Sosyalizmin Hristiyan kökleri

[box type=”info” align=”aligncenter” class=”” width=””] Serinin diğer yazıları:
1. Sosyalizmin Hristiyan Kökleri
2. Ütopik ve Aydınlanmacı Sosyalizm
3. Proudhon mu Marx mı?[/box] Değerli meslektaşım Doç. Dr. Bengül Güngörmez, siyaset felsefesi sohbetlerimiz esnasında, sıklıkla, Batı’da bütün siyasî felsefenin ve ideolojik tartışmaların temelinde teolojinin yattığını söyler. Yakınlarda okuduğum iki kitap Bengül’ü doğruluyor. İlginçtir, kitapların ikisi de geniş anlamda sol üzerine. İlki, Eric von Kuehnelt–Leddihn’in ilgili çevrelerde bir efsane hâline gelen Leftism (Solculuk) adlı çalışması. İkincisi ise ünlü Rus-Sovyet matematikçi Igor Shafarevic’in The Socialist Phenomenon’u (Sosyalist Fenomen). (Meraklılar için, KL’in kitabı mises.ogr’dan e-kitap olarak hayli ucuz bir fiyata temin edilebilir. Shafarevic’in kitabı ise, internet ortamında – GoogleBooks bedava indirilebilir).

IS’in kitabı, benim gibi sosyalist olmadığı hâlde sosyalizm üzerine geniş okumalar yapmış meraklı biri için dahi sürprizlerle dolu. Modern okuyucu sosyalizmin modern (Aydınlanma çağı ürünü ) bir ideoloji olduğunu düşünmeye meyillidir.  Bunun yanlış, en azından eksik, olduğunu, IS, ayrıntılı biçimde gösteriyor. Bu yazıda, bu büyük yazarın bazı tespit ve yorumlarını kendi görüşlerimle kararak özetlemek istiyorum.

IS’e göre sosyalizmin ilk kökleri Antik Yunan’da karşımıza çıkar. Hem Plato ve Aristo’nun hem de başka bazı isimlerin felsefî ve edebî eserlerinde bunun izleri görülebilir. Aynı dönemde, küçük çaplı sosyalizm pratiği denemeleri de olmuştur. Ancak, sosyalizmin, tabiri caizse, ete kemiğe bürünmesi Orta Çağ’da ve daha ziyade Hristiyanlık içinde ve etrafında vuku bulmuştur. En kestirme ifadesiyle, Orta Çağ, Antik Yunan’daki teorik, skolastik doktrini bir toplanma noktasına ve geniş popüler hareketlerin arkasındaki motivasyona dönüştürdü. Orta Çağ’ın Hristiyan sosyalizmi, ağırlıklı olarak İsviçre, Kuzey İtalya, Güney ve Kuzeybatı Almanya gibi yerlerde ve Taboritler, Catharlar, Waldenseler, Free Spiritciler, Anabaptisler ve benzeri heretik (sapkın) hareketlerde belirdi.

IS sosyalist hareketlerin değişebildiğine, toleranssız, tahrip edici bir karakter kazanabildiğine işaret ediyor. Yazara göre, sosyalizmin genel özellikleri şöyle sıralanabilir. Birincisi, sosyalist ideoloji bir nihaî çöküşün, eski dünyanın bir yıkılışının ve yeni bir düzenin başlayışının gelmekte olduğu fikrini taşır. Bu çöküşle kötü güçlerin sonu gelecek, ‘seçilmiş’ insanların egemenliği tesis edilecektir.  İkincisi, sosyalizm, Orta Çağlar’da kazandığı, esas itibariyle din adamı Fiore’li Joachim’den gelen bir üniversal tarih anlayışına sahiptir. Sosyalist idealin gerçekleşmesi, Platon’un anlayışında olduğu gibi bir bilge yöneticinin kararıyla bağlantılı değildir, bireylerin iradesinden bağımsız, bütün tarihi kuşatan, önceden belirlenmiş bir süreçtir. Buna bugün determinizm diyoruz.

Üçüncüsü, Orta Çağda bir organizasyon yapısı belirdi. Bu yapı iki halkalıydı. Merkezde doktrinin bütün özelliklerinden haberdar bir liderler kadrosundan müteşekkil bir halka onun etrafında ve sosyalizme tam olarak tarif edilmesi zor hislerle bağlı çok daha geniş bir ikinci halka. Dördüncüsü, Orta Çağda sosyalizmin gelişmesinde liderlik rolü yeni bir birey tipi ortaya çıkardı. Klasik düşünürün yeri ateşli ve yorulmak bilmez popüler yazar ve organizatör, yıkmanın teori ve pratiğinde uzman kişi tarafından alındı. Bu kişi, başarılı göründüğü zaman tükenmez bir enerjiye sahiptir, fakat şansı aleyhine döndüğü zaman değersiz ve dehşete düşmüş bir hiçtir.

Orta çağlarda, sosyalist ideoloji sıkı şekilde Hristiyanlığa bağımlıydı. Neredeyse bütün sosyalist hareketlerde eşitlik fikri insanların Tanrı önünde eşit olması fikri üzerine kuruldu. Sosyalizm tarihî bir hedef, dünyanın günahkârlığı, dünyanın sonunun gelmesi ve nihaî yargılama fikirlerini Hristiyanlığa borçludur. Bunun sebebi yalnızca o dönemde genel tarihî konseptleri izah etmek için kullanılabilecek mevcut dilin dinin lisanı olması değildi; Hristiyanlıkla sosyalizm arasındaki daha derin bir etkileşimdi. Hristiyanlık ve sosyalizmde belli ilişkili unsurların mevcudiyeti  (özel mülkiyetin ve evliliğin ilgası) sosyalist ilkeleri Hristiyanlık içinde gerçekleştirmeye çabalayan manastır (monestary) fenomeni tarafından gösterilmektedir.

IS’in bu tespitleri başka bazı yazarlar tarafından da tekrar ve teyit edilmiştir. F. A Hayek’in sosyalizm yorumları, l. Berlin’in Marx biyografisi ilk akla gelenler… KL’den zaten bahsettim. Anarko- kapitalist M. Rothbard’da da bu istikamette bazı bilgi ve yorumlar bulmak mümkün. Kısacası, 19. ve 20. Yüzyıl’da kendisi bir seküler dine dönmüş olmakla birlikte, sosyalizm, bugün bildiğimiz birçok görüşünü Hristiyanlıktan almıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et