gördüğü icraatlarına rağmen meşru olan siyasî iktidarın mı yanında mı yoksa her şeyiyle gayri meşru bir aktör olan FETÖ’nün mü yanında?

CHP’nin HDP seçmeninden destek istemesini ve almasını ben müspet karşıladım. HDP yönetimi her ne kadar PKK ile arasına mesafe koymaya istekli –ve muktedir- görünmese de milyonlarca Kürt seçmen HDP’ye kurban edilemez. Kürt seçmen ülkenin en politize olmuş ve en uyanık seçmen kitlesidir. Kürtlerin demokratik siyasette etkili olduğunu hisseden bir aktör olarak konumlanması Türkiye’nin zararına değil yararınadır. Toplumsal entegrasyonıu kuvetlendirir.  Bu yüzden, CHP’nin HDP seçmenine bir dal uzatması ne yanlış ne de yarasız. (Kaldı ki AK Parti de Kürt seçmenlerden oy istedi ve aldı). Ama aynı şey PKK ve Suriye’deki kolu PYD için söylenemez. CHP bu hususlardaki tutumunu da netleştirmek zorunda. Bunu yapamazsa bazı belediye başkanlıklarını kazansa bile ülkenin genel yönetimine seçmenden destek görecek bir aday olma ihtimali zayıf.

MHP ve İP: Türk milliyetçilerinin hâli

Yılar, çok yıllar önce MHP’nin tepe takımı ile CHP arasında bir örtüşme bulunduğunu ve bu iki partinin aslında aynı paranın iki yüzü gibi olduğunu yazmıştım. Zaman birçok defa bu tespiti haklı çıkardı. Ancak, son yıllarda durum değişmeye başladı. Türk milliyetçileri iki ayrı siyasi entiteye bölündü. MHP’nin daha seküler ve daha entegral milliyetçi (faşizme daha yakın) kesimi İP’ye yöneldi. Onlar gidince MHP’nin fazla dindar olmayan ama din düşmanı da olmayan yüzü belirginleşmeye başladı. Bir AK Parti-MHP ittifakını mümkün kılan faktörlerden biri buydu.

Bu seçimlerde MHP oy oranını düşürdü ama istediği belediye başkanlıklarının çoğunu aldı. Bu bakımdan başarılı sayılır. İP hiçbir ilin belediye başkanlığını kazanamadığı için başarısız fakat MHP’den daha fazla oy aldığı için başarılı. Yine de bu analizlerde dikkatli ve ihtiyatlı olmak lazım çünkü ittifak ortaklarının gerçek oy oranlarını anlamaya ve yorumlamaya getirdiği zorluklar var.

Türkiye: İki partili sisteme doğru mu?

Yeni hükümet sitemi tartışmaları yaparken, ben dâhil olma üzere yeni sistemi destekleyenler, artık yürütmede koalisyonların biteceğini söylemişti. Seçimlerden kesin olarak hükümetler çıkacaktı. Evet,  seçimlerden kesin olarak hükümetler çıkıyor ama koalisyonların bitip bitmediği tartışmaya açık. Başka bir anlamda da olsa koalisyonlar vuku buluyor, fark bunun seçimlerden önce değil sonra olması. Acaba Cİ ve Mİ Türkiye’nin iki partili bir sisteme doğru gittiğinin işareti olabilir mi? Belki. Ancak, bunu kesin olarak söylemek için vakit henüz erken. Bu olursa Türkiye’de iki parti artı yarım partili (HDP) bir sistem doğabilir.

HDP: Kürtleri PKK’dan kurtarma görevi

Bu seçimlerde semenler tarafından HDP’ye de çeşitli mesajlar verildi. Bunlar şöyle özetlenebilir: Bir defa her parti gibi HDP de taşkın dili bırakmalı. İkincisi ırkçılığa dayanan bir Kürt atfından kurtulmalı. HDP bu bakımdan MHP ve İP’ten dahi geride. Üçüncüsü HDP Kürt seçmeni çantada keklik görmemeli. Bütün bu olan bitenlere rağmen Kürt seçmenlerden AK Parti’ye çok miktarda oy gitti ve AK Parti bölgede bazı şehirlerde ve çok önemli ilçelerde halkın tasvibiyle mahallî iktidara geldi.

HDP çizgisi demokrasinin işlediğini görüyor. Tüm kusurlarına rağmen Türkiye demokrasisi onu tolere ediyor ve ona alan açıyor. HDP liderliği bunun kıymetini bilmeli.  Kürtleri PKK’nın tasallutundan kurtarmak için bir rol üstlenmeli. Her ne olarak ve her nasıl görüyorsa Kürt meselesinin çözümü PKK’dan kurtulma tarafından zorlaştırılmayacak kolaylaştırılacaktır.

AK Parti’den doğum olasılığı var mı?

Bir süredir AK Parti içinde-çevresinde bir yeni parti kurma hazırlıkları yapıldığı söyleniyordu. Bu çerçevede hem Abdullah Gül-Ali Babacan hem de Ahmet Davutoğlu isimleri konuşuluyordu. Bence bu seçim sonuçlarından sonra böyle bir partinin kurulması ihtimâli zayıfladı, çünkü AK Parti yeni bir siyasî oluşum için beklendiği gibi %35’lere düşmedi.

Hayırlısı olsun

Türkçede en sevdiğim sözlerden biri ‘hayırlısı olsun’. Sanırım bu söz çok hikmetli. Özgür bir ortamda milyonlarca seçmene güvenmek ve dayanmak hayırlısına ulaşmanın en makul ve makbul yolu olarak görünüyor.

Bu milletin milyonlarca seçmenine bir kere daha şapka çıkartıyorum.

Yeniyüzyıl, 2 Nisan 2019

 

 

 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et