Ülkemiz merkezinde çetelerin, istihbarat örgütlerinin, uluslararası komploların, istihbaratçı yapıların, yolsuzlukların ve operasyonların olduğu bir gündemle sarsılmaktadır. Herkesin kirli ve karanlık yüzünün gün yüzüne çıktığı şu günlerde yoğun bir hegemonya savaşı verenler, kendi gündemlerini bize dayatmak için dünyayı ayağa kaldırmaktadırlar.
Tarih: 28 Aralık 2011. Bu günde Roboskili 34 insan, TSK’ya bağlı savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürüldü. 34 İnsanın ölümüne hiçbir tepki gösterilmedi. Saatlerce katliam gizli tutuldu. Medya, sessiz kaldı. Dudak ucuyla önemsiz bir olay gibi katliamın olduğu çok sonra kabul edildi.
Katliamın korkunçluğu, hiç kimsenin umurunda değildi. Kaçakçı ve terörist tartışmalarıyla, katliamın kaçınılmazlığı ve meşruluğu savunuldu. Öldürülenlere insan olarak değil, sadece bir nesne olarak bakılıyordu.
Katliamın gerçekleştiği coğrafyanın tarihi, insanı yok etmenin tarihidir. 33 Kurşun, Zilan Deresi katliamları ve Dersim soykırımı yaşanılan en büyük insani facialardır. Yirminci yüz yıla katliamlarla başlayan hegemonyacı anlayış, yirmi birinci yüz yıla da Roboski katliamını armağan etti. Katliamcılık mantığında herhangi bir değişmenin olmaması, yirmi birinci yüzyılın da insanı yok etmekle geçirileceğinin başlangıcı olmasından dolayı insanlık adına kaygı vericidir.
Ölüm tarlaları Ruanda’da, Kamboçya’da, Sibirya’da, Gulag’ta, Auschewitz’de, Darfur’da, Kongo’da, Suriye’de, Arakan’da, Enfal’de, Halepçe’de, Filistin’de, Afganistan’da kurulmaktadır. Dünya, insanın yaşadığı bir yer olmaktan çıkmış, insanın toprakta yok edildiği bir ölüm tarlasına dönüşmüş durumdadır. Roboski, coğrafyamızın ölüm tarlasıdır. Robosk’deki ölüm tarlası ortadan kaldırılmadan, Ortadoğu’nun barışçıl bir yaşam alanına dönmesi mümkün değildir.
Roboski katliamının üstünden iki yıl geçti. Katliamda öldürülenler hakkındaçok şeyler yazıldı-çizildi. Aileleri ve akrabaları, kaybettikleri hakkında konuştular, onlara dair hikayelerini anlattılar. 34 İnsanın hikayesin öğrendik. Ancak şimdiye kadar öğrenmediğimiz katliamcıların hikayesidr. Katliamcılar nasıl insanlardı? İnsanların üzerlerine bomba atarlarken neler hissettiler?34 İnsanı öldürdüklerini öğrenince neler yaşıyorlar? Evlerinde çocuklarıyla ve eşleriyle keyifli vakit geçirdikleri anlarda Roboski bir bıçak gibi boğazlarına saplanıyor mu? Uykuları kaçıyor ve kabustan uyanır gibi uykularından uyanıyorlar mı? Onların konuşması lazım. Yahudi soykırımını yapan askerler ve görevlilerin konuşmaları, psikolojik-duygusal fotoğraflarını bize sunmaları sayesinde biz insanlığın derinlerindeki kötülüğün, barbarlığın ve vahşetin köklerini daha iyi anladık.
Bu coğrafyada katliamı yapanların adalet önüne çıkarılıp hesap vermesini beklemek hoş bir hayaldir. Saddam, hiçbir zaman Enfal’de ve Halepçe’de yapmış olduğu katliamların hesabını adalet önünde vermedi. Kaddafi, insanlığa karşı işlediği suçların hesabını vermeden linç edildi. Zilan Deresinin, 33 Kurşunun, Dersim soykırımının, Maraş, Çorum ve Şırnak katliamlarının failleri hiçbir zaman adalet önünde hesap vermedi. General Mustafa Muğlalı, hiçbir zaman hesap vermedi. Coğrafyamızda katliamcılar kahraman statüsüne yükseltilerek yüceltilerek, onlara teşekkür edilir, isimleri kışlalara ve havaalanlarına verilerek onurlandırılır. Yaşadığımız coğrafyada devlet, katliam yapma ayrıcalığına sahiptir ve devlet yargılanamaz. Devlette paralel ve derin devletler vardır. Paralel ve derin devlet yapıları, devlet gücünü kullanarak katliamlar yapalar ve kendilerini dokunulmaz kılarlar. Devletin kestiği parmak hep acıdı ve devlet hep öldürdü. Devletin içi ve dışı hukukla doldurulacağına, paralel ve derin yapılarla dolduruldu. Devletin paralel ve derin yapılar tarafından ele geçirilmesi, katliam, zorbalık, baskı, şantaj ve tuzak demektir.
Barış, bir daha insana dokunmamak üzere çatışan tarafların yapmış oldukları bir ahittir. Roboski’de insana dokunmanın ötesinde insanlar vahşice katledildiler. İnsanların bedenleri, onlarla beraber öldürülen katırların cesetleriyle karıştı. Traktörlerle insan cesetleri taşındı. İnsanlığın onuru, hayatı ve özgürlüğü birlikte Roboski’de öldürüldü. Eğer barış bir maske olarak kullanılmıyor ve gerçekten isteniyorsa, hepimiz Roboski’ye gitmeli ve öldürülenlerin mezarları başında insan hayatına saygı erdemini öğrenmek için saatlerce tefekkür ederek içimizi bütün kirlerden ve barbarlıklardan temizlemeliyiz. İnsana beddua etmeyi değil, duayı öğrenmeliyiz. Roboski katliamının acısından ve utancından, insan hayatına saygıyı sahiden öğrenmek gibi en yüce erdeme ulaşmayı başarmalıyız.